Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Ukrayna'da bir yıllık Rus işgali: Kurtar ve fethet

Ukrayna'da bir yıllık Rus işgali: Kurtar ve fethet

 

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

Batılı ülkeler, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline, en azından yaptırımların yanı sıra silah teslimatlarıyla karşı koymaya çalıştılar. Etkililikleri hakkında çok fazla tartışma var. Ancak bu sadece Rusya ekonomisi üzerindeki kısa vadeli etkilerle ilgili değil, aynı zamanda dönüşümünün oradaki toplumu nasıl şekillendirdiğiyle de ilgili. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından bir yıl sonra, savaşın sonu görünmüyor. Bu Ukrayna ve Rusya halkı için ne anlama geliyor? Her iki ülke de hangi ekonomik ve siyasi zorluklarla karşı karşıya?

 

Başkan Vladimir Putin, Salı günü yani 22 Şubat 2023 günü, işlerin durumu hakkında bilgi vermek için Rus ulusuna seslendiğinde, ekonomik durum söz konusu olduğunda görünüşe göre kolay bir zaman geçirdi. Avrupa ve ABD'nin yaptırımlarıyla Rusya'ya karşı ekonomik bir savaş yürüttüğünü söyleyen Başkan Putin, "ancak hiçbir şey elde etmediler ve hiçbir şey elde edemeyecekler" dedi. Her şey planlandığı gibi gidiyor, Rusya'nın gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) sadece yüzde 2,1 düştü. 2023 için ülkesinin ekonomisinde büyüme öngördü.

 

Onun bu açıklaması, İngiliz The Economist gazetesinin de Şubat başında Rusya için anlattığı gelişmeyle büyük ölçüde örtüşüyor: Buna göre Rusya GSYİH'sında yüzde 2,2'lik bir daralmanın olduğu, bunun da kısa bir süre önce yaşanan yüzde 10 veya daha fazla düşüşten çok daha az olduğu tespitiydi. Dolayısıyla bazı Batılı analistlerin Rusya karşı yapılan ilk yaptırımların yürürlüğe girmesinden sonra umdukları gerçekleşmedi. Rusya’da işsizliğin düşük olduğu. Uluslararası Para Fonu (IMF) bu ülke için yüzde 0,3'lük bir büyüme bekliyor.  Bu İngiltere ve Almanya'nın bu yıl bekleyebileceği büyümeden daha fazla.

 

Peki, Yale Üniversitesi'nden bir araştırma grubunun geçen yaz rakamların yardımıyla iddia ettiği gibi, yaptırımlar sonucunda Rus ekonomisinin kelimenin tam anlamıyla "içine doğru patladığına" dair tüm o gösterişli ifadelere ne oldu? Putin'in konuşmasında dediği gibi, ülkenin ekonomik dayanıklılığı gerçekten hafife mi alındı? Bunun cevabı çok katmanlı.

 

Bazıları, Rusya'nın Ukrayna’yı işgal sonrası ilk yaptırımların büyük bir mali krizle sonuçlanarak Rusya'yı iflas etmesine ve ülkedeki enflasyonu artırmasına neden olacağını tahmin etmişti. Bununla birlikte, ikincisi, sorunlu olmaya devam etse bile, Mart 2022'de rublede yaşanan büyük düşüşün ardından toparlandı. Yaklaşan bir "devlet iflası" tartışması da yaz aylarında büyük ölçüde ayrışmış bir Rusya'nın artık dünya piyasa kriterleriyle ölçülemeyeceği netleşince sustu. 44 milyar avroya eşdeğer devlet açığı, Batılı sanayileşmiş ülkelere kıyasla oldukça yönetilebilir ve GSYİH'nın yaklaşık yüzde 3,2'sine tekabül ediyor.

 

Kaza olmadı

 

Çöküşün olmaması, öncelikle Rusya merkez bankasına bağlıdır. Enflasyona ve düşen döviz kurlarına agresif bir faiz oranı politikasıyla karşılık verdi, sermaye kontrollünü getirdi ve Rus ihracatçıların aldıkları dövizin yüzde 80'ini rubleye çevirmeye mecbur etti. Merkez bankası ayrıca, 2014 yılında Kırım'ın ilhakı sonucunda ülkeye uygulanan ilk yaptırımlardan bu yana rezerv biriktirerek mevcut duruma iyi hazırlanmıştı. Dengeli bir devlet bütçesine ve bir parasal yastık oluşturmaya yönelik para politikası, kemer sıkma kriterlerine dayanıyordu. Bunun devlet bütçesinin sosyal boyutu açısından sonuçları olmadı.

 

İngiliz ekonomi tarihçisi Adam Tooze "Substack" adlı çevrimiçi platformda "Putin'in yönetiminin parametrelerini giderek daha fazla belirleyen şey" bu katı kemer sıkma standartlarıdır: "Putin rejimi kendisini bir sosyo-- büyüme yerine sıfır toplamlı rant kollama oyununu teşvik eden ekonomik çıkmaz manevraları” yaptı.

 

Rant kollamak, sermaye birikimi için koşulları iyileştirmek, üretkenliği artırmak ve ekonomiyi çeşitlendirmek yerine, petrol ve gaz rantlarını çeşitli klikler ve dalkavuklar arasında dağıtmayı tercih etmek anlamına gelir. Ancak bu, öncelikle merkez bankasının politikasının bir sonucu değil, Putin tarafından yaratılan ve bankanın merkezi bir rol oynadığı sistemin kurucu unsuru.

Bu son aylarda açıkça ortaya çıktı.

 

Rusya Merkez Bankası, bu yönetim sisteminin ekonomik temelinin korunmasını sağladı. Aksi takdirde, rakip güç gruplarının tamamen kısa vadeli çıkarları arasındaki mücadelede kaybolma riski vardı. Dolayısıyla Putin'in sistemini istikrara kavuşturuyor, ancak ona karşı bir ağırlık oluşturmuyor çünkü rant peşinde koşmanın ötesinde ülke için uzun vadeli bir ekonomik perspektife yönelecek siyasi hareket alanına sahip değil. Ancak asıl soru, merkez bankasının kendisinin bu istikrar sağlayıcı işlevi daha uzun süre üstlenip üstlenemeyeceğidir.

 

Savaş ekonomisine geçiş.

 

Bunun şu anda Batı yaptırım politikasını yalanlıyor gibi görünen Rusya'nın iddia edilen ekonomik direncinin fiili temeli ile çok ilgisi var. Bir yandan, yaptırımların zorunlu kıldığı ithal ikamesinden kaynaklanmaktadır: Nihai üretim için gerekli olan birçok ürün ve bileşen ülkeye artık ulaşamamakta veya yeterli miktarlarda ulaşamamaktadır. Bu nedenle, Rus endüstrisi yeni ithalat kaynakları bulmak, yeni tedarik zincirleri kurmak ve son olarak, eksik parçaları teknolojik olarak daha az gelişmiş bir düzeyde kendisi üretmeye çalışmak zorundaydı. Rus merkez bankasının "ters sanayileşme" dediği şey geçen yıl yatırımlarda en az yüzde altılık bir artışa yol açtı. Ancak bu telafi edici önlem, Rus ekonomisinin üretkenliğinde fiili bir artış anlamına gelmiyor.

 

Üretimin yeniden yapılandırılması, işgücü piyasasındaki durum üzerinde doğrudan olumlu bir etkiye sahip. Aralık ayında işsizlik oranı yüzde 3,7 ile rekor düşük seviyedeydi. Silah endüstrisi üç vardiya halinde çalışıyor, işçilere ihtiyaç duyuyor ve İngiliz gizli servisinin açıklamalarına göre şimdiden mahkumları kullanıyordu. Ancak yüzbinlerce kişi de ülkeyi terk ederken, aynı zamanda 300.000'den fazla erkek askere alındı ​​ve bu nedenle de istihdam edildiği düşünülüyor. Ücretli izin gibi gizli işsizlik de istatistiklerde görünmüyor.

 

Öte yandan, Rusya ekonomisinin büyük bir bölümü artık tamamen silahlanma endüstrisinin gereksinimlerine göre ayarlanmıştır. Putin, Aralık ayında Rus silahlı kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu kaynakların "sınırsız" olması gerektiğini açıklamıştı. Devlet bütçesi görünüşe göre geçen yıl için havaya uçuruldu. 2022 Rusya mali yılı için toplam 23,7 trilyon ruble (335 milyar $) bütçe ayrıldı. Ancak Rus hükümetine göre 2022'deki fiili harcama en az 31 trilyon ruble oldu. Rus iktisatçı Natalia Subarevich'in Economist'te alıntıladığı gibi, ek harcamaların yalnızca 2,5 trilyon rublesi sosyal yardımlara gitti. Subarevich'e göre, kalan beş trilyon rublenin çoğu silahlanmaya ve silahlanma endüstrisine verildi.

 

Bunun için gerekli bileşenler, başta Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmayan Türkiye, Hindistan ve Çin aracılığıyla, ambargodan kaçınılarak Batı'dan ithal edilmektedir. "Redaktionsnetzwerk Deutschland", "Asya, Rus silah bileşenleri için giderek daha fazla bir merkez haline geliyor" diye yazıyor. Savaşın ilk yedi ayında, Rusya'ya en az 2,6 milyar dolar değerinde elektronik silah bileşenleri ithal edildi ve bunun en az 777 milyon doları Batı'dan geldi. Buna ek olarak, Rus devlet şirketleri, savaş başlamadan önce zaten büyük miktarlarda elektronik bileşen istiflemişlerdi.

 

Görünüşte istikrarlı olan ekonomik durum, esasen savaş ekonomisine geçişten kaynaklanırken, artık uzun vadede herhangi bir ekonomik beklenti kalmamıştır. Ayrıca, geçen yılki yüksek hammadde fiyatları başlangıçta Rusya'nın işine yaradı. Ancak bu arada, petrol fiyatı keskin bir şekilde düştü ve gaz fiyatı Aralık ayından bu yana düştü. The Economist'te Putin sisteminden yararlananlardan birinin "Durum ne kadar kötüleşirse, savaş o kadar gerekli hale geliyor" dediği aktarılıyor.

 

Merkez bankası zor durumda

 

Bu aynı zamanda ulusal bütçeyi de etkiler. Modern tarihinde ilk kez Rusya, gelirleri düşerken hükümet harcamalarını önemli ölçüde artırdı. Bu gelişme ışığında, Kremlin tarafından nispeten serbest bırakılan Elvira Nabiullina başkanlığı yönetimindeki Rus merkez bankası, görünüşe göre önceki kemer sıkma rotasını terk etti ve düşen gelirler ışığında, devlet bütçesi daha aktif hale geldi.

 

Bloomberg iş dünyası haber kaynağı bu ayın başlarında, "Vladimir Putin hükümetinin Rus merkez bankasına ekonomik görünüme daha olumlu bakması ve para politikasını gevşetmeye hazır olduğunun sinyalini vermesi için baskı yaptı." Putin, "iç müzakerelere aşina olan kaynaklara göre, faiz oranlarının yıl içinde düşürülebileceğine dair" net bir işaret bekliyor. Bu nedenle merkez bankası, şimdiye kadar sonuçlarını yumuşatmaya çalıştığı bir politikanın emirleri altına girmiş olabilir.

 

Önümüzdeki aylarda hangi hizbin, Nabiullina çevresindeki teknokratların mı, yoksa uzlaşmaz bir savaş ekonomisinin destekçilerinin mi galip geleceğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. 2022 baharını tehdit eden kısa vadeli mali kriz ile Rusya'nın uzun vadeli durgunluğu arasında. Şimdi beklenen, orta vadeli makroekonomik yönetimle karşı karşıyayız, bu yıl için bu gelişme çok önemli.

 

Bununla birlikte belirttiğim gibi, "savaş ekonomistleri" ile kısıtlayıcı bir para politikasının "muhafazakâr savunucuları" arasında bir "ateşkes” ten neredeyse hiç söz edilmedi. Nabiullina'nın Sergei Glazyev gibi rakipleri, onun nihayet görevden alınmasını bekliyor. Putin'in eski ekonomi danışmanı şu anda Avrasya Ekonomik Komisyonu'nda Entegrasyon ve Makroekonomi Komiseri olarak görev yapıyor ve merkez bankası başkanının yerini almaya hevesli. Glazyev, Batı'nın "liberal ütopyasına" bir alternatif olarak, büyük ölçüde kendi kendine yeten bir "seferberlik ekonomisi" fikrini uzun süredir savunuyor. Savaş ve yaptırımlar nedeniyle batı finans piyasalarından ayrılma ve yerli üretimin güçlenmesi doğrudan onun işine geliyor.

 

Uzun yıllardır ülkenin ekonomik politika gelişimini inceleyen İngiliz sosyalist tarihçi Simon Pirani, Rusya'nın tüm ekonomik yönetimini siyasi ve askeri hedeflere tabi kıldığını söylüyor. Rus devlet aygıtını savaşı yürüten, askeri harcamaları artıran, halka hitap etmek isteyen bir milliyetçi galip geldi. Dolayısıyla Rus kapitalizmine dünyadaki yerini vermek isteyen diğer kesim bu hedeflere boyun eğmek zorunda kaldı.

 

Savaş ve sosyal kontrol

 

Bununla birlikte, Glazyev gibi kişilerin gerçekten üstünlük sağlayıp sağlayamayacakları, en azından merkez bankasının mevcut liderliğinin Putin'e savaşı sürdürmesi ve emekli maaşı dağıtımına dayalı yönetim sistemini sürdürmesi için ihtiyaç duyduğu mali kaynakları vermeye devam edip edemeyeceğine bağlı. Her iki durumda da sonuç, Rusya'nın Çin, Hindistan ve diğerleriyle ticaretin kısa ve orta vadede telafi edemeyeceği mali kaynaklarının tükenmesi anlamına gelebilir. Mevcut siyasi rotayı devam ettirebilmek için tek ekonomik seçenek bütçe açığının artması veya sosyal ve sağlık hizmetleri gibi sivil kamu harcamalarının kısılmasıdır.

 

İzlenen yol, yalnızca Rus nüfusu üzerinde ciddi sosyo-politik etkilere sahip olmayacak. Fakat yaşam standardı artık o ülkede yükselmiyorken, nüfus üzerinde toplumsal denetimi nasıl uygulayacaksınız? Bilindiği gibi bunu yapmanın en kolay yolu, bayrak sallama ve milliyetçilik naraları atmaktır.  

 

Hala bağımsız olan Rus kanaat araştırma enstitüsü "Lewada Center “de sosyolog olarak görev yapan Lev Gudkov, yazılarında yıllardır bunu vurguluyor. Gudkov 2013'te "Devletin keyfiliğine karşı günlük aşağılanma ve savunmasızlık duygusu, bir güç ve şiddet kültüyle telafi ediliyor" diye yazmıştı. Kolektif birliğin sembolleri - 'engin ülke' - gururu başarılı ordularının olmasını çağırıyor. Rusya’nın gücü ulusal zafer ritüelleri talebi, diğer halklar üzerinde üstünlük duygusunu bu ülkede güçlendiriyor. Dolayısıyla milliyetçi kesim tüm Rusya’da seferberlik için hazır olmayı, tebaasındaki çeçenler gibi diğer halklardan fedakârlık, acı çekme yeteneği, başarı talep ediyor.  Hammadde rezervlerine ve protestoculara yönelik yoğun baskıya ek olarak, halk arasındaki yukarda belirtiğim tutum batı yaptırımlarına rağmen Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşını şimdilik sürdürmesine izin veren bir ana dayanışma gücü.

 

Yaptırımlar Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını sürdürmesini engelleyemez, ancak savaşı daha da zorlaştırır. Putin'in teknokratlarının son yirmi yılda inşa ettiği istikrarlı makroekonomik çerçeve hâlâ bozulmamış durumda. Ancak ilk çatlaklar görülebilir. Savaşla geçen her yıl, Rus liderliği daha sonraki saldırılar için gerekli kaynakları bulmakta zorlanabilir.

 

Ukrayna'daki savaş şimdi ikinci yılına giriyor - diplomatik bir çözüme bile girişilmeden. Barış görüşmeleri yerine, savaş ve çatışma tarafları, her zamankinden daha ağır silah sistemleri kullanan tehlikeli bir askeri tırmanış sarmalına yakalanmaya devam ettiler. Hâlâ 20. yüzyılın ilk yarısının düşünce kalıplarına takılıp kalmış gibi, şimdi büyük ölçekli askeri saldırıların çözüm getirmesi bekleniyor. Bu sadece Ukrayna'yı daha da yok edecek. Ancak daha da tehlikeli bir sonucu var, dünyanın en büyük iki nükleer gücünün - ABD ve Rusya – prestijlerinin bu tür saldırıların sonucuna bağlı olmasıdır. Bu, dünyadaki tüm nükleer silahların yaklaşık %90'ına sahip olan bu nükleer güçler arasında doğrudan çatışma riskini artırıyor.

 

Bugün yeniden barışın ancak silah zoruyla sağlanabileceği ileri sürülüyorsa, bu BM Şartı'ndan önceki savaş zamanlarına bir geri dönüş olur. Bu kötü gelişme önlenmeli. Nükleer savaş saati gece yarısına 90 saniye kaldı. Böyle bir kıyamete hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Alman güvenlik konferansının eski başkanı Ischinger bile üst düzey politikacılarla birlikte Cuma günü "kriz anında nükleer silah kullanma konusunda korkunç bir kararın alınması" tehlikesi konusunda uyarıda bulundu.​

 

24 Şubat 2023 , Lüksemburg

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}