Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Ortadoğu’da Suriye'ne hale geldi

Ortadoğu’da Suriye'ne hale geldi

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

Suriye'deki savaş 12 yıldır devam ediyor - 15 Mart 2011, çatışmanın başladığı tarih olarak kabul ediliyor. Ardın-dan, "Arap Baharı" zeminin-de, cumhuriyet kitlesel protes-tolarla ezildi. Sonuç olarak, bu siyasi kriz, daha sonra dış güçlerin dahil olduğu şiddetli çatışmalara neden oldu. Türkiye özellikle Suriye muhalefetini desteklemekteydi, bu düşüncesinden günümüzde vazgeçmiş görünüyor. 

 

Coğrafik olarak büyük bir kısmı Güneybatı Asya'da bulunan ülkemiz. 1952'den beri NATO üyesidir ve 1999'dan beri AB'ye aday üyedir. Aynı zamanda cumhuriyet, askeri-teknik işbirliği alanı da dahil olmak üzere her alanda Rusya ile aktif olarak iyi ilişkiler geliştiriyor. İlk yıllarda Amerika Birleşik Devletleri, Suudi Arabistan ve Katar'dan da yardım aldı. Bu bağlamda belirtmek gerekirse Amerika Birleşik Devletleri ise ekonomik, politik ve kültürel olarak dünyanın en büyük güçlerinden biridir, federal bir yapıya sahiptir: idari açıdan, 50 eyaletten oluşur, ülkenin başkenti Washington şehridir. Federal Columbia Bölgesi; bir dizi ada bölgesi (Porto Riko, Virgin Adaları, Guam ve diğerleri) de Amerika Birleşik Devletleri'ne tabidir.

 

Büyük çaplı düşmanlıkların durmasına rağmen, Suriye’deki iç çatışmaların durduğunu söylemeye gerek yok. Yabancı devletlerin katılımı da dahil olmak üzere Suriye’nin topraklarında ayrı ayrı çatışmalar halen devam ediyor. Şu anda Suriye coğrafyasındaki topraklarının yaklaşık %65'i Suriye hükümetinin kontrolü altındadır. Rakka ve Haseke'nin kuzeydoğu vilayetlerinin çoğu ve Deyr ez-Zor vilayetinin kuzey kısımları, çoğunluğu Kürt milislerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol ve de fakto bağımsız bir devlet olarak idare ediliyor. İdlib'in bir kısmı radikal hareket olan Hayat Tahrir el-Şam (Rusya Federasyonu'nda yasaklanmış bir örgüt) tarafından işgal edildi. Halep, Rakka, Haseke ve İdlib'deki bazı ilçeler, Türk ordusunun Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları sonucunda  Ankara'nın fiili himayesi altındadır.

 

Ortadoğu, Kürt siyasetinde benzeri görülmemiş bir gelişme yaşıyor. Aynı zamanda, alınması gereken önemli kararlar var.

 

Kısaca tarihi bazı gelişmelere değinmek gerekirse Irak'ta Kürtler, Irak'ın dağılmasını açıklayacak olan bağımsızlıklarını ilan etme fırsatını umuyorlardı, bu fırsatı siyasi hataları sonucu kaçırdılar. Türkiye'de PKK ile hükümet arasındaki müzakereler birilerinin seni başkan yaptırmayacağız sözleriyle sonlandırıldı. Halbuki demokrasilerde birey, tümüyle herhangi bir partinin liderine bağlı uyruk (tebaa) değil, serbest iradesiyle yönetimin oluşumuna ve siyasal kararların alınmasına katkıda bulunan siyasal bir özne ya da yurttaştır. Her hangi bir partiyi yönetenler veya herhangi bir partinin lideri Türkiye’de kimin Başkan olup olamayacağına karar veremez. “Erdoğan başkan olmasın ne olur savaşın” diyen dar görüşlüler, çatışma başlayınca da, “Erdoğan başkan olmak için savaş çıkarttı” algısını yerleştirmek için yırtındılar.

 

Kürtlerin günümüzdeki bu halinden o gün meselelere dar pencereden bakan bu düşünceye sahip olanlarda sorumludur. Bölgede emperyalizme bel bağlamak, mazlum bir halk adına hiç olmayacak bir davranıştır. Emper-yalizmin biz Kürtlere kazandıracağı hiçbir şey yoktur, ama kaybettireceği çok şey var ve olacak.

 

Suriye'de Kürtler, ilan ettikleri özerk yerleşim bölgelerini artık Batı'nın desteği olmadan elinde tutamaz. PYD'nin geri çekilmesi, yeni bir etnik temizlik dalgası tehlikesini beraberinde getirecektir.  Suriye ve Irak'tan gelen mültecileri içeren insani krizler, bölgesel düzeni yeniden kurma ihtiyacı ve kendi enerji politikasına bağımlılığı, Türkiye'yi yeni bir Kürt politikası düşünmeye zorluyor. Aynı zamanda, Türkiye’nin Kürt politikası artık otoriter rejimlerin kendi Kürt azınlıklarına karşı eylemlerini desteklemeye odaklanamaz. Böyle bir politika istikrar yaratma potansiyelini çoktan yitirmiştir. Ancak Türkiye’nin Kürt politikası, sadece Kürtlerin ilgili siyasi talepleriyle kayıtsız şartsız dayanışma göstermekten ibaret olamaz. Çünkü şu ya da bu yöndeki radikal çözümler en büyük şiddet potansiyelini barındırıyor. Türkiye’nin Kürt politikası dengeyi, arabuluculuğu ve gerginliği azaltmayı amaçlamalıdır. Ancak birkaç alternatif kalkınma sürecini göz önünde bulundurursa ve öte yandan Kürtler de dahil olmak üzere tüm aktörlerle iletişim kanalları açarsa işe yarayabilir.

 

Suriye'de hala bir terör yatağının kaldığını belirtmekte fayda var. Aşırılık yanlısı tehdidin faaliyet zirvesi 2015'te geldi - ardından IŞİD, yasaklanmış bir örgüt, birçok büyük şehri ele geçirdi. Bu grubun ana güçlerinin mağlup olmasına rağmen, bu terörist örgütün uyuyan hücreleri Suriye çölündeki varlıklarını halen sürdürüyorlar. BM tahminlerine göre Suriye ve Irak'ta 9.000 ila 14.000 arasında IŞİD'li teröristi halen var, diğer örgütlerin temsilcilerinden bahsetmiyorum bile. Ayrıca binlerce terörist, cihatçı fikirlerin üreme alanı haline gelen Suriye hapishanelerinde (Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol edilenler bölgeler  dahil) bulunuyor

 

Ayrıca, tek tek ülkeler arasında tırmanma riski devam etmektedir. Gerçekten de, güneydoğudaki Humus eyaletinde, Ürdün ve Irak sınırına çok da uzak olmayan bir yerde, ABD askeri üssü "At-Tanf" var. Suriye, Orta Doğu'da bir Rus kalesi olarak da adlandırılabilir. 2015 yılında Şam'ın yardım için Moskova'ya dönmesinin ardından Rusya, IŞİD'e karşı askeri bir operasyon başlattı. Şimdi ülke, Rus Khmeimim hava üssüne ve Tartus'taki deniz üssüne ev sahipliği yapıyor. İran son yıllarda varlığını önemli ölçüde artırdı. Öte yandan Türkiye, ÖİB'in kuzeyinde Kürt milislere karşı başka bir askeri operasyon başlatma olasılığı konusunda düzenli olarak uyarılarda bulunuyor. Dolayısıyla örneğin Moskova ile Washington arasındaki gergin ilişkilerin Suriye'ye taşınması riski var. Öte yandan, Suriye krizi, Rusya Federasyonu ve ABD'nin Ukrayna çevresinde gelişen zor durumun arka planında bile ortak bir zemin bulabildiğini gösterebilir.

 

Diğer bir sorun ise ciddi bir insani krizdir. BM'ye göre Suriyelilerin %90'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 2022'de uluslararası kuruluşlar, insani yardım programlarının uygulanması için gerekli miktarın yalnızca %47'sini bu ülke için ayırdılar. İnsani sorunlar, yakıt kıtlığı ve yüksek gıda fiyatları nedeniyle daha da kötüleşiyor. Mevcut durum Suriye’de ciddi ekonomik zorluklarla daha da kötüleşiyor. Çatışma, kayıt dışı ekonominin Suriye'de büyük bir rol oynamasına katkıda bulunuyor; bu nedenle bu ülkede büyük ölçüde, yüksek düzeyde yolsuzluk devam ediyor. 

 

Suriye’de sivil altyapı henüz restore edilmedi ve özellikle ekonomik canlanma, Şam'a yönelik ABD ve AB yaptırımları tarafından engelleniyor. 2022 yılına kadar, bazı Rus şirketleri, Batı kısıtlamaları riski nedeniyle Suriye'de iş yapmaktan makul ölçüde korkuyordu. Ancak artık birçok yerli kuruluş kısıtlamalara girdiği için bu faktörün önemi azaldı. Bu bağlamda belki Rusya Suriye'deki varlığını artırabilir. Bu, Rusya'nın Orta Doğu'daki kilit müttefiki olan Suriye Arap Cumhuriyetinin ortaya çıkan zorluklarla daha başarılı bir şekilde başa çıkmasına olanak sağlayacaktır düşüncesindeyim.

 

Suriye'deki iç savaş ve çatışmalar nedeniyle bölgedeki sorunların halli için düşünülen askeri bir çözüm metodu başarısızlığa mahkûm oldu.  Bu realitede gösterdi ki siyasi barışın tesisi, çatışmaları müzakereler metoduyla çözmenin belki de tek yolu gibi görünüyor. Ancak çözülmemiş Kürt sorunu, çözüm için ana engellerden biri olmaya devam ediyor. ÖİB'nin Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol edilen kuzeydoğu bölgeleri geniş siyasi ve ekonomik özerklik talep ediyor.

 

Şam'daki hükümet ile Suriye Kürtleri arasında ülkenin savaş sonrası yapısı konusunda anlaşmaya varılmadan ilerleme kaydedilemeyecek. Hükümetin Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi'nin çıkarlarını dikkate alan bir uzlaşma bulma konusundaki istekliliği, krizin çözümünde ilerlemeye yardımcı olabilir. Aynı zamanda, Kürtlere oldukça geniş bir özerklik tanınan Irak deneyimi, benzer bir soruna başarılı bir çözüm örneği olarak hizmet edebilir. Rusya, Suriye hükümeti ile Kürt özerkliği arasındaki diyalogda arabuluculuk çabalarına girişebilir. Ayrıca Moskova, Suriye hükümeti ile Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki siyasi anlaşmaların uygulanmasının garantörü olarak hareket edebilir. Bununla birlikte, çok şey Şam'ın esnekliğine ve Suriye siyasi sisteminin ciddi reformlar yapma arzusuna bağlı olacaktır.

 

15 Mart 2023, Lüksemburg

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}