Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Gabon'da Askeri Darbenin Pan-Afrika Politikası Üzerine Yansımaları: Neo-Kolonyalizm, Kontrollü Kaos ve Batı'nın Sorgulanan Hegemonyası

Gabon'da Askeri Darbenin Pan-Afrika Politikası Üzerine Yansımaları: Neo-Kolonyalizm, Kontrollü Kaos ve Batı'nın Sorgulanan Hegemonyası

 

 

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

1. Giriş

Son yıllarda Gabon'da yaşanan askeri darbe, Afrika kıtasında devam eden köklü sosyo-politik dönüşümlerin bir parçası olarak dikkate değerdir. Bu makale, Gabon örneği üzerinden Afrika kıtasının tarihi, ideolojik ve politik bağlamlarını incelemeyi ve Batı'nın bu dinamiklerle olan ilişkisini ele almaktadır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve eski kolonyal güçlerin Afrika politikaları, 'kontrollü kaos' yaratmayı ve iktidarı yerel otoriter figürler üzerinden sağlamayı hedeflemektedir. Bu politikaların eleştirel bir analizi, Afrika'da yeni yönetim biçimlerinin neden daha fazla meşruiyet kazandığını anlamak için kritiktir.

 

2. Neo-Kolonyal Dinamikler ve Batı'nın Rolü

Afrika ülkeleri, yıllar boyu eski metropol ülkeler ve Amerika Birleşik Devletleri ile karmaşık bir etkileşim içinde olmuşlardır. Bu etkileşim, Soğuk Savaş döneminde ideolojik ve stratejik savaş alanları yaratmış, Batılı güçlerin Afrika'nın kaynaklarını sömürmelerine imkân tanımıştır. Bu retorik ve uygulamalar arasındaki tutarsızlık, Batılı güçlerin bölgedeki iktidarın devamlılığını garantileyen bir yapı oluşturmasına yol açmıştır.

2.1. Soğuk Savaş Konteksti

Soğuk Savaş döneminde, Batılı güçler—özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve eski kolonyal metropoller—Afrika kıtasında etkin bir jeo-stratejik ve ideolojik mücadele yürütmüşlerdir. Afrika, Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik çekişmenin bir cephesi olarak görülmüştür. Bu süreçte, Batılı güçler komünizmin yayılmasını engellemek adına otoriter rejimleri desteklemiş, karşılığında doğal kaynaklara ve stratejik bölgelere erişim sağlamışlardır.

2.2. İdeoloji ve Real politik

Batı, genellikle demokrasi, insan hakları ve serbest piyasa ekonomisini savunurken, Afrika'da bu ilkelere sık sık aykırı politikalar uygulamıştır. Örneğin, Batılı güçler, demokrasiyi savunurken yerel otoriter liderleri finanse etmiş ve silahlandırmışlardır. Bu çelişkili durum, Batı'nın retorik ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı açıkça ortaya koymaktadır.

2.3. Ekonomik Sömürü

Afrika'nın zengin doğal kaynakları, Batılı ülkelerin dikkatini çekmiş ve neo-kolonyal bir sömürü modelini teşvik etmiştir. Örneğin, elmas, petrol ve mineral kaynakları, Batı'nın Afrika'daki ekonomik faaliyetlerinin merkezini oluşturmuştur. Bu kaynaklar genellikle düşük maliyetle çıkarılmış ve Batı ülkelerine ihraç edilmiştir, fakat yerel ekonomiler bu süreçten fayda görmemiştir.

2.4. İktidarın Devamlılığı ve Güç Dinamikleri

Batılı güçler, yerel liderler, etnik klanlar ve seçilmiş politik figürler üzerinden iktidarın devamlılığını sağlamıştır. Yerel seçimlerde müdahale, askeri darbeler ve hükümetlere finansal destek, bu güç dinamiklerinin bir parçasıdır. Ayrıca, Batılı ülkeler Afrika ülkelerini istikrarsızlaştıracak etnik veya bölgesel çatışmaları körüklemekten de kaçınmamışlardır.

 

Afrika'nın tarihi ve güncel dinamikleri, Batı'nın etkileşim ve müdahalelerini anlamak için bir çerçeve oluşturmaktadır. Batı, retorik düzeyde demokratik değerleri ve kurumları savunsa da bu durum sahadaki eylemleriyle çelişmektedir. Bu tutarsızlık, Batı'nın kıtadaki iktidarını sürdürme hedefini açıkça göstermektedir ve Afrika ülkeleri için daha fazla meşruiyet ve özerklik taleplerini haklı çıkarmaktadır.

 

3. Sahel Krizi ve Kontrollü Kaos

Muammer Kaddafi'nin devrilmesi, radikalize olmuş grupların Sahel bölgesinde etkin olmalarına olanak sağlamış, bu da Batılı güçlerin kaynak sömürüsünü sürdürebilmesi için uygun bir atmosfer yaratmıştır. Amerika'nın bu tür stratejileri tarihsel olarak Zaire, Somali, Liberya gibi ülkelerde de görülmüştür. 2011 yılında gerçekleşen Arap Baharı'nın bir sonucu olarak Libya'da Muammer Kaddafi'nin devrilmesi, Sahel bölgesinde derin etkiler yaratmıştır. Kaddafi'nin devrilmesi sonrasında, özellikle Sahel bölgesi olmak üzere kuzey Afrika'da radikalize olmuş grupların artan bir şekilde etkinleşmelerine olanak sağlanmıştır. Kaddafi'nin devrilmesiyle birlikte serbest kalan büyük miktardaki silah ve mühimmat, radikal gruplar tarafından ele geçirilmiş ve Sahel bölgesinde istikrarsızlık yaratmıştır.

3.1 Kontrollü Kaos Stratejisi

Amerika Birleşik Devletleri'nin 'kontrollü kaos' stratejisi, tarihsel olarak Zaire (şu anki Demokratik Kongo Cumhuriyeti), Somali ve Liberya gibi ülkelerde de uygulanmıştır. Bu yaklaşım, yerel iktidar dinamiklerini değiştirmek, kaynakları kontrol etmek ve jeopolitik çıkarlarını korumak için tasarlanmıştır. Bu strateji, Batılı güçlerin kaynak sömürüsüne devam edebilmesi için, hali hazırda zayıf olan devlet yapılarını daha da istikrarsızlaştırma amacını gütmektedir.

3.2 Sahel ve Kaynak Sömürüsü

Sahel bölgesi, zengin doğal kaynaklara sahiptir, ancak istikrarsız politik ortam, Batılı ülkelerin bu kaynakları nispeten kolay bir şekilde sömürmelerini sağlamaktadır. Özellikle Fransa, bölgede aktif bir şekilde askeri müdahalelerde bulunmuş, ülkelerin iç işlerine karışmış ve bu sayede kaynakları kolaylıkla kontrol altına almıştır.

3.3. Etnik ve Sosyal Dinamikler

Sahel bölgesindeki etnik ve sosyal dinamikler de istikrarsızlığı körüklemektedir. Batılı güçler, zaman zaman bu etnik ve sosyal çatışmaları kullanarak bölgedeki kaosu kontrol etmeye çalışmışlardır. Örneğin, çeşitli etnik gruplar ve yerel milisler arasında rekabet ve çatışma yaratmak, bu grupları birbirine karşı kullanmak gibi taktiklerle, 'kontrollü kaos' stratejisinin bir parçası olarak görmekteyiz.

3.4 Sonuç ve Gelecek Perspektifi

Sahel krizi, Batılı güçlerin çelişkili ve karmaşık politikalarının bir sonucudur. Kontrollü kaos stratejisi, kısa vadeli çıkarlar uğruna bölgede uzun vadeli istikrarsızlığı beraberinde getirmektedir. Bu durum, Batı'nın Sahel'de sürdürdüğü politikaların derinlemesine analiz edilmesi ve alternatif stratejilerin geliştirilmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

 

4. Halkın Tepkisi ve Yerel Dinamikler

Gabon örneği, Batı'nın tüketici bakış açısı ve devasa sorunlara duyarsızlığı nedeniyle halk nezdinde tükenmişlik yaratmış ve yerel klanların despotik yönetimlerini güçlendirmiştir. Bu, Batı modeli demokrasinin yerel dinamiklerle uyumsuz olduğunu göstermektedir.

4.1 Halkın Tükenmişlik Algısı

Gabon'da yaşayan yerel topluluklar, yıllardır Batılı güçlerin tek yanlı ekonomik ve politik müdahaleleri sonucunda bir tükenmişlik hissi yaşamaktadır. Batı'nın, ülkeyi yalnızca ekonomik çıkarları doğrultusunda görmesi ve sosyo-politik sorunlara duyarsız kalması, halk nezdinde bir güvensizlik ve umutsuzluk atmosferi yaratmıştır.

4.2 Yerel Klanlar ve Despotik Yönetimler

Bu tükenmişlik durumu, yerel klanlar ve despotik yönetimlerin güçlenmesine neden olmaktadır. Halk, Batı modeli demokrasinin getirdiği karmaşık bürokratik sistemler yerine, daha tanıdık ve erişilebilir olan yerel güç yapılarına yönelmektedir. Bu da demektir ki, yerel klanlar ve aile yapıları, Batılı anlayışın getirdiği sosyal ve politik boşluğu doldurmaktadır.

4.3 Batı Modeli Demokrasinin Uyumsuzluğu

Batı modeli demokrasinin, Gabon gibi Afrika ülkelerinde uygulanabilirliği konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Örneğin, Batılı demokrasilerde önemli olan fikirlerin serbest dolaşımı, toplumun genel refahı ve eşit temsil gibi kavramlar, Gabon'da yetersiz kalmaktadır. Yerel dinamikler, bu Batı modeli demokrasinin uygulanabilirliğini zorlaştırmakta ve bu durum, hükümete olan güvensizliği artırmaktadır.

4.4. Halkın Alternatif Arayışları

Bu uyumsuzluk, halkın alternatif yönetim biçimleri ve ideolojilere daha açık hale gelmesine yol açmıştır. Yeni nesil Afrikalı liderlerin BRICS ülkeleri veya Rusya gibi alternatif küresel aktörlere yönelmeleri, bu boşluğu doldurabilecek yeni modeller ve yönetim anlayışları arayışının bir göstergesidir.

 

Gabon'un yerel dinamikleri ve halkın tepkisi, Batı modeli demokrasinin yetersizliğini ve bu modelin yerel koşullar ve ihtiyaçlarla uyumsuzluğunu açıkça göstermektedir. Halkın bu tükenmişlik hissi ve yerel despotik yönetimlerin güçlenmesi, gelecekte bölgesel ve uluslararası politikaların yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.

 

5. Alternatif Küresel Aktörler

Batı'nın ideolojik ve etik hegemonyasından hayal kırıklığına uğrayan Afrikalı liderler, BRICS ülkeleri ve Rusya gibi alternatif küresel aktörlere yönelmektedir. Bu, gelecekte askeri darbelerin yerini daha istikrarlı ve meşru yönetim biçimlerinin alabileceği bir yol açabilir.

5.1 Batı'nın Sorgulanabilir Hegemonyası

Afrika kıtası, tarihsel olarak Batılı güçlerin ideolojik, politik ve ekonomik etki alanında yer almıştır. Fakat son yıllarda, Batı'nın bu hegemonyası, yerel liderler ve halklar tarafından sorgulanmaya başlanmıştır. Batı'nın demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konulardaki retorikleri ile pratiği arasındaki tutarsızlıklar, bir hayal kırıklığı ve güvensizlik atmosferi yaratmıştır.

5.2 Alternatif Küresel Aktörlerin Çekiciliği

Bu durum, Afrikalı liderlerin BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri ve Rusya gibi alternatif küresel aktörlere yönelmelerine zemin hazırlamıştır. Özellikle Çin ve Rusya, Afrika'da altyapı projeleri, askeri iş birliği ve doğal kaynak anlaşmaları gibi çeşitli yollarla etkinliğini artırmaktadır. Bu ülkeler, Afrikalı liderlere Batı'nın moral ve etik yargılarından bağımsız bir iş birliği modeli sunmaktadır.

5.3 İstikrarlı ve Meşru Yönetim Biçimlerine Doğru

Alternatif küresel aktörlerin yükselişi, Afrika'nın siyasi geleceği için yeni bir ufuk açmaktadır. Özellikle BRICS ülkeleri, kapasite inşası, altyapı geliştirme ve ekonomik kalkınma gibi konularda Afrika ülkeleri ile stratejik ortaklıklar kurmaktadır. Bu, askeri darbeler ve yerel çatışmalar gibi istikrarsızlık faktörlerinin yerini, daha meşru ve istikrarlı yönetim biçimlerinin alabileceği bir yol açabilir.

 

6. Çok Kutuplu Dünya Düzeni ve Afrika

BRICS ve Rusya'nın yükselmesi, çok kutuplu bir dünya düzeninin oluşumuna da katkı sağlamaktadır. Afrikalı liderler, artık yalnızca Batı ile değil, farklı küresel aktörlerle de diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurarak, daha dengeli ve çeşitlendirilmiş bir dış politika izleyebilirler. Bu, kıtanın sosyo-politik ve ekonomik dönüşümü için umut verici bir dinamik oluşturmaktadır.

 

Afrika'nın, özellikle son yıllarda, Batı dışındaki alternatif küresel aktörlere yönelmesi, kıtanın geleceği için yeni ve potansiyel olarak daha istikrarlı bir yolu işaret etmektedir. Ancak, bu yeni aktörlerle kurulacak ilişkilerin detayları ve sonuçları, etik ve sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde dikkatlice değerlendirilmelidir. Yeni küresel aktörlerin etkinliği arttıkça, Afrika'nın bu aktörlerle nasıl daha etik ve sürdürülebilir bir iş birliği modeli oluşturabileceği, önemli bir araştırma ve politika geliştirme konusu olacaktır.

 

7. Sonuç

Gabon'da yaşanan askeri darbe, Batı'nın Afrika politikalarının mevcut ve gelecekteki etkilerini anlamak için önemli bir vaka çalışmasıdır. Batılı güçlerin neokolonyal dinamikler ve kontrollü kaos stratejileri, yerel halkın güvensizlik ve tükenmişlik hissini güçlendirmekte, alternatif küresel aktörlere yönelmeyi teşvik etmektedir. Bu dönüşüm, Afrika'nın gelecekte daha meşru ve istikrarlı yönetim biçimlerine evrilebileceğini göstermektedir.

 

Gabon'da yaşanan askeri darbenin gösterdiği gibi, Batı'nın neokolonyal dinamikleri ve "kontrollü kaos" stratejileri, Afrika kıtasındaki politik ve sosyal yapıları derinden etkilemektedir. Bu tür olaylar, Batı'nın karmaşık ve çoğu zaman çelişkili politika ve stratejilerinin, yerel toplumlar üzerinde ne tür olumsuz etkiler yarattığını gözler önüne sermektedir.

 

Yerel halklar arasında Batı'ya duyulan güvensizlik ve tükenmişlik hissi, Batılı güçlerin karmaşık politik ve ekonomik ajandalarının bir sonucu olarak görülebilir. Darbeler, iç savaşlar ve politik istikrarsızlık, yerel toplumların Batı'nın "iyi niyetli" politika ve müdahalelerine dair şüphelerini derinleştirmekte ve Batı modeli demokrasi ve kapitalizmin yerel dinamiklerle uyumsuz olduğunu göstermektedir.

 

Bu tür bir ortamda, BRICS ülkeleri ve Rusya gibi alternatif küresel aktörlerin çekiciliği artmaktadır. Yerel liderler ve halklar, Batı'nın ideolojik ve etik hegemonyasından hayal kırıklığına uğramış, bu nedenle farklı, belki de daha pragmatik yaklaşımlar sunan yeni aktörlere yönelmektedir.

 

Bu dönüşüm, Afrika ülkeleri için umut verici olabilir. Yeni ve alternatif küresel aktörlerle kurulan ilişkiler, askeri darbelerin yerini daha istikrarlı ve meşru yönetim biçimlerinin alabileceğini göstermektedir. Ancak, bu tür bir değişim süreci, etik ve sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

 

Sonuç olarak, Afrika'nın Batı, BRICS ve diğer aktörler arasında denge kurabilmesi, yerel dinamiklerin anlaşılması ve saygı görmesi ve sürdürülebilir, etik bir kalkınma için ortaklıklar kurulabilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Gabon gibi ülkelerde yaşanan darbeler ve krizler, sadece bir ülkenin ya da bölgenin geleceğini değil, aynı zamanda küresel aktörlerin bu tür olaylara nasıl tepki vermesi gerektiğini de sorgulatmaktadır.

 

 

4 Eylül 2023, Soçi - Сочи

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}