Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Brüksel Zirvesindeki Avrupa Birliği'nin Karşılaştığı Zorluklar

Brüksel Zirvesindeki Avrupa Birliği'nin Karşılaştığı Zorluklar

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

     

     1.) Giriş:

14-15 Aralık tarihlerinde Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği Zirvesi, Birlik üyeleri arasında önemli konuların ele alındığı bir platformdu. Genişleme süreci ve bütçe planlarının yanı sıra, karar alma mekanizmalarının karmaşıklığı ve yönetimi de tartışma gündemini oluşturdu. Zirvenin temel sonuçları arasında Ukrayna, Moldovya ve Gürcistan ile ilgili AB'ye katılım süreçlerinin başlatılması kararı öne çıktı. Zirvede, Ukrayna ve Moldova ile AB'ye katılım müzakerelerinin başlatılması ve Gürcistan'a aday statüsü verilmesi konusunda oybirliği sağlanamadı. Macaristan Başbakanı Victor   Orbán'ın tutumu, bu kararın gecikmesine neden oldu ve Avrupa politikacılarını farklı taktikleri denemeye itti.   Orbán'ın direnme ve uzlaşma stratejisi, AB'nin politika ve bütçe kararları üzerinde etkili oldu. Ayrıca, Brüksel'deki karar alma süreçlerinde değişikliklerin tartışıldığı ve Avrupa Birliği'nin demokrasi değerleri konusunda özel bir bakış açısının ortaya çıktığı görüldü.

 

2.) Avrupa Birliği'nin önemli  toplantıs

14-15 Aralık tarihlerinde Brüksel, Avrupa Birliği'nin önemli bir toplantısına ev sahipliği yaptı. Bu toplantı, Birlik üyelerinin fikir birliğine varma süreciyle birlikte karar alma mekanizmalarının karmaşıklığı ve yönetimi açısından oldukça zorlu bir gündeme sahipti. Öne çıkan konular arasında AB'nin genişleme süreci ve 2021-2027 dönemi için bütçe planının orta vadeli düzenlemeleri vardı.

 

Zirvenin en önemli sonucu, Ukrayna ve Moldova ile AB'ye katılım müzakerelerinin başlatılması ve Gürcistan'a AB aday statüsü verilmesi kararıydı. Ancak, bu kararın alınması 27 üye ülkenin oybirliğiyle sağlanmadı ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın tutumu nedeniyle gecikti.   Orbán, Macaristan'ın Ukrayna ile müzakerelere başlamayı veto edeceğini açıkladı, çünkü ülkenin bu adım için gerekli resmi kriterleri karşılamadığını vurguladı. Orbán'ın bu tutarlı yaklaşımı, Avrupa'nın politikacılarını farklı taktikler denemeye itti. Oylama sırasında Orban salonu terk etti ve resmi olarak karşı çıkmadı, ancak sonrasında kararı eleştirdi. Bu durum, AB üye devletlerinin oybirliği gereksinimini yerine getirdiği anlamına gelse de aslında Orbán'ın tutumunu göstermesi bakımından önemliydi.

 

Zirve öncesinde, Avrupa Komisyonu, Budapeşte'nin AB şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle Macaristan'a sağlanan fonların bir kısmının dondurulmasına karar verdi. Bu karar, adalet sisteminin bağımsızlığı konusunda yaşanan endişeleri ve Orbán’ın politikalarıyla ilgili çeşitli meseleleri vurguluyor. Bu durum, Orbán’ın sessiz direniş taktiğiyle, yolsuzlukla mücadelede, halkın hakları ve özgürlükleri konusundaki yaklaşımlarında rol oynadığına dair değerlendirmelere yol açtı.

 

Ukrayna'nın AB'ye katılım müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin oybirliği, aslında bir takım pazarlık stratejilerinin ürünüydü. Arkadaki pazarlık masasında, mali kaynakların kullanımı karşılığında veto hakkının kaldırılması gibi hassas bir denge üzerine anlaşmalar yapıldı. Victor   Orbán, önceden planlanmış ve incelikle geliştirilmiş müzakere taktikleri sayesinde Ukrayna'nın statüsü konusundaki ilkeli tutumunu koruyarak, aynı zamanda Macaristan'a Avrupa genelindeki bütçeden maddi destek elde etmeyi başardı.

 

Brüksel'deki ikinci önemli müzakere konusu, 2021-2027 AB bütçe planının orta vadeli düzenlemeleriydi. Avrupa Komisyonu, bu bütçenin toplamını neredeyse 100 milyar Avro artırma teklifinde bulundu; bu artışın 50 milyar Avro'su Ukrayna'ya makro-mali yardım olarak ayrılması öngörülüyor. Son birkaç yılda, bütçe konuları AB içinde önemli bir tartışma konusu olmuş ve küresel ekonominin ve Avrupa siyasetinin karmaşıklığı, bütçe kararlarını daha da zorlaştırmıştır.

 

Birçok Avrupa ülkesi Ukrayna'ya destek vermeye istekli olsa da bazıları, özellikle Hollanda ve Avusturya gibi 'cimri' olarak adlandırılan ülkeler, bütçe harcamalarının artırılmasının yeni kaynaklar bulunmadan yapılması yerine, var olan harcamaların yeniden dağıtılması yoluyla diğer üye ülkelerden gelen katkılarla yapılması gerektiğini düşünmektedir. Fransa ve Almanya ise bütçe ayarlamalarına farklı bir bakış açısına sahiptir. Ancak, AB genel bütçesinden bağış yapan ülkelerin Ukrayna'ya yeni bir yardım paketi tahsis edilmesine karşı çıkmaması durumunda Orbán, geleneksel tutumuyla bu kararı veto etme eğilimindedirler.

 

Sonuç olarak, Kiev'e yönelik yeni fon tahsisine ilişkin tartışmalar Şubat 2024'e kadar ertelendi. Bu süreçte, Macaristan Başbakanı tekrar müzakere masasına oturdu: Fonların kısmen geri çekilmesi, sadece belirli konuların oylama çerçevesinde ele alınması ve mali yardım tahsisinin tartışılmasının ertelenmesi sessiz bir uzlaşma olarak değerlendirilebilir. Orban'ın Ukrayna ziyaretinde, Brüksel ile fonların tamamen serbest bırakılması konusunda yeni bir mekanizma bulmak için uzlaşma fırsatı bulduğu görüldü.

 

Ukrayna ve Moldova ile başlatılan müzakereler ve Gürcistan'a adaylık statüsü verilmesi kararı, bu ülkelerin AB'ye katılımı konusunda kesin bir taahhüt içermiyor. Bu kararlar daha çok sembolik bir nitelik taşıyor ve Kiev'e verilen destek, özellikle makro-mali yardım paketinin durdurulmasının ardından önem kazanıyor.

 

Avrupalı politikacılar, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Hollanda Başbakan Vekili Mark Rutte, Ukrayna'nın AB üyeliği konusunda henüz erken olduğunu vurguladılar. Ülkelerin aday veya katılımcı statüsünde yıllarca kalabileceği belirtilerek, Batı Balkan ülkelerinin de "Avrupa Ailesi’ne katılma sürecinin önemine dikkat çekildi. AB üyeliği için ilerleme, adayların uzun ve çok sayıda resmi kriteri karşılamasının yanı sıra, tüm üye ülkeler arasında oybirliği sağlanması gerekliliği gibi sebeplerle zorlu bir sürece bağlı.

 

Bu alanda bir uzlaşma sağlama ihtiyacı, Victor Orbán ve diğer devlet temsilcilerine, Avrupalı yetkililerle pazarlık yaparak yeni faydalar elde etme fırsatları sunuyor, bu da bazıları için direnmeden taviz vermek anlamına geliyor.

 

Oybirliği gerekliliği, Brüksel'deki karar alma süreçlerinde değişiklikler olasılığını gündeme getiriyor. Bazı üye ülkeler ve Avrupa Parlamentosu, AB temel anlaşmasının bu yıl revize edilmesi gerektiğini öne sürerek, kararların oybirliğiyle değil, nitelikli çoğunlukla alınması fikrini öne sürdüler. Bu, farklı fikirde olanların sınırlarını aşabileceği bir durumu gündeme getiriyor. Bu trendler, AB kararlarının meşruiyetini kısmen sorguluyor ve Avrupa'nın "demokrasi değerleri" konusunda özel bir bakış açısını tartışmaya açıyor.

 

AB zirvesiyle eş zamanlı olarak, Avusturya'nın itiraz ettiği Rusya karşıtı yaptırımların 12. paketi üzerinde uzlaşma süreci devam ediyor. Panoramaya göre, AB liderleri toplantı sırasında Viyana, "ticaret uzlaşması" taktiklerine başvurdular. Raiffeisen Bank International'ın Ukrayna'nın kara listesinden çıkarılması talebi yerine getirildikten sonra veto geri çekildi. Özetle, Avusturya bankacılık grubunun Rusya'daki operasyonlarının önündeki ek engellerin kaldırılması talebine karşılık olarak bu uzlaşma yapıldı.

 

Zirvenin sonuçları, Avrupa siyasetinin geleneksel parametrelerinin korunduğunu bir kez daha gösterdi. Öncelikle, mali konular hala öncelikli gündem maddeleri arasında yer alırken, bütçe konularının giderek karmaşık hale gelmesi yeni faktörlerin eklenmesiyle daha da karmaşık bir hale geliyor. İkincisi, Avrupa siyasetinde dikey (Brüksel ve AB üyeleri arasındaki) ve yatay (ülkeler arasındaki) gerginlik seviyelerinde artış gözlemleniyor. Üçüncüsü, AB'nin fikir birliği sağlama sürecinde alışılmadık uygulamalara ve çeşitli uzlaşmalara başvurması, mevcut karar alma mekanizmalarının dönüştürülme ihtiyacını daha acil hale getiriyor. Yakın gelecekte, bu parametrelerin güçlendiği, Avrupa gündeminin daha da karmaşık hale geldiği ve AB üye ülkeleri ile Brüksel arasındaki ilişkilerde çelişkilerin derinleştiği görülebilir.

 

3.) Sonuç:

Brüksel Zirvesi, AB'nin geleneksel parametrelerini korurken, mali konuların yanı sıra Avrupa siyasetindeki dikey ve yatay gerginliklerin arttığına dikkat çekti. Oybirliği sağlama sürecinde alışılmadık uygulamalar ve uzlaşmalar, mevcut karar alma mekanizmalarının dönüşümünü gündeme getirdi. Önümüzdeki dönemde, Avrupa gündeminin daha karmaşık hale gelmesi ve AB üye ülkeleri ile Brüksel arasındaki ilişkilerdeki çelişkilerin derinleşebilir.

 

18 Aralık 2023, Brüksel

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}