Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Tatos yani Türkçeleştirilen ismiyle Tekman

Tatos/Tekman

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

Tatos yani Türkçeleştirilen ismiyle Tekman, kuruluş tarihi tam olarak bilinmese bile, 1517 yılında Osmanlı idaresine katılmak zaruri yetinde kalmış şirin bir İlçe-dir. Bu coğrafyanın rakımı ortalama 1800 Mt. nin üzerinde bulunmaktadır. Do-layısıyla yayla ve meralar geniş yer kaplamakta, Ku-zey Batısında Palandöken Dağı, Kuzeyinde Karga Pazarı Dağları, Doğu ve Güney Doğusunda ise Bingöl Dağları bulunan Tatos Kuruca dağıyla çevrilidir. Kurcanın başı her mevsimde beyaz karlarla doludur. İnsanlarımız o görkemli dağa çıkıp, meçhul şehitleri ziyaret ederler, orda kurban keserler. 

 

Tatos ismi 1946 yılında Tekman olarak değiştirilmiş ve aynı yıl ilçe statüsüne rahmetli Selim (Çınar) beyin gayretleri sayesinde kavuşmuştur. Selim Bey vatanperver bir Kürt beyidir. Onun oğullarından Yaşar Bey yıllarca Tekman’da belediye başkanlığı yaptı. Ben rahmetli Selim beyin oğullarından değerli Bilal Çınar amcayı yakinen tanıma şansına sahip oldum. Kendileri halen hayattadır. Tekman’a her gittiğimde onu ziyaret ederim, çocukluğumdan beri kendisine saygım vardır.

Bilal amcanın oğullarından Bülent Çınar’la birlikte Tekman’da liseyi bitirdik. O dönem Tekman Lisesi’nde bizler okuyorduk, ama öğretmen eksikliği vardı. Öyle kötü bir durum ki, bir yıl okula gidiyorsun, yabancı dil hocası yok. Bu nedenle ben ve Bülent öğrencileri örgütleyerek yürüyüş yaptık. 

Bizim bu hareketimizi o gün doğru bulmayan Lise müdürümüz Naci Öbek (Niğdeli Naci-Fizikçi) içimize zoğnulu Bahattininoğlu Kadiri (Kado) ispiyoncu olarak soktu. Bazılarımız Kado´nun ifadeleri nedeniyle işkenceye maruz kaldılar, nezarete düştüler. Yıllar sonra bir gün Tekman’a gittiğimde o Kado’yu değerli Ali Kaner’in dükkanında rastlantı sonucu gördüm. Sordum Kadir, ne yapıyorsun durumların nasıl, derin devlet sana memurluk veya önemli bir görev verdi mi, bize yaptıklarının mükâfatı alabildin mi? Yüzü kıpkırmızı oldu ve bana aniden sarılarak dedi ki, “Mamosta beni kullandılar, Köyde çiftçilikle uğraşıyorum.”

O zaman ona Merhum Abdülmelik Fırat´tan 1991 yılında Ankara´dan Erzurum’a uçakla birlikte giderken dinlediğim şu hikâyeyi anlattım, dedim ki bir gün Hazrolu Hatip Bey, merhum Şeyh Ali Rıza Fırat'ı ziyaretinde affedilmesini dileyerek, şu tarihi olayı anlatmış: “Şeyh Said direniş hareketi sona erdirildikten sonra Cumhuriyet hükümeti Şeyh Said efendiye karşı olan bütün şeyhi ağa ve beyleri de sürgüne gönderdi. Biz de sürgüne gönderildik. Bu muamele bana çok dokundu, haysiyetim rencide oldu. Atatürk yedinci kolordu kumandanı olarak Diyarbakır'a geldiğinde bizim konakta kendilerini ağırlamıştık. Yakın dostluğumuz vardı. Ne pahasına olursa olsun, Ankara'ya gidip, bize yapılan bu yanlış muameleyi anlatmanın çarelerini aradım. Tanıdıklarım vasıtasıyla Ankara'ya gitmek için müsaade aldım. Çankaya'da huzura kabul edildim. Yaver beni içeri aldı. Atatürk masada oturmuş elini şakağına dayamış, yere bakıyordu. Bizar sonra başını kaldırarak bana. Evet Hatip Bey seni dinliyorum dedi. Paşa hazretleri biliyorsunuz, biz sizin yakın dostunuz olarak yanınızda yer aldık ve Şeyh Said taraftarlarına karşı çarpıştık. Biz onlardan öldürdük, onlar da bizden öldürdüler. Şimdi bizi aynı kefeye koyarak sürgüne göndermeniz... Bizi öldürseydiniz bu kadar ağırımıza gitmezdi. Ama bizi bu asilerle bir kefeye koymanız bize ölümden daha ağır geliyor, dedim.

-Paşa Hazretleri bizar duraksadıktan sonra başını kaldırarak bana dedi ki;

-“Hatip Bey, bir insan kendi ırkına hıyanette bulunursa, başkasına daha iyisini yapar mı? Hadi git, oturduğun yerde otur. O günden sonra kendi aile efradımın gençlerine hep şunu söyledim. Sakın ha bizim gibi onursuz olmayın, bizden ibret alın, dedim’’. 

Burada Kemal haklı, çünkü Mert düşman, namert dosttan iyidir. 

Dolayısıyla Kado’ya Tekman’da söyledim, dedim ki, “İstihbarat birimlerinde resmi devlet görevlisi olarak çalışmak, memuriyettir. Bu devlet memurlarına saygım var. Ama İstihbarat birimlerine bilgi sızdırmanın adı muhbirliktir. Muhbirlere yani Çaşklara Çaşkların bilgi verdikleri kurumlar güvenmezler, güvenmedikleri, için de başka kaynaklardan bilgi alarak doğru tahlil yapmak isterler. O nedenle muhbirlerin istihbarat birimleri nazarında şahsiyetleri sıfırdır. Şahsiyeti sıfır olanları memuriyete bile almazlar.”

Hazrolu Hatip Bey de şöyle demişti: “Kado sen Hazrolo Hatip Bey kadar olamazsın, ama git yaptıklarından dolayı, insanlarımızdan özür dile. İlk önce babamdan başla, senin ifadenden dolayı birkaç gün içerde yattı. Bilal amcadan özür dile Bülent’e yaptıklarında dolayı. Bülent 12 Eylül cuntacılarının yapmış oldukları işkence ve sarılık mikrobu şırıngalanması nedeniyle, rahmetli oldu. Bana sarılman neyi değiştirir, sıfırlanmış şahsiyetini düzeltmedikten sonra.”

10 Aralık 2010 Berlin

 

 

 

 

 

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}