Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Doç. Dr. Devlet Bahçeli'ye arzuhalimdir

 

Doç. Dr. Devlet Bahçeli'ye arzuhalimdir

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

Değerli Büyüğüm Dr. Bahçeli,

 

Kürt sorununda ayrılma, tam bağımsızlık ya da federasyon bağlamında tezler ileri sürülmektedir. Şahsen bu tip tezleri gerçekçi bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bence sorun üniter yapı içerisinde çözülmelidir. Üniter yapının kendisi sorun değildir, sorun olan üniter yapı anlayışı ve uygulanış biçimidir.  Kürt sorunu, Kürtlerin ve Türklerin birbirlerinden nefret etmeleri sonucunda ortaya çıkan bir sorun değildir. Bu sorun, kolektif bir anlayışın bir halkın kimliğini ve kültürünü inkâr edip ona devlet zoruyla yeni bir kimlik dayatması sonucunda ortaya çıkan bir sorundur. Ancak bu sorunun bir ürünü olarak yaşadığımız şiddet sarmalı, topluma nefret tohumları ekmektedir. Bugünümüzü ve geleceğimizi asıl tehdit eden bu nefretin kökleşmesidir. Sosyal ve psikolojik açıdan nefretin daha fazla kökleşmesine olanak tanınmaması için Kürt sorununun demokratik ve sivil yollardan çözümü için normalleştirici ve iyileştirici adımların atılması gerekmektedir, düşüncesindeyim.

 

Malumunuz cumhuriyetin kuruluşundan bu ana kadar devlet Kürt sorununun çözümü için ciddi stratejiler ve politikalar üretmedi. Kendisini sevmeyeni onu niçin sevmediğini sorgulamadı. Eğer tarihe eğilip bu son seksen altı yılı irdelerseniz; Kürtlerin hayatının bir yüzünü katliam, diğer bir yüzünü ise hep sürgünler kaplar. Dolayısıyla demokrasi ve hukuk kapıları üstlerine daima kapanan Kürdlerin dağa çıkmaktan başka yolları olmadığını çok rahat tespit edebilirsiniz. Bunun ancak ve ancak siyasi açılımlarla önlenmesi gerekirken, ajitasyonlarla dağa çıkmayı engelleyebileceklerini ülkede zannedenler oldu.

 

Bu bağlamda Demirel, "Kürt realitesini tanıyoruz" dedi, Mesut Yılmaz, "Avrupa yolu Diyarbakır’dan geçer" belirlemesinde bulundu. Hatta Turgut Özal, “federalizmi tartışa biliriz, meseleyi kökten halletmek için, Türkiye’nin adı Anadolu olarak değiştirilse daha iyi olmaz mı" dedi. Tansu Çiller gibileri, Bask Modelinden bahsettiler. Kürt sorununu kendi sorunu olarak deklare etmesi, devletin, bu sorunu derinlikli ve bütüncül olarak kavradığını göstermemektedir. Bu sözler, derin bir anlayışı yansıtmaktan ziyade konjonkturel şartların zorlamasıyla söylenen ifadelerdir. Doğan Güreş, Mehmet Ağar ve Mehmet Eymür'le birlikte ülkede korkunç olayların yapılmasına sebep oldular (buna Susurluk, Şemdinli, Ergenekon olayları örnek verilebilir).

 

Bildiğiniz gibi ayrılıkçı ve ayrımcı uygulamalardan rahatsız olan Kürtler tarih boyunca olduğu gibi, özellikle Cumhuriyet döneminde isyanlar çıkartarak kendi sorunlarına çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bu isyanlara karşı merkezi devletin, siyasi çözüm yerine, sert tavır alması, Kürtlere karşı zor kullanması, köy koruyucuları adı altında örgütlenmesi, Kürt sorununu siyasi olarak çözememiş, bilakis sorunun dahada büyümesine sebiyet vermiştir. Dolayısıyla hangi amaçla, kim tarafından ve kime karşı olursa olsun hukuk dışı ve şiddet içeren eylemler doğru değildir.

 

Malumunuz Mardin'in Mazıdağı ilçesi Bilge köyünde bir nişan töreni sırasında düzenlenen silahlı saldırıda 44 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Tüyler ürperten bu katliama Köy koruyucuları mekanizması sebep oldu. Dolayısıyla bu olay Köy koruyuculuğu sisteminin, terörizmin tanımında değerlendirilmesi gerektiğini zaruri kılmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin acilen köy koruyuculuğu mekanizmasından vazgeçmesi gerekir.

 

Değerli Büyüğüm Dr. Bahçeli,

Cumhuriyet’in en önemli sorunlarından biridir Kürt sorunu. Karmaşık bir tarihsel sürecin ürünü olarak karşımıza çıkan Kürt sorunu hakkında kendimizden emin olarak söyleyebileceğimiz tek şey, onun çok boyutlu bir sorun olduğudur. Bilakis ister etnik olsun ister mezhepsel, isterse siyasi, ister Lozan’da tanımlansın, isterse tanımlanmasın egemen gurup ülkede Kürtlerden çekinmiştir, onları güvenilmez bulmuştur. Bu nedenle kendi vatandaşını tehcir ederek, vatandaşın zorunlu göç etmesine, katledilmesine ve sürgüne gönderilmesine sebep olmuştur. Asıl yanlışta zaten Türkiye'deki bu uygulamalardan kaynaklanmaktaydı.

 

Kürtlerin en önemli sorunu kimlik ve kültürle ilgili sorunlardır. Kürtlerin etnik kimliği ve kültürel hakları tanınmalı ve kültürel haklarını hiçbir baskıyla karşılaşmadan kullanmalarına uygun bir özgürlük ve hukuk ortamı sağlanmalıdır

 

Dikkat edilmesi gereken önemli bir diğer husus, merhum Özal'ın da belirttiği gibi “eğer bugün Kürt meselesine siyasi olarak daimî bir çözüm bulamazsak, büyük hatta orta devlet olma şansımızı kaybetme ihtimali mevcut olduğu gibi, zayıf ve perişan hale gelmemiz ihtimali de mevcuttur”. Bu bağlamda kanaatim Kürt sorununa en sağlıklı çözüm ülkede Başkanlık sistemine geçiştir. Bilindiği gibi “Kürt sorunu artık tümüyle bir kimlik sorununa ve bir politik soruna dönüştü “. Her ne sebeple olursa olsun sorunlar oluşma nedenleri ortadan kalkmadan çözüme kavuşturulamazlar. Bu nedenle Hükümetin önerilerini aklı selim içerisinde değerlendirmenizi umut ediyorum.

 

Cumhuriyet döneminden itibaren Kürtlerin kimliklerini koruma talebi çok ciddi bir safhaya ulaşmıştır. 1925 sonrası dönemde, Kürt kimliğini yok sayan ve onu ortadan kaldırmaya çalışan sistematik bir inkâr ve asimilasyon politikası sürdürülmüştür.

 

Zaten hepimizin istediği Türkiye'deki Kürtlerin içinde yaşadığı koşulların iyileştirilmesi, anayasada haklarımızın verilmesi ve Kürt diline saygı gösterilmesidir. Yani ciddi siyasi açılımların yapılmasıdır. Kimse ülkeyi bölmeyi, parçalamayı zaten istemiyor, "başkanlık federalizm" veya "bölge belediye başkanlıkları sistemi" tartışılmalıdır. Arzu edilen aslında demokratik ve laik cumhuriyet kavramının özlü olarak hayat bulmasında aranmaktadır. Bu ise ülkede demokratik sisteme tam ve tutarlı bir geçişle devlet ve toplum düzeyinde karar vermekle mümkündür.

 

Değerli Büyüğüm Dr. Bahçeli,

Sorun felsefi, hukuki ve siyasi açıdan ele alındığında; Kürt sorunu ile silahlı muhalif grupları aynı kategoride değerlendirme doğru değildir. Çünkü demokratik yönetimlerde, şiddet içermeyen farklı anlayış, düşünce ve inanışlar, toplumun ortak paydasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla silahlı muhalif grupların toplum ve birey üzerinde oluşturduğu psikolojik etkinin ortadan kaldırılması, ancak karşılıklı güven ve sevgi ortamıyla mümkün olacaktır.

 

1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla 1984'den 1999'a kadar devam eden kirli savaş, onun İmralı'daki açıklamalarıyla bir ara durmuştu. Abdullah Öcalan İmralı’da yapılan mahkeme huzurunda Şeyh Said'i eleştirerek, barış için devlete hizmet arzusunda olduğunu belirterek, Şehit ailelerinden özür dileyerek, Kürt sorununa "siyasi çözüm" istiyordu. Kanaatimce Abdullah Öcalan Kürt sorununa siyasi çözüm isteminde taktik yapmıyordu, ciddi idi. Fakat bazıları onun bu tavrını inandırıcı ve samimi bulmadı. İnandırıcı olabilmesi için kendisine yeterli diyalog fırsatı verilmedi ve istenmeyen savaş tekrar Haziran 2004'te başladı. O günden beri oluk gibi kan akıyor.

 

Ülkede bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır.

Kürt sorununun bugüne kadar çözülmemesinin ana sebebi, Türkiye'nin bunu çözecek demokratik olgunluğa erişmemiş olmasından kaynaklanmak-taydı. Türkiye'de iç barışın sağlanabilmesi için, Köy koruyuculuğu mekanizmasının hemen işlevsiz hale getirilmesi ve bir genel affın çıkarılarak, anayasada yapılacak düzenlemelerle, Kürt sorununun demokratik anlayışla çözülmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda çıkarılması zaruri olan genel affın bir yönü hukuki, diğer yönü ise siyasi olmalıdır.

 

Değerli Büyüğüm Dr. Bahçeli,

Kürtler bu ülkenin her karış toprağında bedel ödemiştir. Mustafa Kemal eğer Kürt halkı ile ittifak yapmasıydı bu ülkeyi kuramazdı. Kürtlerin amacı bu ülkeyi bölmek değildir. Kürtlerin mücadelesi ortak bir vatanda özgürce ve kardeşçe yaşamaktır. Dolayısıyla Kürtlerin kardeş bir millet olarak, evrensel kurallara ve modellere göre tarih sahnesine çıkacakları gerçeği, çağımızda artık tartışmasızdır.

 

Tahlil ettiğim kadarıyla Sayın Erdoğan Hükümetinin elinde siyasi bir çözüm konsepti var, meseleyi çözmek içinde kendileri samimiler. Dolayısıyla sizin gibi bir bilim adamından, bir düşünür olarak, bir bilim adamı olarak, bir vatandaş olarak benim ricam, halklarımızın kardeşliği ve devletin bekası için bu sorunun siyasi olarak çözülmesine yardımcı olmanızdır. Çünkü Kürt sorunu devletin geleceğini belirleyen ölümcül bir sorundur. Vatandaşlarımızı memnun edecek demokratik gelişmelerin dış baskılarla değil, bizzat devletin kendi iradesiyle gerçekleşmesinin Türkiye açısından yüz ağartıcı bir durum oluşturacağı açıktır.

 

Ortadoğu’da büyük ekonomik yatırımları bulunan Türkiye'nin Kürtleri potansiyel müttefik olarak görmesi Türkiye'nin iç ve dış güvenliği acısından zaruridir.

 

Sorunun çözümsüz görülmesi, bir Kürt paranoyası içerisinde Kürt sorununu bölücülük ve parçalanma vehmiyle düşünmekten kaynaklanmaktadır. Sorun, ülkenin parçalanması ya da bölünmesi sorunu değildir. Sorun diğer etnik, dini, kültürel farklılıklara mensup insanlarla beraber Kürtlerin özgürlük, hukuk ve refah standartlarının yükseltilmesidir. Her türlü şiddeti dışlayarak barış, hukuk ve özgürlük değerleri içerisinde etnik, dini, kültürel ve mezhepsel kimliğimizi koruyarak bir arada yaşamamız mümkündür. Önemli olan farklı kimliklerde olmamız değil, Maalouf’un ifadesiyle ‘ölümcül kimliklere (Maalouf, 2008)’ sahip olmamamızdır.

 

Beni anlayışla karşıladığınıza inanıyor, zatı alinize saygılar sunuyorum.

 

18 Ağustos 2009 Berlin

 

Not: Bu yazım 18 Ağustos 2009 tarihinde kaleme alınarak yayınlanmıştır. Günümüz ortamında tekrar okunması için aktüalize ederek yayınlıyorum.

17 Nisan 2023 Lüksemburg

 

 

 

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}