Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Türkiye bir Küresel Güç 

Ümit Yazıcıoğlu

Küreselleşmenin değişen dinamikleri, Soğuk Savaş sonrası dönem, güç merkezlerini değiştiren sistematik değişikliklerini beraberinde getirdi. 21. yüzyılda Batı dünyası yavaş yavaş çekiciliğini yitiriyor, bunun yerini muhtemelen egemenlik, toprak, müdahale etmeme, insan hakları ve demokrasinin artan önemi ilkelerinin aşınmamasına yönelik yeni uluslararası sistem alıyor. Bu kaotik dönüşümün ortasında, Türkiye, Orta Doğu (ME), Kafkaslar, Balkanlar ve hatta Sahra Altı ve Latin Amerika'daki şahin politikasını şaşmaz bir şekilde ortaya çıkardığından, kademeli olarak önde gelen küresel güçlerden biri haline geldi. Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak rolü, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK-P) iktidara gelmesinden bu yana inkâr edilemez şekilde pek çok kez arttı. AK-P'nin sert ve zaman zaman sert tavırlı liderliği, sadece Türkiye'yi bölgesel güçte değil, aynı zamanda küresel olarak yapılan rekabet yarışında başarılı kişilik yapısıyla ülkesini yüceltmek istemedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, milletinin Müslüman ve dinide yumuşak bir güç olarak ilan etme şansını da kaçırmıyor. Ayrıca son yıllarda tüm dünyadaki Sünni Müslümanların 'Ağabeyi' rolünü de üstlendi. Türkiye, çok boyutlu dış politikalarının himayesinde, 'bölgesel sorumluluk' kavramı ile küresel barış ve güvenliğin yanı sıra bölgesel istikrarına da önemli katkılar sağlamaktadır.

Türkiye'nin yükselişinin temel gücü, dış politikaya aktif katılım ve güçlü ekonomisidir. Ülkemizin iddialı stratejik dış politikası üç ana eksen üzerine odaklanmıştır. Bunlar, ordunun Kuzey Afrika'dan Doğu Akdeniz'e kadar çeşitli savaş alanlarında vekil savaşları yaratma eğilimlerini artıran ve küresel olarak etki alanındaki askeri üstleriyle doğru genişleyen seferi savaşı kavramı olan mavi su gücüne dönüşümdür. Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu’yu kapsayan bölgesinde önemli ölçüde yumuşak güce sahip olduğu gibi  askeri güçleriyle de, askeri üsleriyle de askeri güce sahiptir.

Sayın Erdoğan, 'sıfır sorun' politikasını komşularına uyarladı ve Avrupa Birliği'nin (AB), mevcut senaryonun yeni gerçekliği ile uyum içinde kalmaktan başka seçeneği kalmadı, dolayısıyla AB’yle olan sorunlar diplomatik yollarla çözülmeye başladı. Bu gelişme  AB’nin  günümüze kadar yürüttüğü iki yüzlü tavrından büyük ölçüde farklıdır. Yıllar önce AB ülkemize karşı hep iki yüzlü siyaset uyguluyordu.

Şu anda Türkiye, NATO'nun en büyük 2. ordusuna ve dünyanın en büyük 8. ordusuna sahiptir. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tahminine göre 2023 yılına kadar Türkiye ekonomisi ilk 10'da yer alacak ve silahlı kuvvetleri daha güçlü savunma sanayisine güveniyor. Balkan bölgesi, Türkiye - Bosna Hersek - Sırbistan ve Türkiye - Bosna - Hırvatistan dahil olmak üzere üçlü istişare mekanizmaları aracılığıyla bölgesel barış ve istikrarın sürdürülmesi için Türkiye tarafından desteklenmektedir. Türkiye, AB ve Asya’yla güçlü  ticari ilişkiler geliştirdi.  Ne AB üyesi ne de Asya'nın bir parçası. Ancak her iki kıtanın da Türkiye ile köklü ilişkileri var ve bu nedenle Türkiye'nin bir ülke olarak AB ile Asya arasında diplomatik, ticari ve askeri bir köprü kurduğunu inkâr etmek mümkün  uluslar arası ilişkiler objektif değerlendirildiğinde mümkün değildir.

Orta Asya'da ortak etnik, kültürel, tarihi, dilsel bağlar Türk halkı tarafından paylaşılmaktadır. Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'da Türkiye destekli zaferiyle elde edilen son jeopolitik zafer şimdiden somut sonuçlar üretiyor. Azerbaycan, Türkmenistan ve Afganistan ile savaşın harap ettiği ülkeyi Türkiye'ye bağlayacak ve aynı zamanda Kafkas uluslarının transit merkezini kolaylaştıracak 'Lapis Lazuli' ulaşım koridorunun geliştirilmesi konusunda anlaştı. Türkiye'nin Kafkasya ile köklü tarihi ve kültürel bağları vardır. Özellikle Afrika ve Ortadoğu'da onlarca yeni büyükelçilik ve konsolosluk açarak bölgesel diplomasinin  başarılı olmasında öncü rol alarak jeopolitik ve jeo-kültürel konumuna ciddi yatırım yaptı ve halende yapmaktadır.

Demokratik ve laik bir devlet olarak Türkiye haklı olarak Müslüman dünyanın, özellikle de Ortadoğu'nun başarılı kendisinden örnek rol alınacak bir modeli haline geldi. Sayın Erdoğan, Türkiye'yi tüm dünyadaki Sünni Müslümanlar için bir "koruyucu" olarak emperyalizmin zülmünden sömürüsünden kurtarmaya çalışıyor.

Türkiye, Suudi hakimiyetindeki İslam İş birliği Teşkilatı'nın (İİT) sorunu Uluslararası arenaya taşımadığı Keşmir anlaşmazlığında Pakistan'a verdiği desteği defalarca yineliyor. Türkiye'nin devlet Başkanın değeri ailesi Emine Erdoğan, Rohingya krizine karşı dayanışmasını göstermek için Bangladeş'i ziyaret eden yüksek profilli yabancı şahsiyetler arasında ilk kez yer aldı.

Suudi Arabistan, sırf en kutsal iki yer orada olduğu için Sünni Müslüman dünyası üzerinde varsayılan yumuşak gücün tadını çıkarıyor. Ancak gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın krallığın İstanbul'daki konsolosluğunda öldürülmesi, Türkiye lehine yumuşak güç düzenini yeniden yapılandırmanın yolunu açabilir. Suriye hava sahasında dolaşan Türk insansız hava araçları, Suriye'de Kürt milislere yönelik "Zeytin Dalı" operasyonu, Libya sahili ile birlikte donanma firkateynleri, Trablus ve Katar'da Türk askeri danışmanlarının varlığı ve Kuzey Irak'taki Türk Dağ komandoları bölgeye yeni yapılması düşünülen askeri bir seferin sinyallerini veriyor.

Güç doktrini politikası.

Türkiye, Çin ile güçlü stratejik işbirliğine dayalı ilişkilere sahiptir. Ankara, Pekin'in yardımıyla bir nükleer program başlattı ve ilk askeri uydusunu Çin'deki Gobi Çölü'nden fırlattı. Türkiye - Çin ticaretinin değeri 24,1 milyar dolardı. Ankara çok temkinli ve Uygur meselesine karşı dengeli bir politika yaptı. Japonya ve Kore'nin Türkiye ile güçlü ekonomik ilişkileri var. Türkiye Ekonomi Bakanlığı'na göre 2013 yılında toplam 166 Japon şirketinin Türkiye'de muazzam yatırımları var.

Pakistan, Hindistan-Yunanistan güçlü diplomatik ilişkileri için Türk savunma işbirliğine sahiptir. Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz bölgesinde petrol ve doğalgaz aranması konusundaki anlaşmazlık ve Keşmir anlaşmazlığıyla ilgili Hindistan-Pakistan anlaşmazlığı, iki Sünni Müslüman devlet arasında işbirliğinin yolunu açtı. Batı'nın kırmızı gözüne meydan okuyan Ankara, Rusya ile güçlü ticaret ve savunma işbirliğini artırdı. ABD yaptırımlarını görmezden gelen Ankara, S-400 Hava Savunma sistemini Rusya'dan satın aldı ve alıyor alıyor.

Türkiye her geçen gün Sahra altı ve Latin Amerika üzerindeki etkisini artırmaktadır. Ankara, Somali'deki Sünni mazlum Müslümanlara yardım ediyor ve ekonomik ve ticari anlaşmalar ve acil yardım yoluyla Afrika Boynuzu ülkeleriyle ilişkilerini önemli ölçüde artırdı.

Ankara, tüm dünyadaki insani yatırımlarına öncelik veren politikalarından haklı olarak gurur duymaktadır. Türkiye, son yıllarda insani diplomasi alanında ABD'den sonra en büyük 2. donör ülke sıralamasında lider bir aktör konumuna gelmiştir. Tsunami felaketi sırasında (2004), AK-P hükümeti bu felaketten etkilenen ülkelere ilk ön saflarda insani yardımla karşılık verdi. Şu anda Türkiye, komşularından gelen mültecilere barınak sağlayan en büyük ülke. Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel etkisini artırma hırsı, bölgesel ve küresel yönetişimde daha büyük bir rol oynama isteği, önemli diplomatik  ilgi çekmektedir. Başkan Erdoğan, eski Türk imparatorluğunun yükselişini yenilemek ve Türkiye'yi eski ihtişamına yeniden kavuşturmak için  siyasi vizyonlarını açıkça ifade edeiyor.

Güney Kore / Seoul 2 Nisan 2021, Cuma Yerel Saat 10:08

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}