Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Karabağ’da Rusya’nın Barış diplomasisi

Karabağ’da Rusya’nın Barış diplomasisindeki rolü

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

 

1.) Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sorun

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışma on yıllardır sürüyor. Çatışmanın merkezinde, uluslararası hukuka göre Azerbaycan'ın bir parçası olan ve çoğunlukla Ermenilerin yaşadığı bir dış bölge olan Dağlık Karabağ'ın küçük dağlık bölgesi var. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, çoğunlukla etnik Ermenilerin yaşadığı bölge, tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti ve daha sonra bir cumhuriyet ilan etti. Ermeniler tarafından yönetilen fiili devlet, uluslararası alanda tanınmamıştır. Dağlık Karabağ konusundaki ihtilaf, 1990'ların başında Ermenistan'ın fiilen zaferiyle sonuçlanan ilk Güney Kafkasya savaşıyla sonuçlandı. İki yıl süren çatışmalarda on binlerce insan öldürüldü. 700.000 Azerbaycanlı ve 400.000 Ermeni de dahil olmak üzere bir milyondan fazla insan yerinden edildi. Savaş, Mayıs 1994'te ateşkesle sona erdi. Bir barış anlaşması başarılı olmadı ve çatışma on yıllarca donmuş olarak kabul edildi.

 

2020'nin sonunda Azerbaycan ve Ermenistan tekrar Dağlık Karabağ için savaşa girdi: 44 gün içinde 6.600'den fazla insan öldürüldü. Savaş, Ermenistan'ı geniş alanlardan vazgeçmeye zorlayan Rusya’nın aracılığıyla bir ateşkes anlaşmasıyla sona erdi. Anlaşmadan bu yana, Dağlık Karabağ'ın Ermeniler tarafından idare edilmeye devam eden bölgelerine binlerce Rus askeri barış gücü olarak yerleştirildi. Savaşın sona ermesinden bu yana Azerbaycan, toprak kazanımlarını güvence altına almayı amaçlayan kapsamlı bir barış anlaşması için bastırıyor.

 

Ermeni ve Azerbaycan orduları arasındaki küçük çaplı çatışmalar, 2020 ateşkes anlaşmasından bu yana genellikle hızlı bir şekilde kontrol altına alındı. Bunun bu sefer de geçerli olup olmadığı belli değil. Mevcut tırmanıştan bağımsız olarak durum çilekeş.

 

Güney Kafkasya'daki en önemli dış güç faktörü, Ermenistan'da askeri üssü bulunan ve ülkenin koruyucu gücü olarak kabul edilen Rusya'dır. Ancak Rusya, eski Sovyet Azerbaycan Cumhuriyeti ile de yakın ilişkiler içindedir. Rusya'nın iki yıl önce - 1994'te olduğu gibi - çatışan taraflar arasında ateşkese aracılık etmesi, uluslararası alanda karışık duygularla karşılandı. Bir yandan Dağlık Karabağ'a binlerce asker göndererek Rusya'nın bölgedeki etkisi pekiştirildi. Öte yandan AB yetkilileri, anlaşmanın Rusya olmadan gerçekleşmeyeceğini o sırada kabul etmişti. Bununla birlikte, her iki taraf da bu yılın Nisan ayında ilgili müzakereler üzerinde anlaşmaya varmasına rağmen, Ermenistan ile Azerbaycan arasında hala bir barış anlaşması yok. Şimdi AB de bu görüşmelerde belirleyici bir rol oynuyor. AB'nin yaklaşık bir yıldır bölgede daha fazla yer almasının, 2020 savaşında "görünür görünmezliği" nedeniyle eleştirilmesinin ardından olumlu karşılanıyor. Ermeni kaynaklarına göre, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Birliği'nin son çatışmalardan sonra "daha fazla tırmanmayı önlemek için çaba göstermeye" hazır olduğunu söyledi.

 

Azerbaycan ile müttefik olan Türkiye, Güney Kafkasya'da da önemli bir oyuncu. 2020 savaşı sırasında, Türkiye'nin çatışmayı Kafkasya'daki güç konumunu genişletmek için kullanabileceğinden korkulmuştu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeni meselesinin arka planına karşı bu, özellikle Ermenistan'da büyük korkuları körükledi.

 

Sonuç olarak, Türkiye 2020 savaşının sona ermesinde hiçbir rol oynamadı. Mevcut ihtilafta, Ankara hükümeti hemen Azerbaycan'ın yanında yer aldı.

 

2.) Ermenistan'da belirsizlikten kaynaklanan yorgunluk

Güney Kafkasya’nın en önemli sorunlarından biri olan Dağlık-Karabağ hala günümüzde de etkisini göstermektedir. Ermenistan-Azerbaycan arasında yaşanan Dağlık-Karabağ sorununda Türkiye ilk zamanlarda tarafsız kalmaya çalışmıştır. Ermenistan’ın Kelbecer’i işgal etmesinden sonra Türkiye Ermenistan’a sınırlarını kapatmış ve Azerbaycan’ı desteklemiştir. Dağlık Karabağ sorunu bilindiği üzere Kafkasya topraklarında meydana gelmiş ve günümüze kadar devam etmiş olan sorunlardan birisidir.   Ülke içinde, ateşkes anlaşması Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı önemli ölçüde baskı altına aldı. Muhalefet onu Azerbaycan'a karşı askeri yenilgiden sorumlu tutuyor ve Paşinyan'ın o zamandan beri istekli olduğunu gösterdiği Azerbaycan ile barış görüşmelerini Ermenistan'ın ulusal çıkarlarına ihanet olarak görüyor. Muhalefet, Paşinyan hükümetine karşı defalarca, hükümet başkanının "hain" olarak tanımlandığı protestolar düzenliyor. Bu hafta başlarındaki çatışmalardan sonra bile, Erivan'da hükümet başkanına karşı protestolar yeniden başladı. Hükümet başkanının Azerbaycan'a taviz vermek istediği söylentileri daha önce sosyal medyada dolaşmıştı.

 

Ermenistan'da belirsizlikten kaynaklanan yorgunluğun ve en kötüsünün beklentisinin neredeyse dayanılmaz hale geldiğini söyleyemem. İnsanlar heyecanlı: Bundan sonra ne olacak?

 

2020 sonbaharında ateşkes anlaşmasının imzalanmasından bu yana, çatışmalar tekrar tekrar patlak verdi. Sadece birkaç hafta önce çatışma bölgesinde şiddetli çatışmalar yeniden başlamıştı. Ancak, en son çatışmalar Dağlık Karabağ'ın fiili çatışma bölgesinde değil, Ermenistan-Azerbaycan devlet sınırının yakınında meydana geldi. Bu mevcut çatışmalara "biraz farklı bir boyut" kazandır. Bunu, diğer şeylerin yanı sıra, Ermenistan'ın Rusya ile Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) çerçevesinde güvenlik ilişkilerini sürdürmesi gerçeğiyle haklı çıkarıyor. Teorik olarak, Rusya'nın Ermenistan'a askeri yardım sağlama görevi olacaktır, çünkü NATO gibi CSTO'nun da yardımla ilgili Rusya'nın hakimiyetindeki örgütte Ermenistan ve Beyaz Rusya'nın yanı sıra Orta Asya devletleri Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan yer alıyor.

 

Gözlemciler, Azerbaycan'ın Ukrayna savaşı nedeniyle Ermenistan'a yönelik bir saldırı için bir fırsat penceresi gördüğünü varsayıyorlar: Son aylarda, Rusya barış gücü birliklerinin Dağlık Karabağ'dan kısmen geri çekildiğine dair tekrarlanan raporlar var. Ateşkes şart.  Ukrayna'daki savaşı dikkati dağıtıyor. Bu nedenle, Ukrayna'nın işgalinden bu yana Rusya'nın Kafkasya'da hangi kapasitelere sahip olduğu ve bunun Dağlık Karabağ'daki barış gücü askerleri için ne anlama geldiği daha yoğun bir şekilde tartışılıyor.

 

Aliyev ve Paşinyan'ın Putin'i görmeye geldiği Soçi'deki toplantının arifesinde hem Ermenistan'da hem de cumhuriyetin Azerbaycan'a dahil edilmemesini talep eden benzeri görülmemiş bir mitingin düzenlendiği Stepanakert'te tutkular arttı. İkinci bir gereklilik de var - otuz yıldır bağımsız bir devletin doğasında bulunan nitelikler ve kurumlarla yaşayan Artsakh Cumhuriyeti'nin statüsü netleşene kadar Rus barışı koruma birliğini geri çekmemek. Doğru, şimdiye kadar kimse tarafından tanınmadı, çünkü buradaki birçok kişinin inandığı gibi, büyük güçlerin bölgede önemli çıkarları yok. Durumu az çok bilen herkes bilir ki, Artsakh Ermeni nüfusu, BM Şartı'na aykırı olmayan “ulusun kendi kaderini tayin hakkını” dünya toplumunun tanımasını uzun zamandır bekliyordu. ama boşuna. Ve Azerbaycan'ın başlattığı 44 günlük savaş statükoyu değiştirdi

 

Dağlık Karabağ uzun yıllar boyunca Ermenistan’a bağlanması amacı ile Azerbaycan Türklerine karşı saldırıların gerçekleştirildiği bir bölgedir. Bu sorun insanlık tarihi boyunca uzun soluklu olarak nitelendirilebilecek az sayıdaki uluslararası meselelerden birisidir. İki ülke devlet başkanları arasında çözüm müzakereleri zaman zaman devam etse de Dağlık Karabağ sorununu günümüzde de devam eden önemli sorunlardan birisidir. Rusya’nın öncelikli olarak jeopolitik çıkarları değerlendirildiğinde; Azerbaycan-Ermenistan çatışması, Rusya için farklı bir konuma sahiptir.

 

Peki Ermeni toplumu Soçi'deki görüşmeden ne bekliyordu? 

“Ermeni toplumu” kavramının, Ermenistan vatandaşlarının yanı sıra, Artsakh halkını ve dünyadaki devasa Ermeni diasporasını da kapsadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Elbette farklı katmanlarda beklentiler farklı, birçok bileşen var. Ancak kesin olan şey, Ermenistan'daki mevcut hükümette halktan ve diasporadan bir güven eksikliğidir. Ülkenin başındaki dört yılı boyunca, birçok destekçisini kaybederek kendini büyük ölçüde gözden düşürmeyi başardı. Görünüşe göre, Başbakanın herhangi bir uluslararası anlaşma altındaki imzası, mecazi anlamda Ermenistan, Artsakh ve Diaspora vatandaşlarının çoğunluğu tarafından tanınmayacaktır.

 

Tabii ki, Rusya'nın Ermenistan ve Azerbaycan'a, sınırların kesin olarak çizilmesi ve sınırlandırılması için Sovyet Ordusu Genelkurmayı'nın haritalarını sağlaması memnuniyet vericidir. Ne de olsa, son iki yılda Azerbaycan, askeri üstünlüğünü kullanarak, bilinmeyen bazı haritalara atıfta bulunarak Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki toprakları ele geçirdi. Ve bunlar çoğunlukla Ermenistan'ın yollarını ve sınır bölgelerini kontrol etmenizi sağlayan stratejik yüksekliklerdir. Her şey olduğu gibi bırakılırsa, durumun olası bir şekilde ağırlaşması durumunda Azerbaycan önemli askeri avantajlara sahip olacaktır.

 

Üçlü bildiri, Ermeniler için sadece “acı meseleler” olmayan pek çok şeyi içermiyor. Örneğin, esirlerin dönüşünden, Azerbaycan kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesinden, Artsakh veya Dağlık Karabağ adından söz edilmiyor. Birilerinin alarma geçtiği, komplo teorileri oluşturmaya ittiği yer burasıdır. Ve Rusfobik güçler için geniş bir alan var. Her yeni üçlü toplantıdan sonra boyutlarının büyüdüğü izlenimi edinilir. CSTO'nun ve 102. Rus askeri üssünün, halihazırda Ermenistan topraklarındaki düşmanlıkların şiddetlendiği dönemlerde pasif konumunun, Ermeni-Rus ilişkilerine bir darbe olduğunu sık sık duyuyorum. İnsanlar diyor ki: CSTO anlaşmasına katılan ülkelerin dış sınırları üzerinde nöbet tutma sınavı başarısız oldu. Bu tür şeyler Batı yanlısı güçler tarafından ustaca kullanılıyor.

 

Ermenileri başka ne endişelendiriyor? 

Çoğunluğun Ermeni Artsakh'ın Azerbaycan'da var olamayacağına inandığını inkâr etmek zor. Burada, bu arada kimsenin vermekte acele etmediği kültürel özerklik sağlama vaatlerine ve Bakü'den gelen güvenlik garantilerine hala inanmıyorlar. Komşu ülkede, birçok kişinin inandığı gibi, Ermeni düşmanlığı öyle bir düzeye ulaştı ki, tüm uzlaşma çağrıları gösterişli görünüyor. Ruh hali hâkim: Artsakh halkının “uzlaşmadan sonra topraklarında kalması an meselesi. İki yolu var: her şeyi bırakıp Ermenistan'a gitmek ya da yaşamak için kalmak - endişe ve endişe içinde.

 

Şunları dikkate alan bir dünyaya ihtiyacımız var: a) Artsakh halkının uygun gördüğü şekilde yaşama hakkı; b) savaş esirleri sorununa net bir çözüm; c) Artsakh ve Ermenistan'ın güvenliğini garanti altına almak. Yani ertelenmiş bir savaş değil, uzun vadeli bir barış talep edilmektedir. Ve bu genel çıkar için zaruri.

 

 3.) Üç ülkenin liderlerinin görüşmesinden çıkan önemli veriler.

27 Eylül 2020 tarihinde çıkan Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında Ermenistan mağlubiyete uğramış, 10 Kasım 2020 tarihinde iki üke devlet başkanları arasında bir anlaşma imzalanmış, böylece Azerbaycan işgal altında olan topraklarının büyük çoğunluğunu geri almıştır. Ermenistan, Rusya’nın devreye girmesiyle tamamen bir yenilgi almaktan kurtulmuştur. Mevcut şartlar altında oluşturulan denklemler uzun vadeli olarak görünse de bu süreci belirleyecek temel faktör anlaşmanın saha da nasıl uygulandığı ile belli olacaktır

 

Üç ülkenin liderlerinin görüşmesinden sonra, bazı insanlar bu tür belgeleri sıkıcı bulsa da, imzaladıkları belgeyi şahsen görmek istedim. Son açıklamada, liderlerin Putin'in daveti üzerine Karadeniz'e boşuna uçmadığına dair birçok kanıt bulmaktan memnun oldum.

 

Neye dikkat ettin?

İşte tarafların önemli sonuçları: “İnsani meselelerin blokajı da dahil olmak üzere kalan görevlerin acilen çözülmesine yönelik ek çabalar gösterme konusunda anlaştık. Rus barışı koruma birliğinin konuşlanma alanında güvenliği sağlamaya önemli katkısına dikkat çekerek, bölgedeki durumu istikrara kavuşturma çabalarının önemini vurguladılar. Güç kullanımından veya kullanım tehdidinden kaçınmayı kabul ettik ... "

 

Sadece Azerbaycan’daki siyasi çevrelerin değil, Ermenistan'ın da beklediği buydu. Bütün bunlar, siyasi sempati ve hatta apolitiklikten bağımsız olarak sıradan vatandaşlar için çok önemlidir. Barış, sükûnet, geleceğe güven herkese yetmez. Belgede başka bir iyimser düşünce yer alıyor: “Mevcut gelişmelere dayanarak, karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümler arayışına devam edilmesi kararlaştırıldı. Rusya Federasyonu bu konuda mümkün olan her türlü yardımı yapacaktır.” Hemen söyleyeceğim: Azerbaycan kesinlikle Rusya'nın ve liderinin on yıllardır devam eden ihtilafın çözülmesine yardımcı olabileceğini umuyor.

 

Müzakerelerin bir biçimini -ki birçoğu vardır- bir diğeriyle karşı karşıya getirmek istemem. Ancak Brüksel toplantıları ve Prag görüşmelerinden sonra barışı koruma faaliyetinde Avrupa'dan gelen inisiyatifin yeniden Rusya'ya devredildiği dikkat çekiyor. Bir Türkiyeli bilim insanı olarak, açıklamada, müzakerelere katılan tarafların, tüm sorunlu konuları yalnızca karşılıklı egemenliğin tanınması, toprak bütünlüğü ve BM Şartı ve BM Sözleşmesi uyarınca sınırların dokunulmazlığı temelinde tartışmayı ve çözmeyi kabul ettiğini açıkça belirttiğini fark ettim. 1991 Alma-Ata Deklarasyonu. Bu, sevinemeyecek ama sevinilemeyecek bir gerçekliğin tanınmasıdır.

 

Açıklamada Karabağ'dan bahsedilmiyor, statüsü hakkında bir şey söylenmiyor. Görünüşe göre bu, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Rusya Devlet Başkan Vladimir Putin ile yaptığı ikili görüşmede ana hatlarıyla belirttiği tutumunun dikkate alındığını doğruluyor: "Karabağ sorunu zaten tarih oldu ve bu bağlamda tartışılacak bir şey yok."

 

Nikol Paşinyan'ın toplantıda, Mayıs 2021'de Azerbaycan'ın sınırı ihlal ettiğini iddia ettiğini ve o ana kadar var olan statükonun geri getirilmesine ilişkin bir maddeyi açıklamaya dahil etmek istediğini bilgili bir kaynaktan öğrendim. Ayrıca, sınır olayını bu yılın 13-14 Eylül'ünde düzeltmeyi önerdi. Ancak bu açıkça durumu daha da kötüleştiriyor, her şey yine bir çıkmaza yol açıyor! Paşinyan ile anlaşamadılar. Rusya Devlet Başkanı'nın ısrarı üzerine başvuru kabul edildi. Ne de olsa ileriye doğru hareket edilmeli, geri adım atmamalı!

 

Bu arada Paşinyan, her yerde hazır bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un desteğiyle Brüksel ve Prag'da tüm bunları zaten dile getirdi. Ancak Avrupa boş retoriği dinlemeye hazırsa, o zaman Rusya'da bir kenara itildiler. 13-14 Eylül'deki sınır olayı olan Mayıs 2021 olaylarının, Erivan'ın sınırların sınırlandırılması yönünde hareket etme konusundaki isteksizliğinin bir göstergesi olduğu açıktır. Herhangi bir olayı daha hızlı ortadan kaldırmak için, onları tanımlamak yeterlidir. Bu, Putin tarafından Soçi'de tekrar doğrulandı, hatta tek gerçek olan SSCB Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı'nın eski haritalarını bile geri getirdi.

 

Başkan Aliyev Başkan Putin'e hitaben yaptığı konuşmada, "Karabağ sorununun çözümünde oynadığınız rol için size minnettarlığımı ifade etmek istiyorum... Bu konudaki kişisel rolünüzü çok takdir ediyoruz." Ve Rusya Federasyonu Başkanı ile yaptığı görüşmede, "Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini konuşmanın zamanı geldi" dedi.

 

Tüm konularda anlaşma yapılmamış olsa da Sochi'den sonra iyimser olmak için bir neden olduğunu düşünüyorum. Rusya'nın doğrudan katılımıyla, Azerbaycan ile Ermenistan arasında tüm zorluklarla birlikte bir barış anlaşması üzerinde uzlaşma bulma sürecinin daha yoğun bir şekilde ilerleyeceğine dair artan bir umudum var. Ve dahada ötesi taraflara tavsiye vermek benim haddime değil ama Ermenistan'ın Azerbaycan’la olan sorunlarını çözmede Fransa'ya ve Batı'ya boş yere bel bağlamaması gerektiğini düşünüyorum. Sadece daha önce üstlenilen yükümlülükleri açıkça yerine getirmek ve sonraki toplantılarda dengeli bir pozisyon almak gerekir, kanaatindeyim.

 

14 Kasım 2022, Lüksemburg

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}