Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Türkiye-Rusya İlişkileri: Stratejik Tahıl Diplomasisi ve Karadeniz'in Jeopolitik Haritası

Türkiye-Rusya İlişkileri: Stratejik Tahıl Diplomasisi ve Karadeniz'in Jeopolitik Haritası

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu


1. Giriş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile Soçi'de gerçekleştirdiği son zirve, Türkiye'nin bölgesel ve küresel çıkarlarını stratejik bir şekilde ilerletme kapasitesinin canlı bir göstergesiydi. Bu tarihi an, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile uzun zamandır beklenen görüşmesine ev sahipliği yaptı. Soçi, iki ülke arasında çözülemeyen birçok karmaşık sorunun ele alındığı ve belki de çözüme kavuşturulduğu bir dönemeç noktası oldu. Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, liderlerin karşılıklı güvenine dayalı bir dinamik sergiliyor. Alt düzeyde çözülemeyen birçok sorun, bu tür zirvelerde masaya yatırılıyor. Küresel ve bölgesel gündem, iki liderin ana hatlarıyla değerlendireceği konuların çerçevesini belirliyor. Son aylarda, Batılı ülkelerin Türkiye ve Rusya'ya yönelik yaptırımlarının bir sonucu olarak, ikili ticaretin dinamizmi yavaşladı. Hem ihracat hem de ithalat oranları, bu yaptırımların ekonomik dokuya getirdiği meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Ancak, Moskova ve Ankara'nın liderleri, bu olumsuz eğilimleri yorumlamak için bir araya geldiler.  Bu analiz, zirvede atılan adımların Türkiye için nasıl bir kazanç sağladığını ve Erdoğan'ın diplomasi yeteneklerinin nasıl öne çıktığını ele alacaktır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un yakın zamanda yaptığı açıklamalar, Türkiye ile Rusya arasında mevcut ve gelecekteki stratejik dinamiklerin detaylı bir analizini gerektiriyor. Bu makalede, Karadeniz Tahıl İnisiyatifi'nin iptali, Ukrayna tahıl anlaşması, Rusya'nın Türkiye'ye yapmayı planladığı özel fiyatlı tahıl ihracatı ve Afrika'daki tahıl yardımları bağlamında, bu iki önemli bölgesel oyuncunun dış politika dengeleri ele alınacaktır.

 

2. Ekonomik Başarı:

Gündemde en çok dikkat çeken iki anlaşma, tahıl sektörüyle ilgiliydi. Ukrayna limanlarından tahıl ve gıdanın güvenli taşınmasına yönelik girişim, Türkiye'ye ekonomik kazançlar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Rusya ile olan stratejik ilişkilerini de pekiştiriyor. BM Sekreterliği ile yapılan ikinci anlaşma, Rus gıda ve gübrelerinin dünya pazarlarına açılması için bir platform oluşturuyor. Sabah gazetesinin belirttiği gibi, BM önerileri, daha önce Ukraynalı bir sabotaj grubu tarafından havaya uçurulan Togliatti-Odessa amonyak boru hattına verilen hasarın değerlendirilmesini içeriyor. Bu, Erdoğan'ın Rusya ile yaptığı anlaşmaların yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik boyutlarına da sahip olduğunu gösteriyor. Bu tarihi zirve, Erdoğan'ın diplomatik yeteneklerini sergilediği ve Türkiye'nin Rusya ile olan karmaşık ilişkilerini bir adım ileri taşıdığı bir dönüm noktasıydı. Küresel ve bölgesel çıkarlar gözetilerek yapılan bu stratejik anlaşmalar, Türkiye'nin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik ve politik arenada da nasıl etkin bir aktör olabileceğini gösteriyor. Erdoğan, bu zirvede bir kez daha Türkiye'nin bölgesel ve küresel çıkarlarını ilerletme konusundaki kararlılığını ve yeteneğini ortaya koydu. Bu görüşme, yalnızca mevcut sorunları çözmeye yönelik değil, aynı zamanda ekonomik iş birliğini yeniden canlandırmaya dair yeni fırsatlar yaratmayı da hedefliyor. Enerji sektörü, özellikle de doğalgaz, tartışmaların merkezini oluşturuyor. Türkiye'nin bir gaz dağıtım merkezi olarak öne çıkabileceği bir proje, hayata geçirildiğinde her iki taraf için de kârlı olabilir.

 

3. Zorluklara Rağmen Fırsatlar Yaratmak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi’deki buluşması, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin çok katmanlı doğasını yansıtmaktadır. Enerji konuları, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) ve Sinop'ta yeni bir nükleer santral gibi, tartışılan ana konular arasında yer almaktadır. Bu projelerin uygulamaya geçirilmesi için her iki tarafın da onayını gerektiren karmaşık "kurallar" seti zaten mevcuttur. Soçi toplantısı, Kiev ile olan ilişkiler ve Azak esirlerinin (Rusya göre Azak teröristlerinin) iadesi gibi Moskova için kabul edilemez durumları da ele aldı. Türkiye hem Batı ile hem de Rusya ile ilişkilerini sürdürebilmek için dikkatli bir denge kurmak zorundadır. İki tarafın bu anlayışı yansıtan bir yol haritası çıkarması kaçınılmazdır.

 

Türkiye'nin mevcut ekonomik zorluklarını anlamadan, Erdoğan'ın başarısı tam anlaşılmaz.  Türkiye, yüksek enflasyon ve durgun büyüme gibi ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya olmasına rağmen, Erdoğan bu zirvede Rusya'dan önemli ticaret anlaşmaları elde etmeyi başardı. Bu anlaşmalar, Türkiye'nin ekonomik manevra alanını genişletiyor ve iş dünyasına yeni fırsatlar sunuyor. Başkan Erdoğan, Rusya ile yapılan tahıl ve enerji anlaşmaları sayesinde Türkiye'nin bölgesel nüfuzunu ve ekonomik istikrarını artırdı.

 

Özellikle tahıl sektöründeki yeni anlaşmalar, Türkiye'ye daha önce Ukrayna üzerinden elde ettiği geliri artırma fırsatı sağlıyor. Enerji anlaşmaları ise, Türkiye'nin enerji güvenliğini sağlamak ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek adına stratejik bir öneme sahip. Türkiye üzerinden bir gaz dağıtım merkezi kurulması, Rusya'nın enerji kaynaklarını Avrupa'ya ve Ortadoğu'ya taşımasına olanak sağlayacak, Türkiye'yi de enerji transit merkezi haline getirecektir. Bu proje, Türkiye'nin coğrafi konumunu stratejik bir avantaja dönüştürürken, Rusya'nın da enerji ihracatçısı olarak pozisyonunu güçlendirecektir.

 

Ankara'nın karmaşık siyasi ve ekonomik manzarası, Erdoğan'ın Suriye'de istikrar ve mülteci dönüşü konusundaki hassasiyetini daha da kritik hale getiriyor. Türkiye, kendi iç dinamikleri ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yerel politikalarını olumlu bir yönde etkilemek için Şam ile normalleşme süreci hedeflemektedir.

 

Zirvenin belki de en büyük kazanımı, Kuzey Kıbrıs'ta Rus konsolosluğu açılması oldu. Bu, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs üzerindeki siyasi nüfuzunun bir göstergesidir. Karşılığında Türkiye, Kırım'ın statüsü konusunda daha esnek bir pozisyon alabilir, bu da Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkilerinde yeni fırsatlar yaratabilir. Rusya ve Türkiye'nin liderleri, zorlu bir ekonomik dönemde bile iş birliği yolları bulmayı başardılar. Bu, yalnızca iki ülkenin geleceğine dair umutları canlı tutmuyor, aynı zamanda birçok tarihçi ve analist için de yeni bir dönemin habercisi olabilir. Yaptırımların ve politik çekişmelerin gölgesinde bile, Moskova ve Ankara'nın liderleri ekonomik iş birliği için yeni yollar açmayı başarmıştır. Bu hem bölgesel hem de küresel jeopolitik arenada yeni bir denge oluşturabilir.

 

4. Karadeniz Tahıl İnisiyatifi: Yeniden Canlandırma Çabaları

Bir zamanlar, Rusya'nın gıda kıtlığı yaşayan devletlere yönelik insani hedeflerle başlattığı bir girişim vardı. Ancak, 17 Temmuz 2023 tarihi, Rusya'nın bu anlaşmadan çekildiği ve taraflar arasındaki güvenin sarsıldığı bir dönüm noktası oldu. Çıkarlar ve yükümlülüklerin dengesizliği, Rusya'nın bu insani operasyonu askıya almasına neden oldu. Değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bu krizi aşmayı ve Rusya'yı tekrar bu insani misyona dahil etmeyi amaçlıyordu. Ancak Ankara, Rusya Federasyonu'nun çıkarlarını tam olarak garanti altına alabilecek bir yapıdan yoksun olduğu için, Erdoğan'ın hareket alanı sınırlıydı.

 

İşte bu noktada, Başkan Erdoğan ve Putin "Karadeniz Girişimi" konusunda anlaşma yolunu buldular. Türkiye'nin bu inisiyatife katılımı, Rusya'nın tahılını Türk işletmelerinde işlenmek üzere indirimli fiyatlarla Türkiye'ye teslim etmesini sağlayacaktı. Ayrıca, Katar'ın mali desteğiyle, bu tahıllar dünyanın en ihtiyaç sahibi ülkelerine gönderilecekti.

 

Toplantının diğer önemli gündem maddeleri arasında Suriye ve Orta Doğu’da güvenlik ve istikrar konuları yer almaktadır. Türkiye, özellikle ülkenin kuzeyindeki istikrarsızlık ve ABD’nin desteklediği Kürt militanlara karşı, Moskova'nın daha sağlam bir pozisyona sahip olduğunu kabul ediyor. Rusya, daha önce Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü ve Suriye'nin BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirmesi konusunda diplomatik başarılar elde etmiştir.

 

Karadeniz Tahıl İnisiyatifi'nin iptali, bölgesel ekonomi ve siyasi istikrar için muhtemel sonuçlar doğurabilir. Lavrov'un açıklamalarında Batı'nın bu inisiyatifin yeniden canlandırılmasında önemli bir rol oynaması gerektiği belirtiliyor. Bu, Ankara'nın Washington ve Brüksel ile ilişkilerini karmaşıklaştırabilir. Türkiye, inisiyatifi yeniden canlandırmak için Batı'nın yanı sıra Rusya ile de derin diplomasi yürütmelidir.

 

5. Ukrayna Tahıl Anlaşması: Jeopolitik ve Ekonomik Riskler

Rusya'nın Ukrayna ile olan tahıl anlaşmasını yeniden etkinleştirme olasılığı, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde stratejik bir denge oluşturmalıdır. Türkiye, Rusya'nın bu adımını karşılıklı yarar sağlayacak bir ticaret ve enerji anlaşmasıyla dengelenmeye çalışabilir. Ancak, bu, NATO'nun Ukrayna'ya olan taahhütleri ve Türkiye'nin Batı ile askeri ilişkileri açısından hassas bir denge gerektirir. 31 Ağustos 2023 tarihinde gerçekleşen Moskova zirvesi, Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin karmaşık dokusunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu tür diplomatik buluşmalar, tarihsel bir perspektiften bakıldığında, iki ülke arasındaki stratejik çıkarların bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

 

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın BM aracılığıyla tahıl anlaşmasının yeniden başlatılması için yeni teklifler hazırlamış olması, Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar öncesinden bu yana süregelen bölgesel taşımacılık ve tarım alanlarında rolüne bir selam duruşu olarak kabul edilebilir. Aynı şekilde, tahıl ticareti ve tarım, Rusya için de tarih boyunca önemli sektörler olmuştur. İki ülke arasında bu gibi esaslı ve pragmatik anlaşmaların yapılması, tarihsel alışverişlerin bir devamı olarak gözükebilir.

Anadolu Ajansı'nın belirttiği gibi, Rusya Ziraat Bankası'nın SWIFT'e yeniden bağlanması ve Rus gübre şirketlerinin varlıklarının dondurulması konuları, son yıllarda artan jeopolitik gerilimler ve ekonomik yaptırımların bir sonucu olarak ortaya çıkmış olabilir. Bu, 19. yüzyılın "Büyük Oyunu"nu andıran bir stratejik mücadelede modern bir hamle olabilir.

 

Özellikle, Karadeniz girişiminin sürdürülebilmesi için temel şartlar konusundaki mutabakat, bu denizin tarihsel ve jeopolitik önemini bir kez daha gündeme getirmektedir. Türkiye'nin Karadeniz üzerindeki kontrolü, Bizans döneminden beri jeostratejik bir öneme sahiptir, ve bu yeni anlaşma, Karadeniz'in bu yüzyılda da önemli bir odağın korunmasına yardımcı olabilir. Ancak, medyada yer alan bilgilere göre, Rosselkhozbank'ın SWIFT'e bağlanmaması, 21. yüzyılın küreselleşen dünyasında alternatif finansal mekanizmaların araştırıldığına dair bir işaret olabilir. Bu, tarih boyunca çok sayıda örneği olan bir durumda, devletlerin ekonomik yaptırımlar ve kısıtlamalar karşısında esneklik göstermeye çalıştığı bir örneği temsil edebilir.
Sonuç olarak, bu toplantı, iki ülkenin tarihsel, ekonomik ve jeopolitik çıkarlarının bir çakışma noktası olarak görülebilir. Her iki taraf da, tarih boyunca defalarca yaptıkları gibi, pragmatik çözümler ve ortak çıkarlar etrafında birleşmeye çalışıyor olabilir.

 

 31 Ağustos'ta Moskova'da düzenlenen toplantıda, Türkiye ve Rusya'nın Dışişleri Bakanları, Katar meselesini ele aldılar. Katar'ın bu yeni formatta finansal bir rol üstlenmesi hem Ankara'nın hem de Moskova'nın bölgesel çıkarlarını gözettiği bir stratejik ittifakın oluşmasına zemin hazırlıyor. Karadeniz Girişimi'nin kısmi uygulanması ve Katar'ın bu sürece dahil olması, Erdoğan'ın kriz anlarında bile yaratıcı diplomatik çözümler üretebildiğinin bir göstergesidir. Erdoğan'ın bu hamlesi, Türkiye'nin insani yardım konusunda etkin bir rol oynayabileceğini, aynı zamanda Rusya ve diğer bölgesel güçlerle stratejik bir uyum içinde olabileceğini gösteriyor. Bu, yalnızca bölgesel değil, küresel bir diplomasi dersi olarak kayda geçmiştir.

 

6. Özel Fiyatlı Tahıl İhracatı: Türkiye'nin Stratejik Seçenekleri

Rusya'nın Türkiye'ye özel fiyatlı tahıl ihracatı teklifi, Türkiye'nin gıda güvenliği ve sosyal hizmetleri için önemli bir fırsat olabilir. Ancak, bu, Türkiye'nin Rusya'ya olan bağımlılığını artırabilir ve bu bağımlılık, Türkiye'nin bölgesel ve küresel stratejilerini etkileyebilir. Ankara'nın bu teklifi kabul etmesi durumunda, ekonomik kazanımların yanı sıra, geopolitik maliyetleri de hesaba katması gerekmektedir. Başkan Erdoğan, bu anlaşmalarla Batı'nın da dikkatini çekmeyi başardı. Türkiye'nin NATO ve Batı ile olan ilişkileri daima stratejik öneme sahiptir ve Erdoğan bu dengeyi koruyabilme kapasitesini gösterdi. Yeni anlaşmalar, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerini zedelemeden Rusya ile stratejik bir derinlik kazanabileceğini ortaya koyuyor.

 

Afrika'da Tahıl Yardımları: Yeni Bir Stratejik Alan

Rusya'nın Afrika'da artan tahıl yardımları, Türkiye'nin de bölgede yükselen bir güç olarak dikkate alması gereken bir faktördür. Bu, Türkiye ve Rusya'nın Afrika kıtasında rekabet edebileceği veya iş birliği yapabileceği bir alanı temsil etmektedir. Türkiye, kendi Afrika stratejisini bu yeni gelişmelere uygun bir şekilde ayarlamalıdır.

 

7. Sonuç

Cumhurbaşkanlarının Soçi toplantısı, Moskova ve Ankara arasındaki ilişkilere olumlu bir ivme kazandırdı ve her iki ülke ekonomik iş birliğini derinleştirmeye ve çeşitli küresel ve bölgesel konularda koordine etmeye devam edeceklerdir. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu yeni yüzü hem Ankara hem de Moskova için karmaşık stratejik dengeler sunuyor. Karadeniz'den Afrika'ya kadar uzanan bu yeni dinamikler, iki ülkenin bölgesel ve küresel konumlanışları üzerinde derin etkiler yaratabilir. Türkiye'nin, bu yeni realiteler karşısında dikkatli, fakat kararlı bir dış politika stratejisi benimsemesi, bölgesel ve küresel etkisini sürdürebilmesi için kritik önem taşımaktadır.

 

Soçi zirvesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deneyimli ve stratejik bir lider olarak yeteneklerini sergilediği bir platform oldu. Zirve, Türkiye'nin ekonomik ve politik olarak nasıl başarılı bir yol çizebileceğinin canlı bir örneğiydi. Başkan Erdoğan, Türkiye'nin bölgesel ve küresel çıkarlarını savunma ve ilerletme konusundaki kararlılığını ve yeteneklerini bir kez daha gösterdi. Türkiye, bu başarılı diplomasi hamlesi sayesinde bölgesel ve küresel arenada daha fazla söz sahibi olacak ve stratejik çıkarlarını daha etkin bir şekilde koruyacaktır. Bu toplantı, Türkiye ve Rusya’nın karmaşık ve çok katmanlı ilişkisinde önemli bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. Her iki lider de çeşitli jeopolitik ve ekonomik çıkarlarını dengelemek için diplomasi ve stratejiyi nasıl ustalıkla kullanabileceklerini gösterdiler.

 

5 Eylül 2023, Soçi Сочи

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}