Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Moskova toplantısında neler tartışıldı?

Moskova toplantısında neler tartışıldı?

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

Rusya, Suriye, Türkiye ve İran savunma bakanlarının son Moskova toplantısında gerçekte neler tartışıldı? Suriye rejiminin çıkarı, Suriye topraklarındaki askeri varlığı ve Suriye sorununda kilit bir ülke olması nedeniyle Türkiye ile normal ikili ilişkiler kurmakta yatıyor. Rusya, Türkiye ile Şam'daki rejim arasındaki temaslarda sadece güvenlik ve istihbarat dosyaları açısından değil, her düzeyde yakınlaşma sağlamak için sürekli çaba harcıyor.  Özellikle taraflar Suriye'nin altyapısının yeniden inşası ve 900 kilometrelik bir sınır komşusu olarak Suriye ekonomisinin canlandırılması açısından Suriye için büyük önemi nedeniyle Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesinin öneminin farkındalar. Moskova’da yapılan Suriye toplantısı Suriye hakkında birbirinden farklı menfaat ve stratejisi bulunan dört ülkenin nasıl anlaşmasını sağlayacak? ABD’ye karşı pozisyonunu güçlendiren Rusya’nın ve Türkiye’nin topraklarından çekilmesini isteyen Suriye’nin amacı ne?

 

Türkiye’nin Suriye ve Irak ile ortak sınırlara sahip olması, Türkiye’nin söz konusu ülkelerle olan sınırları üzerinden Esed rejiminden kaçan Suriyelilerin yanında DEAŞ tehdidine de maruz kalmasına yol açmıştır. Türkiye-Rusya-Suriye-İran arasındaki dörtlü toplantıda, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesi alanında atılabilecek somut adımlar ele alındı. Rusya açısından Suriye’nin önemi tartışılmazdır. Stratejik menfaatleri ve Suriye’ye dair beklentileri birbirinden büyük ölçüde farklı olan Suriye, Türkiye, İran ve Rusya ortak bir uzlaşıya varmadan Suriye’nin normalleşmesi pek mümkün görünmüyor. Rusya, bir yandan Ortadoğu’da ABD güç kaybettikçe güçlenmek ve lider olmak, bir yandan da uluslararası platformda ‘Rusya olmadan, Suriye sorunu çözülemez’ düşüncesini kabul ettirmek istiyor. Doğu Akdeniz’de kendisi için en uygun olan askeri liman konumundaki Tartus Limanı’nı kullanmak istiyor. Bu liman, Rusya için Suriye’yi Ortadoğu’ya açılan bir kapı durumuna getirmektedir.

 

Rusya, ulusal politikaları gereğince hem ABD hem de AB’nin Ortadoğu’daki varlığından rahatsızlık duyuyor. Bu nedenle en başından beri Essad yönetimine, küresel bir güç olduğunu ispatlamak isteyen Çin ile birlikte destek çıkıyor. Resmi olmayanlar da dahil olmak üzere bazı sitelerde, Rusya, Suriye, İran ve Türkiye savunma bakanlarının yakın tarihde gerçekleşmiş olan Moskova toplantısında Türk askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesi konusunu tartıştıklarına dair haberler vardı. BM'nin 2254 sayılı Kararı uyarınca Suriye'deki siyasi yola devam edilmesi ve birleşik Suriye anayasasının bir parçası olarak yeni Suriye anayasasında Kürtlerin haklarının sağlanması gereğinin toplantıda ele alındığı. Bu bağlamda Rusya’nın tüm tarafları tatmin edecek çözümler bulmak için diyaloğun önemini vurguladığı. Bu bağlamda başta kuzeydoğu bölgeleri olmak üzere Suriye genelindeki insani koşullar ve altyapı hasar gördüğü için Suriyelilerin yaşadığı zorlukları gidermek için ileri sürülen çözüm önerileri taraflar tarafından değerlendirilmiş. Savunma bakanları ve istihbarat servisi başkanlarının katıldığı bu toplantı, aslında daha uzun ve esaslı bir yol haritasının önemli bir adımını teşkil ediyor. Zira bu düzeydeki toplantıların başarılı olmasını takiben, önce dışişleri bakanları, ardından devlet başkanları düzeyinde dörtlü zirveler gerçekleştirilecek; teknik/askeri düzeyde varılan uzlaşma, liderler seviyesinde de teyit edilerek, 12 yıldır süren iç savaşa bir son verilmesi ve Suriye’deki durumun normale döndürülmesi hedeflenecek.

 

Bu raporlarda, Suriye Savunma Bakanlığı'nın bu toplantıda Türk askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesi konusunun görüşüldüğüne dair açıklamasından bahsedilmesine rağmen, Rusya Savunma Bakanlığı'nın açıklamasında bu konuda hiçbir şey söylenmiyor. Rusya askeri departmanından yapılan açıklamada, "Görüşmede, Suriye Arap Cumhuriyeti'nde güvenliğin güçlendirilmesi ve Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesi alanında pratik adımlar ele alındı." Savunma Bakanlığı, "Görüşmelerin sonuçlarının ardından taraflar, Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma arzularını ve Suriyeli mültecilerin anavatanlarına hızlı bir şekilde dönmeleri için çabalarını yoğunlaştırma gereğini teyit ettiler," açıklamasını yaptı. Örneğin, görüşmeye ev sahipliği yapan Rus Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında atıf yapılan hususlar; Suriye’deki aşırılık yanlısı tüm gruplarla mücadele edilmesi, ülkedeki güvenlik durumunun güçlendirilmesi ve Suriye-Türkiye ikili ilişkilerinin normalleştirilmesi alanında atılabilecek somut adımlar ele alındı.

 

Ayrıca Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, toplantıya katılanların "Suriye'de terörle mücadele ve aşırılık yanlısı gruplarla mücadele konularına özel önem verdiği" kaydedildi. Açıklamada ayrıca, "bu formatta gerçekleştirilen diyaloğun yapıcı niteliği ve Suriye'de bir bütün olarak bölgedeki durumun daha da istikrara kavuşturulması adına sürdürülmesi gerektiğine" dikkat çekiliyor. Suriye'deki güvenlik durumunun güçlendirilmesi, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesi alanında atılabilecek somut adımlar, Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması konuları ele alınmıştır. Taraflar, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit etmişlerdir. Yapıcı havada geçen toplantı sonucunda, Suriye'de ve bir bütün olarak bölgede istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için dörtlü formattaki toplantıların devamının önemi vurgulanmıştır.

 

Bu bağlamda ülkemiz Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun şu anda Kuzey Irak ve Suriye'den Türk askeri çekilmeyeceğine dair sözlerine dikkat edilmelidir. Bakan ayrıca, bu bölgelerden çekilmenin "Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden teröre karşı askeri operasyonların durdurulması ve teröristlerin sınırlara yaklaşması " anlamına geleceğini vurguladı. Çavuşoğlu, "Türk askerinin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesi durumunda oluşacak boşluğu terör örgütleri dolduracak" dedi. Aynı zamanda, Türk Dışişleri Bakanlığı başkanı şunu vurguladı: Türkiye, Suriye topraklarının bir kısmını kesmeyi kendine hedef koymuyor, ancak Türk birlikleri, orada tam güvenlik ve istikrar sağlanana kadar Suriye'nin kuzey bölgelerini terk etmeyecek", belirlemesinde bulundular.

 

Bakanın bu açıklamalarını Suriye, Rusya, Türkiye ve İran'ın askeri daire ve istihbarat teşkilatlarının başkanlarının Moskova'da yapacakları görüşmenin arifesinde yaptı. Dolayısıyla, gördüğümüz gibi, Moskova görüşmesinde Türk birliklerinin Suriye'nin kuzey bölgelerinden geri çekilmesi tartışılmadı. Suriye askeri departmanının bu konudaki açıklamasının yalnızca iç kullanım için yapıldığı varsayılabilir ve bu anlamda nispeten mantıklı görünmektedir. Ancak tüm bunlar, bu tür "sansasyonel sızıntıların" yazarlarının gerçek niyetlerinin ne olduğu sorusunu sormamıza neden oluyor. Belki de bunun nedeni, neler olup bittiğine dair temel bir bilgi eksikliği veya herhalde de bu tür haberlerin gerçek özünün ve bunların yayınlanmasının sonuçlarının saf bir değerlendirmesidir. Şu ya da bu medyanın meslektaşlarının önüne geçme, izlenme sayısını artırmak için bir yutturmaca yaratma arzusuyla uğraşıyor olmaları da mümkündür.

 

Aslında Suriye’ye ilişkin görüş ayrılıkları, kuşkular ve soru işaretleri sadece Türkiye-Rusya arasında değil, Türkiye-İran ve Rusya-İran arasında da var. Ancak, “taktik çıkarlar” üç ülkenin sahada ortak hareket etmesini zorunlu kılıyor. İşte bu koşullarda “Astana Troykasına dahil ülkeler hem kendi çıkarlarını korumak hem karşı tarafın üstünlük sağlamasını engellemek, hem de üçlü cepheyi bozmamak amacıyla çok ince bir ip üstünde hassas diplomasi yürütüyorlar. Bu bağlamda, Astana Troykası ülkelerinin, Suriye'deki Türk askeri varlığını geçici bir olgu olarak gördüklerini hatırlatmak isterim. Bu ülkeler ayrıca Türkiye'nin askeri varlığı, terörist ve aşırılık yanlısı gruplarla mücadelede büyük rol oynuyor. Bu varlık, 1998 yılında Suriye ve Türkiye tarafından imzalanan Adana Anlaşmaları ile teyit edilmiştir. Bu belgeye göre Türk birlikleri, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olması veya sınırlarının güvenliği ile ilgili sorunlar olması durumunda Suriye sınırını geçerek belirli bir derinlikte teröristleri takip edebilecek. Bu tehdit ortadan kalktığı zaman Türk askeri, anlaşma gereğince Şimdi de Suriye, Rusya, Türkiye ve İran savunma bakanları arasındaki görüşmelere dair gündeme gelen sorulara değinmek istiyorum.

 

Bu müzakereler sırasında birçok konu tartışıldı. Bunlardan belki de en önemlisi askeri yardımın yanı sıra güvenlik konularında Suriye'ye yardım sağlanması konusuydu. Suriye Arap Ordusu, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye muhalefetinin diğer silahlı grupları arasında askeri çatışmaları dışlayan tedbirlerin üzerinde Suriyelilerin anlaşmasını sağlayacak koşulların yaratılması gerekiyor. M-4 karayolu boyunca trafiğin sağlanması, sınır bölgelerindeki kontrol noktalarında güvenliğin sağlanması için koşulların oluşturulması ve mültecilerin Türkiye'den Suriye'ye dönüş güzergahlarının belirlenmesi de aynı derecede önemlidir.

 

ABD, Suriye’nin kuzeyinde şimdilik otonom bir Kürt bölgesi oluşturmak istemekte ve Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen bölgede PKK’nın Suriye kolu PYD/ YPG ya da kendi isimlendirmesiyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ittifak yaparak DEAŞ ile savaşmaktadır. ABD, PYD/YPG’ye, silah ve para dâhil her türlü yardımı yapmıştır. Türkiye ise bu durumu bekası açısından tehdit olarak görmüş ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile kendi açısından uluslararası hukuka uygun olarak 24 Ağustos 2016 tarihinde önce Fırat Kalkanı Harekâtını; sonrasında ise 20 Ocak 2018 tarihinde Zeytin Dalı Harekâtını ve son olarak 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtını gerçekleştirmiştir. Dört ülkenin savunma bakanları, Suriye'nin kuzeydoğusu ve kuzeybatısındaki bu zor durumu da ele aldı. 

 

Bu bağlamda, bu bölgelerde bulunan muhalif güçlerle (yaklaşık 8 milyon Suriyeli) müzakerelerde Suriye'nin merkezi makamlarına yardım sağlanması konusunda anlaşmaya varıldı. Suriye halkının bu ayrılmaz parçası ile karşılıklı anlayışa varılırsa, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve tam egemenliği garanti altına alınabilir. Soçi'de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin sonuçlarına uygun olarak, bu kişilerin ulusal uzlaşma sağlandıktan sonra Suriye toplumuna entegre edilmesi, barışçıl bir siyasi geçişin parçası olarak yeni seçilen organlara katılımlarının sağlanması gerekmektedir. Bu adımların uygulanmasıyla, Suriye'nin kuzeyindeki silahlı çatışmalar duracaktır. Kuzey bölgelerinde yaşayanların Suriye ordusuna ve güvenlik servislerine entegre edilmesi için bir çözüm bulunacaktır. Böylece muhalefet temsilcileri, yerel halkın saygısını ve desteğini alarak bu alanlarda güvenlik ve istikrarı sağlama görevlerini yerine getirebilecek.

 

Tüm bu görevlerin uygulanması, dört ülkenin savunma bakanları ve istihbarat servislerinin başkanları tarafından tartışıldı. Hepsi mevcut sorunların aşamalı çözümü için önerilerini sundu. Dörtlü dışişleri bakanları toplantısında siyasi konular tartışılacak ve ardından dörtlü zirvede onaylanacak. Tüm bu adımların temel amacının Suriye halkının iç krizi aşmasında, seçimlere hazırlanmasına ve anayasa reformunu gerçekleştirmesine yardımcı olmak olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Ancak bu şekilde Suriye topraklarında tam egemenlik ve Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanabilir. Dörtlü ülkelerinin Dışişleri Bakanları toplantısının -tarihleri ​​biraz kaymış olsa da- konuların alaka düzeyi nedeniyle gerekli bir adım olduğuna eminim, nelerin tartışılması bekleniyor? Böyle bir toplantı, dörtlü zirveye hazırlık olarak önümüzdeki ayın ortasında yapılmalıdır.

 

1 Mayıs 2023, Lüksemburg

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}