Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Tayvan Boğazı'ndaki askeri gerginlik

Tayvan Boğazı'ndaki askeri gerginlik

Ümit Yazıcıoğlu

 

Jeopolitik konumu ve ABD ile ÇİN'nin askeri çatışmaya girme ihtimalinin olduğu bölgelerden biri olması sebebiyle Tayvan, 1949 yılından bu yana iki ülke arasında çözülemeyen meselelerden biri olarak uluslararası toplumun gündemini meşgul etmektedir. Bu bağlamda ÇİN Savunma Bakanlığı Sözcüsü Wu Qian, 8 Ağustos 2022 günü yaptığı bir açıklamada, Tayvan Boğazı’ndaki gerginliğin tek sorumlusunun ABD olduğunu söyledi. Jeopolitik önemi ve güçlü ekonomisi ile Tayvan; ABD için Asya’da nüfuzunu artırmak, ÇİN için ise ABD’nin Asya’da kurmak istediği bu hegemonyayı engellemek adına izlediği politikaların mühim bir sac ayağını oluşturması hasebiyle incelenmeye değer ve ilgi çekici bir vakadır.

 

Çin'in Tayvan yakınlarındaki sularda perşembe günü başlayan askeri tatbikatlar, Pekin'de endişe verici bir tırmanışı gösteriyor. Halk Kurtuluş Ordusu, savaş uçağı saldırılarını yavaş yavaş, Pekin'in üzerinde yetki talep ettiği adanın etrafındaki hava sahası olan Tayvan'ın hava savunma tanımlama bölgesinde hızlandırdı. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki; Çin, yaklaşık otuz yıldır Tayvan kıyılarına bu kadar yakın mesafede gerçek bir askeri tatbikatı yapmamıştı. ABD ve Çin’in yaşadığı güvenlik ikileminin Tayvan vakası üzerinden incelenme sebebi, Tayvan’ın sahip olduğu jeopolitik konum ve ekonomik verileridir. 38 bin 188 kilometrekarelik yüzölçümüyle Güney Çin Denizi'ni Pasifik Okyanusu'na bağlayan Tayvan Boğazı üzerindeki bir adada konumlanan Tayvan; günümüzde Çin Cumhuriyeti adı altındaki siyasi yapılanması ve 25 milyona yaklaşan nüfusu ile dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında yer almaktadır (Copper, 2020).

 

Tayvan Boğazı'ndaki mevcut gergin durum, ABD tarafından kışkırtılarak, tek başına ABD tarafından yaratılmış olabilir. Fakat tüm sorumluluğun ve ciddi sonuçlarının ABD tarafından üstlenilmesi gerekiyor düşüncesinde olmakta yanlıştır. Çin tarafı, Polisi’nin Tayvan ziyareti ve iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda ciddi tutumunu belirtmişti. Ancak ABD tarafı Pelosi’nin ziyaretini bilerek yaptı ve Tayvan Boğazı’nda gerginlik yarattı. Bu tür son olaylar, 1995 ve 1996'daki Tayvan Boğazı Krizi ile yapılan karşılaştırmalar, bu güncel hikâyenin geniş çapta bir Washington-Pekin açmazı olarak çerçevelenmesine yol açıyor: Amerika Birleşik Devletleri, o zaman olduğu gibi, şimdi de gözünü dikmek için büyük bir donanma birliğini konuşlandıracak mı? Bir uçak gemisini ve diğer savaş gemilerini boğazdan geçirmek de dahil olmak üzere, Tayvan adına Çin'i aşağı indirebilecek mi?

 

Çin'in Tayvan'a yönelik askeri saldırganlığını caydırmak ve Hint-Pasifik'teki Amerikan hakimiyetini yinelemek umuduyla güç gösterisi yaparak 27 yıl önceki tepkiyi basitçe tekrarlamak mantıklı olamaz.  Günümüzdeki siyasi ve askeri gelişmeler askeri tatbikatları çevreleyen durum, yaklaşık otuz yıl öncekilerle aynı değil. ABD'nin askeri müdahalesi, bölgede sıcak savaş olma ihtimalini tırmandırır.

 

Çin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Qian, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaret etmesi sonucu başlayan gerilime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  Qian’a göre ‘’Tayvan Boğazı'ndaki mevcut gergin durum, ABD tarafından kışkırtılarak, tek başına ABD tarafından yaratılmıştır. Tüm sorumluluğun ve ciddi sonuçların ABD tarafından üstlenilmesi gerekiyor. Çin tarafı, Pelosi’nin Tayvan ziyareti ve iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda ciddi tutumunu belirtmişti. Ancak ABD tarafı Pelosi’nin ziyaretini bilinçli bir şekilde yaptırarak ve Tayvan Boğazı’nda gerginlik yarattı. Bu gerçeği inkâr etmek mümkün değil. ABD'nin Tayvan sorunu üzerinden ÇİN ile güvenlik ikilemi yaşadığının en önemli örneği, Tayvan'la İlişkiler Yasası'dır. Tayvan'la İlişkiler Yasası, Washington hükümetinin Pekin yönetiminin “Tek Ülke, İki Sistem” modeline karşılık attığı dikkat çekici bir adımdır. Başkan Joe Biden’ın Japonya’da Çin’in Tayvan’ı işgal etmesi durumunda Amerika'nın Tayvan’ı savunacağını belirtmesinin ardından Washington’dan açıklamalar geldi. Açıklamalarda Amerika’nın Tayvan politikasında değişiklik olmadığına vurgu yapıldı.

 

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin ardından Çin’in agresif tavırları devam ediyor. Tayvanlı yetkililer, Çin ordusuna ait uçaklar ve gemilerin son olarak ada ülkesine saldırının tatbikatını yaptığını söylediler. Bu açıklamaya rağmen ortamı Askeri harekattan uzaklaştıracak iki önemli fark var.  Birincisi, anında tetikleyici faktör. 1990'ların ortalarında, Tayvan'ın o zamanki Başkanı Lee Teng-hui'nin ABD'yi ziyaret etme kararıydı. Bu kez Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan ziyaretiydi. Açıkça belirtmek gerekirse, Pelosi'nin gezisi şüphesiz Pekin'in bu tatbikatları yapmaya karar vermesinin tek nedeni değil. Bölgedeki Çin askerî harekâtı, özellikle de Tayvan çevresinde sık sık yapılan askeri uçuşlar, zaten bölgede sıcak bir savaşan çıkması için eğilim gösteriyordu ve halende bunu gösteriyor. Tabii ki Pekin, Tayvan'ın güvenliğini tehdit etme ve Tayvan ekonomisine yaptırım uygulama konusundaki tercihinden sorumludur.

 

Yine de tatbikatlar ve ekonomik önlemler, haklı olarak, Çin hükümetinin şiddetle kınadığı Pelosi'nin varlığına misilleme olarak anlaşılıyor. Dikkatsizce Taipei'ye gitmeseydi ve aynı zamanda bir Washington Post makalesi yayınlamasaydı, en azından şu anda bunun gerçekleşmeyeceğini söylemek güvenli görünüyor olabilirdi.

 

Pelosi, makalesinin Çin'in otokratik hükümetine yönelik eleştirisinde tamamen haklı. Ancak buradan, Taipei'ye seyahat etme seçiminin ABD politikası veya Tayvan'ın güvenliği ve refahı için ihtiyatlı olduğu sonucu çıkmaz. ABD ‘nin adaya desteğini yeniden teyit etme, özgür ve açık bir Hint-Pasifik bölgesini ilerletmek buna dahil olmak üzere ortak ABD Tayvan çıkarlarını teşvik etme konusundaki Tayvan’la yapılan görüşmeleri, Pelosi, kendi makalesinde yazdığı gibi, telefonla yapacağı diplomatik görüşmelerde belirtebilirdi. Zaten Pekin ‘in, askeri gerilimi artırmak ve Tayvanlılara karşı ekonomik saldırısını genişletmek için bir fırsat kolladığının tüm dünya farkında.

 

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Tayvan ziyareti sonrası ilk kez katıldığı canlı yayında Çin'in Tayvan'ı izole etmesine "izin verilemeyeceğini" söyledi. Buna nazaran hatırlatmakta fayda var. 17 Ağustos 1982'de iki ülke arasında Tayvan'a silah satışı hakkında bir bildiri imzalanmıştır. Bu bildiride ABD, ÇHC'nin iç işlerine karışma niyetinde olmadığını ve "Tek Çin" prensibine karşı eylem gerçekleştirmeyeceğini belirtmiştir (The August 17, 1982 U.S.-China Communiqué on Arms Sales to Taiwan, 2020)

 

Her ne kadar Tayvan'a 6 kişilik heyetle gittiğine ve parlamentolar arası iletişimin önemine değinen Pelosi, "Temsilciler Meclisi Başkanı olarak Tayvan'a yaptığımız ziyaret için oraya birlikte gittiğim seçkin delegasyonla iki partiden de (Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti) ezici bir desteğim vardı. Tayvan'da binlerce insan tarafından çok güzel karşılandık" ifadesini kullandıysa da aslında Pelosi’nin Tayvan seyahati bir riskti ve bu seyahat sayesinde o herhangi bir ödülde alamadı. Pelosi'nin yolculuğunun hemen ardından, Tayvan en azından biraz daha az güvenli hale geldi. Bölgesel ticaret daha az, serbest ve açık. Buna birde ABD askeri müdahalesini eklenirse, durum daha da kötüleşecek.  ABD'yi hayati çıkarlarının söz konusu olmadığı bir çatışmaya daha derinden dahil edebilecek bir tırmanış bölgede olabilir.

 

1990’ların ikinci yarısında ABD ile ÇHC arasında vuku bulan Üçüncü Tayvan Boğazı Krizi, iki ülke arasında yaşanan güvenlik ikileminin neticelerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Pekin’in bölgedeki caydırıcılığı sebebiyle ABD, Tayvan konusunda ÇİN ile olan ilişkilerinde 1995’den sonra daha itidalli davranmıştır. Çin’in Tayvan’a müdahale etme ihtimalini ciddiye alan Clinton, kendi döneminde “Tek Çin” politikasını güçlü bir şekilde destekleme kararı almış ve Tayvan’a olan siyasi desteğini dondurmuştur. Bugünün Çin'i 1995'in Çin'i değil. Çok daha zengin, askeri olarak daha güçlü ve bölgesel bir etki alanını korumanın temel bir ulusal çıkar olduğuna açıkça inanıyor. Çin, son Tayvan Boğazı krizinde son anda geri adım attı. Bugün de aynısını yapacağından emin olabilir miyiz?

 

Pekin'in artan büyük güç statüsü iddiası ve Amerikan bireysel özgürlük ve haysiyet değerleri ile Pekin'in otoriter sicili arasındaki büyüyen uçurum göz önüne alındığında, ABD-ÇİN ilişkisi kaçınılmaz olarak rekabetçi olacaktır. Ancak ÇİN'i düşman yapmak ABD açısından büyük bir hata olur. Aslında, ABD-ÇİN savaşını başlatma riski olan nükleer çatışma riski göz önüne alındığında, iletişimsel, pragmatik ve mümkün olduğunda karşılıklı olarak ilişki sürdürmek küresel olarak her iki ülke açısından da hayatta kalma meselesidir.

 

Pelosi’nin ziyareti kapsamında Çin’in ABD ile askeri ve siyasi alanlarda görüşmelerini iptal ettiği açıklandı. ABD’nin Tayvan’a olan ilgisi askeri ve ekonomik temelli şekillenmektedir. ABD ile Tayvan arasındaki toplam ticaret hacmi 2019’da 90 milyar dolara yaklaşmıştır. Ayrıca Tayvan, ABD'nin 14. büyük ihracat pazarıdır. Dolayısıyla Tayvan - ve diğer bölgesel güçler - Pekin'in ürkütücü manevralarını geri püskürtmek isteyebilirken, Washington da aynısını yaparsa felakete davetiye çıkarıyor demektir. Pelosi'nin ziyareti, Pekin ile önlenebilir bir çatışmaya doğru zaten akıllıca olmayan bir adımdı. Gerçek atış tatbikatlarına bir ABD askeri tepkisi, onun hatasını yalnızca iki katına çıkarır. Washington ve Pekin yönetimlerinin politikaları, ABD ve ÇİN arasındaki güvenlik ikilemini tetiklemiştir. ABD’nin kışkırtıcı eylemlerine yanıt olarak ÇİN, ABD ordusu liderleriyle telefon görüşmelerini ve ÇİN-ABD Savunma Bakanlıkları arasındaki çalışma toplantılarını iptal etti. İletişim, samimiyet gerektirir. ABD bir kriz yaratırken bir yandan da krizi yönettiğini iddia ediyor, bahaneler buluyor, yanlış bilgiler yayıyor, provokatif hareketlerini örtbas ediyor ve insanların kafasını karıştırıyor.

 

17 Ağustos 2022, Lüksemburg

 

 

 

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}