Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

PKK'nın şiddet Eylemlerinin Türkiye-ABD İlişkilerindeki Yansımaları

PKK'nın  Eylemlerinin Türkiye-ABD İlişkilerindeki Yansımaları

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

PKK, Türkiye'nin F-16 alım sürecini engellemek ama-cıyla son dönemde gerçek-leştirdiği çeşitli eylemlerle gündemde. 

 

Bu yazıda, 1 Ekim 2023'de Meclis'in tam karşısındaki İçişleri Bakanlığı'na düzen-lenen intihar saldırısının, Türkiye 'nin F-16 anlaşması sürecini nasıl etkilediğine odaklanacağız. 

 

Ardından, Türk SİHA'sının Suriye'de ABD askerleri tarafından düşürülmesi ve Gazze Krizi gibi olayların PKK'nın stratejik hamlele-rindeki rolüne değineceğiz. İsveç onayının verilmesi süreci, 22 Aralık'ta PKK'nın düzenlediği saldırı ve sonrasında yaşanan gelişmelerle de karmaşık hale gelmiştir. Dışişleri Komisyonu'nun toplanması ve onay vermesi, PKK'nın eylemlerinin siyasi süreçleri nasıl etkilediği konusunda önemli bir örnek sunmaktadır. Ayrıca, Meclis açılışı ve Genel Kurul'daki nihai onay süreci, PKK'nın Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini nasıl etkileyebildiğini gösteren önemli bir zaman çizelgesi sunmaktadır.

 

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in, İstanbul'da Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından verdiği teminatlara rağmen, Ankara'nın ABD'ye güvenememesi meselesi de makalemizin odak noktalarından biri olacaktır. Türkiye'nin F-16 alımı konusundaki endişeleri ve olası bir olumsuz senaryoya karşı alınan önlemler, Türkiye-ABD ilişkilerindeki gerilimi nasıl etkiliyor?

 

Son olarak, ABD'den alınacak F-16'ların, sadece Türkiye'nin savunma kapasitesini artırmakla kalmayıp aynı zamanda Türkiye-ABD gerilimini azaltacak bir unsura dönüşebileceğini ele alacağız. PKK'nın bu durumu istememesi, Türkiye'nin iç ve dış politikasındaki karmaşık dinamikleri de gözler önüne sermektedir.

 

II.) PKK tüm dünyada terör örgütü olarak tanımaktadır

PKK (Kürdistan İşçi Partisi): PKK, Türkiye'de 1984 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulan bir örgüttür. PKK, Türkiye'nin yanı sıra Suriye, Irak ve İran'da etkinlik gösteren bir terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Türkiye, Avrupa Birliği, ABD ve diğer birçok ülke PKK'yı terör örgütü olarak tanımaktadır. PKK'nın faaliyetleri arasında silahlı saldırılar, bombalı eylemler, kaçırma olayları ve diğer şiddet eylemleri yer almaktadır. PKK'nın amacı, Kürt nüfusun haklarını savunma iddiasıyla bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktır.

 

III.) İnternet çağında terörizmin ardındaki motivasyon

Günümüzde, internet çağında terörizmin ardındaki motivasyonlar, insanların neden teröre başvurduğu veya terörü amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak seçtikleri sorularını sormamız kaçınılmaz hale gelmiştir. Terörizmin haksız bir eylem olduğunu bilerek neden bu yola başvurulduğu; dini, ideolojik, sosyoekonomik, siyasi, psikolojik, kültürel faktörlerin yanı sıra tarihi etkenler, lider baskıları, devlet zulümleri, uluslararası hukuk ihlalleri, temel haklardan mahrumiyet gibi birçok nedenin etkisi altında ortaya çıkabileceği kompleks bir olgudur. Terörizm, bireyler veya ulus altı gruplar tarafından geniş kitleleri etkilemek, sindirmek ve belirli amaçları elde etmek için önceden planlanmış şiddet ve tehdit eylemleridir.

 

Ulusal ve uluslararası hukuk açısından ise terörizmle mücadelede karşılaşılan iki temel hukuki sorun bulunmaktadır. İlk olarak, henüz evrensel bir terörizm tanımının bulunmaması ve 1937 tarihli Cenevre Sözleşmesi dışında genel bir tanımın kabul görmemiş olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Terörle Mücadele Kanunu'ndaki tanım ise terörü şu şekilde belirtir: "Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir."

 

İkinci olarak, terörizme karşı hukuksal mücadelede nasıl bir strateji izleneceği konusunda giderek artan tereddütler bulunmaktadır. Bu konuda farklı ülkeler arasında terörizmin tanımı konusunda uzlaşma sağlanamaması, terörle mücadelede zaman ve mevzi kaybına neden olmaktadır. Bazı ülkeler, terörizmi sadece kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiren emperyalist devletler olarak görmekte ve bu nedenle ortak bir tanım oluşturulmasına karşı çıkmaktadır. Bu durum, terörle mücadeledeki hukuki çerçevenin belirlenmesini zorlaştırmaktadır.

 

IV.) Güncel Gelişmeler ve Stratejik Değişim İhtiyacı

Son dönemde PKK'nın, Türkiye'nin F-16 savaş uçakları alımını engelleme amacı doğrultusunda gerçekleştirdiği çeşitli eylemler, bölgedeki dinamiklere yeni bir perspektif kazandırmaktadır. Özellikle 1 Ekim'de Meclis'in tam karşısındaki İçişleri Bakanlığı'na düzenlenen intihar saldırısı, Türkiye'nin F-16 anlaşmasını geciktirme hedefine işaret etmektedir.

 

Bu olayın ardından, Türk SİHA'sının Suriye'de ABD askerlerince düşürülmesi ve Gazze'deki Hamas saldırısı gibi gelişmelerin de etkisiyle ortaya çıkan bir belirsizlik ortamı bulunmaktadır. Bu durum, PKK'nın stratejisinde yeni taktiklere başvurmasına neden olmuş gibi görünmektedir.

 

Öte yandan, Türkiye'nin F-16 anlaşması konusundaki adımları da dikkat çekicidir. İsveç onayının alınması sürecinde yaşanan PKK saldırısı, Türkiye'nin kararlılığını sarsmamış ve onay süreci devam etmiştir. Ancak, PKK'nın Irak'ta gerçekleştirdiği saldırılar, Türkiye'nin iç ve dış politikasını etkileyerek, ABD ile ilişkilerdeki güvensizliği artırmıştır.

 

Son olarak, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Türkiye ziyareti ve verdiği teminatlar, Ankara'nın ABD'ye olan güvenini tesis etmekte yetersiz kalmış gibi görünmektedir. Türkiye, F-16 anlaşmasının TBMM onayından sonra olası bir ABD geri adımına karşı endişeli bir bekleyiş içindedir.

 

Bu süreçte alınacak F-16'ların sadece Türkiye'nin askeri kapasitesini güçlendirmekle kalmayacağı, aynı zamanda ABD ile gerilimi azaltma potansiyeline sahip olduğu öne çıkmaktadır. Ancak, bu durum PKK için istenmeyen bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. PKK'nın Türkiye'nin çatışmaları dışa taşıma stratejisine karşı mücadelesinde ortaya çıkan bu gelişmeler, bölgedeki tansiyonu artırmış ve PKK'nın stratejik bakış açısını değiştirme ihtiyacını gündeme getirmiştir.

 

V.) Stratejik Evrim ve Türkiye'deki Siyasi Dinamikler

Son zamanlarda Türkiye'de meydana gelen saldırılar, PKK'nın uzun vadeli stratejik hedeflerine ulaşma çabalarında yeni bir evreye girmiş olabileceğine işaret etmektedir. Bu olaylar, Türkiye'nin sınırlarının dışına çatışmaları taşıma ve tehdidi kaynağında ortadan kaldırma stratejisinin temelini sarsmamakla birlikte, PKK'nın karşılaştığı zorluklar ve aldığı hasarlar, örgütün yeni ve belirsiz taktiklere yönelmesine yol açmış görünmektedir.

 

Özellikle, PKK'nın Irak ve Suriye'deki nokta operasyonlarda yaşadığı zorluklara rağmen, Gazze ve F-16 krizlerini bir kaldıraç olarak kullanarak stratejik hedeflerine ulaşma çabalarını artırdığı anlaşılmaktadır. Gazeteci Hande Fırat'ın Hürriyet yazısında belirttiği gibi, devlet güvenlik güçlerinin telsiz kullanmama kararı, askeri saha istihbaratındaki eksiklikleri daha belirgin hale getirmiştir.

 

PKK ile mücadele stratejisinde köklü bir değişiklik olmasa da, ortaya çıkan bu yeni durum, mevcut stratejiye farklı bir perspektif getirme ihtiyacını ortaya koymaktadır. PKK'nın intihar eylemlerini artırma olasılığı, sadece can kayıplarına yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda Erdoğan'ın Batı ile olan ilişkilerini zorlaştırarak ve özellikle 31 Mart yerel seçimleri öncesinde siyasi gerilimi tırmandırarak Türkiye'nin iç siyasetini etkileyecektir.

 

Saldırının hemen ardından CHP lideri Özgür Özel'in seçim çalışmalarını durdurma kararı ve Ankara'da düzenlenecek "Anayasa'ya Saygı" mitingini iptal etmesi, olayın siyasi etkisini gösteren önemli göstergelerdir. Erdoğan'ın da AK Parti'nin 14 Ocak'taki aday tanıtım toplantısını iptal etmesi ve diğer partilerin benzer kararlar alması, olayın geniş bir siyasi yelpazede etkili olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, PKK'nın stratejik evrimine karşı Türkiye'nin siyasi liderleri ve güvenlik güçleri tarafından alınacak kararların büyük önemi bulunmaktadır.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli ve İYİ Parti lideri Meral Akşener'i saldırı ve PKK'yla mücadele konusunda bilgilendirdiği belirtiliyor, ancak ana muhalefet partisi CHP lideri'ni bu bilgilendirme sürecinin dışında bırakması dikkat çekici bir politik hamle olarak değerlendiriliyor. Özel'i aramamış olması, Erdoğan'ın CHP'yi bu konularda dışlamasına yönelik özel bir politika izlediği izlenimini veriyor.

 

CHP lideri Özel, MYK toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında iktidar partisinin uyarılarına rağmen alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirterek, son dönemde yaşanan şehit kayıplarına vurgu yaptı. Özel, "Bu durum ne zaman son bulacak?" sorusunu sormaya devam edenlere yönelik vatan haini muamelesi yapmanın kolay olduğunu ifade etti ve hükümetin atması gereken adımları atmadığını savundu. Ayrıca, TBMM'nin 16 Ocak'ta açılacak olmasıyla birlikte, sadece yargı krizi değil, aynı zamanda PKK ve F-16 ile ilişkilendirilen İsveç-NATO meselesinin de gündeme geleceğine dikkat çekti.

 

Yaşanan gelişmelerin üzücü olduğu ve siyasi ortamın gergin olduğu bir dönemde, Erdoğan'ın CHP'yi bilgilendirme sürecinden dışlaması, politik tartışmaları ve gerilimi daha da tırmandırabilecek bir hamle olarak değerlendirilmeli.

 

VI) Millî Savunma Bakanlığı'nın açıklamaları

Millî Savunma Bakanlığı'nın açıklamalarına göre, 12 Ocak'ta PKK'nın gerçekleştirdiği saldırıda 9 asker şehit olmuş, 4 asker ise yaralanmıştır. Bu saldırı, üç hafta arayla aynı bölgeye gerçekleştirilen ikinci saldırıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırının ardından 13 Ocak'ta iç güvenlik konulu bir toplantı düzenlemiştir. Toplantının sonuçları, terör saldırısına tepki olarak atılacak adımların ele alındığını göstermektedir.

 

12 Ocak 2024'deki saldırı, PKK'nın üç hafta arayla aynı bölgeye gerçekleştirdiği ikinci saldırıdır ve bu olaylar, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde 2022'den beri devam eden Pençe-Kilit harekâtı bağlamında yaşanmaktadır. Bu saldırıların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Ocak 2024 ' tarihinde iç güvenlik odaklı bir toplantı düzenlemiştir. Toplantı, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Genelkurmay Başkanı Metin Gürak'ın askerlerimizin cenaze töreninden dönmeleri nedeniyle gecikmiş ve 16.15'te başlamıştır. Bildiride, terör saldırısına karşı atılacak adımların ele alındığı belirtilse de bu süre zarfında alınan kararların daha çok eyleme yönelik olduğu izlenimi edinilmektedir.

 

Toplantı sonrasında yayınlanan bildiride öne çıkan iki önemli unsur bulunmaktadır. İlk olarak, Irak'ın kuzeyinde 36, Suriye'nin kuzeyinde 9 olmak üzere toplam 45 teröristin etkisiz hale getirildiği ifade edilmiştir. Ancak, PKK'yla mücadeledeki uzun soluklu çabaların sadece öldürülen terörist sayısıyla ölçülemeyeceği ve daha kapsamlı bir perspektife ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda, PKK'nın üst düzey yöneticileri ile sahadaki militanlar arasındaki emir-komuta zincirini zayıflatma hedefi, sadece askeri operasyonlarla yeterince desteklenip desteklenmediği sorgulanmaktadır.

 

İkinci olarak, bildiride geçen "örgütü yeniden palazlandırma girişimleri", "Türkiye düşmanlarının taşeronluğu" gibi ifadeler, iç ve dış politika bağlamında daha geniş bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Bu ifadeler, PKK'nın sadece askeri bir tehdit olmanın ötesinde, bir dizi stratejik ve siyasi boyut içerdiğini göstermektedir. PKK'nın geçmişteki müzakerelerle birlikte, terörle mücadele stratejisinin sadece askeri önlemleri içermediği, aynı zamanda siyasi ve sosyal boyutları da içermesi gerektiği vurgulanmaktadır.

 

Sonuç olarak, PKK'nın terör saldırılarına verilen tepkilerin sadece askeri önlemlerle sınırlı kalmaması, aynı zamanda stratejik bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede, iç ve dış politika bağlamlarının birleştirilmesi ve PKK'nın sadece askeri bir tehdit olarak değil, aynı zamanda daha geniş bir stratejik perspektifle ele alınması gerekliliği vurgulanmaktadır.

 

Günümüzdeki olaylar, terör örgütü PKK'nın etkisiyle birleşerek, Türkiye'nin iç ve dış politikasında önemli bir rol oynuyor. Özellikle son saldırılar, PKK'nın mücadele stratejilerinde yeni dinamiklere işaret etmektedir.

 

Birinci karakter, PKK'nın 1984'ten bu yana devam eden "gayrı nizami savaş" ve "gerilla savaşı" stratejisi. Bu, PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ın 1999'da MİT ve ABD istihbaratı CIA işbirliğiyle yakalanması dahil olmak üzere uzun bir tarih boyunca devam etmiştir. Terör eylemleri, bu stratejinin bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır.

 

İkinci karakter ise, Gazze'deki Hamas saldırısının ardından İsrail'in Gazze'de başlattığı etnik temizlik amaçlı katliam ve buna bağlı çatışmaların bölgeye yayılma eğilimidir. Bu, İsrail'in dikkatleri Gazze'den dağıtarak bölgedeki diğer sorunlara odaklanma çabasını yansıtmaktadır. Bu durum, özellikle İran'ın da aktif bir rol oynadığı bir bağlam içinde değerlendirilmelidir.

 

ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerdeki gerilim, PKK'nın eylemleri ve İsveç'in NATO üyeliği meselesiyle daha da karmaşık hale gelmektedir. Özellikle ABD'nin PKK ve uzantılarıyla işbirliği, Türkiye'nin iç politikasında gerginlik yaratmaktadır. ABD'nin Türkiye'ye yönelik tavrı, PKK'nın eylemleri ve Türkiye'nin NATO müttefikleriyle olan ilişkilerindeki sorunlarla birleşerek karmaşıklığa neden olmaktadır.

 

Bu çerçevede, PKK'nın eylemleriyle başa çıkma stratejisinin yanı sıra, Türkiye'nin ABD ve diğer NATO müttefikleriyle olan ilişkilerini dengeleme çabaları da göz önüne alınmalıdır. Bu durum, Türkiye'nin iç ve dış politikasındaki çeşitli unsurları bir araya getirerek daha geniş bir perspektifle değerlendirilmelidir.

 

Son olarak, PKK'nın terör saldırıları ve Türkiye'nin iç ve dış politikadaki bu karmaşık ilişkileri, sadece askeri stratejilerle değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal boyutlarla ele almak önemlidir. Bu çerçevede, PKK'nın eylemlerine ve Türkiye'nin tepkilerine karşı benimsenecek stratejilerin daha derinlemesine bir analize ihtiyaç duyduğu açıktır. PKK'nın faaliyetleri, bölgede uzun süreli bir güvenlik sorunu yaratmış ve Türkiye'nin iç güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmiştir. Uluslararası düzeyde terörle mücadele çabaları, PKK'nın etkinlik alanını sınırlamaya yönelik olmuştur. Ancak, bu örgütün varlığı ve etkinliği, bölgesel ve uluslararası siyasi dinamiklere de büyük ölçüde etki etmektedir.

 

VII.) Sonuç

PKK'nın Güncel Eylemleri ve Türkiye-ABD İlişkilerindeki Yansımalar başlıklı makalenin sonuç bölümü, terör örgütü PKK'nın Türkiye'nin iç ve dış politikasına olan etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirmektedir. Makale, PKK'nın terör eylemleriyle Türkiye'nin iç güvenliğini tehdit ettiği kadar, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de karmaşık bir dinamik yarattığını açıkça ortaya koymaktadır.

 

Özellikle Türkiye'nin F-16 savaş uçakları alım sürecini etkileme amacıyla gerçekleştirdiği eylemlerin, Türkiye-ABD ilişkilerindeki güven sorunlarını derinleştirdiğini ve stratejik dengeleri zorladığını görmekteyiz. ABD'nin PKK ile işbirliği yapması ve Türkiye'nin bu duruma verdiği tepkiler, iç politikada gerginliğe neden olmuş ve Türkiye'nin uluslararası alandaki konumunu etkilemiştir.

Makalede vurgulanan bir diğer önemli nokta, terörle mücadelede sadece askeri önlemlerin yeterli olmadığıdır. PKK'nın faaliyetlerinin sadece güvenlik boyutuyla değil, aynı zamanda siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerle de bağlantılı olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle, terörle mücadele stratejilerinin çok boyutlu bir yaklaşımla ele alınması ve iç politika ile dış ilişkiler arasında denge sağlanması önem arz etmektedir.

 

Sonuç olarak, PKK'nın Türkiye'ye yönelik terör eylemleri sadece bir iç güvenlik sorunu olmanın ötesinde, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası bir perspektife sahiptir. Makale, terörle mücadelede askeri ve diplomatik önlemlerin yanı sıra, siyasi ve toplumsal çözümlerin de önemini vurgulayarak, PKK'nın etkilerini en etkili şekilde ele almanın karmaşıklığını ortaya koymaktadır.

 

14 Ocak 2024, Lüksemburg

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}