Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Seçimlere giderken gücün güçsüzlüğü!

   

Seçimlere giderken gücün güçsüzlüğü!

 

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

 

Çağımızda dünya genelindeki hemen hemen tüm seçimlerde sosyal medyanın rolü çeşitli boyutlarıyla tartışılmıştır. Bu tartışmalar bağlamında çıkan sonuçlara göre sosyal medya-nın kamuoyunu yönlendir-mede başarılı olduğu alan, kitleleri doğrudan etkile-mek/ikna etmek yerine kamu-oyunun gündemini belirlemek olarak değerlendirilebilir. Her şeyin kontrolünün kendilerin-de olduğunu sanan büyük güçler, tüm kartları karıştır-abilen öngörülemeyen oyuncu-larla karşı karşıya kaldı. On yılın şafağında, ulus ötesi bir terör ağı yüksek sesle ortaya çıktı ve 2001 sonbaharında modern Batı'nın kalbini vurdu. Ve 2010'da birdenbire ortaya çıkan bir bilgisayar dehası tarafından bir dünya teşhir oturumu düzenlendi.

 

Her iki durumda da gizemli güçlerin parça hareketlerinden kaynaklanan hasar, devletlerin bunlara tepkisinden daha azdır. 11 Eylül'den sonra ABD'nin ilan ettiği "terörizme karşı haçlı seferi" uluslararası siyaseti alt üst etti, dünya sisteminin altını oydu ve tek süper gücün gezegen liderliği iddialarının meşruiyeti konusunda şüphe uyandırdı. Ve Wikileaks'in yayınlanmasını takip eden kampanya, devletler arası rahatsızlıkları şiddetlendirdi, diplomasiyi bir tabloid tarihçesine dönüştürdü. Dolayısıyla Amerika'nın güvenilirliğini sızıntılardan çok daha fazla baltalamakla tehdit ediyor.

 

Sıfır - illüzyonların kaybolma zamanı. 1990'larda Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra insanlığın gelişmiş kesimini saran coşku hızla dağıldı. 21. yüzyılda dünya, savaşları, soykırım eylemleri ve nükleer çatışmalarıyla geçen yüzyılda olduğundan daha güvenli veya daha istikrarlı değil. Ama şimdi hala daha az tahmin edilebilir. Kurallar siliniyor, kurumlar aşınıyor, somut siyasetin yerini siyasi teknolojiler alıyor. Küresel çevre, tüm süreçlerin daha büyük göründüğü ve olağan etkileşim yasalarının öngörülemeyen koşulların etkisi altında bozulduğu dev bir büyüteçtir.

 

Devletlerarası ilişkiler ideolojik kabuktan kurtuluyor, daha geleneksel ilkelere dönüyor -  bunlar etki ve prestij mücadelesi. İdeolojik boşluk, başta üçüncü dünya olmak üzere, "birinci" dünyada da tepki olarak ulusal ve dinsel duyguların büyümesiyle doluyor. Yabancı düşmanlığı paradoksal bir şekilde liberal bir şekil alıyor. Avrupa'daki Müslüman karşıtı duygular, hoşgörüyü İslami "bilgisizlikten" koruma sloganı altında büyüyor. Doksanların sonlarında bir aksiyom gibi görünen piyasa ve ticaret özgürlüğü, 2020'lerin sonunda, ekonomiye devlet müdahalesinin yaygınlaşmasının ve korumacı içgüdülerin canlanmasının baskısı altında geriliyor. Ve demokrasi idealleri, yalnızca on yılın ortasındaki güçlü "ilerlemesi" nedeniyle itibarını sarsmakla kalmadı, aynı zamanda hiçbir şekilde demokratik olmayan bir Çin'in etkileyici yükselişiyle de sorgulandı.

 

Kuzey Atlantik İttifakı geniş çaplı bir genişleme gerçekleştirdi, ancak amacını ve misyonunu kaybetti daha doğrusu zedeledi. Avrupa Birliği, aynı zamanda entegrasyonun genişletilmesi ve derinleştirilmesi yönünde bir sıçrama yaparak zirveye ulaştı. Sonuç, kalkınma dengesizliklerinde bir artış ve kişi iç sorunlara dalarken küresel bir rolün kaybıdır. Rusya, verimsiz bir aparattan oluşan merkezi dikeyin gerekli sinyalleri iletmediğinden emin olmak için yönetilebilirliği titizlikle artırdı.

 

Sıfır - hızla ateşli olduğu ortaya çıkan zaferlerin zamanı. Irak'ın kolay işgalini, sonucu önceden belli olmayan yıllarca süren bir kaos izledi. Ve en büyük düşmanından Amerikan elleriyle kurtulan Tahran çoktan kazandı. Afganistan'daki Taliban rejiminin hızla devrilmesi amaçlanıyordu bu gerçekleşmedi.   Amerika ve NATO yıllarca süren umutsuz bir kampanya yaptılar sonunda Taliban tekrar iktidar oldu.   Gücün güçsüzlüğünü daha inandırıcı bir şekilde kanıtlamak zordur. Tarihin en güçlü askeri gücü, en geri ülkelerden birini yenmekten aciz kaldı.

 

Rusya'nın bütünlüğünü savunduğu Çeçenya'daki askeri zaferi, pratik olarak Moskova tarafından kontrol edilmeyen ve ülkenin geri kalanı üzerinde artan bir etkiye sahip olan bir bölgenin ortaya çıkmasına neden oldu. Rusya ‘nın Güney Osetya'daki yurttaşlarını korumadaki başarısı, uzun vadeli bir dış politika sorununa ve yeni tanınan devletlerin kalıcı "restorasyonu" için para boşaltma kanalına yol açtı. Ve Rus devleti Kafkasya'yı etkisi altında tutmak için savaşmaya hazırken, vatandaşlarının çoğu "yabancılar" kendi yurttaşları olmasın diye büyük çaba sarf ediyorlar.

 

Nükleer silahların kullanımı tehdidi 2022 yılında yine hortladı ve Avrupa sahnesindeki yerini aldı. Bu yıl Şubat ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği günden beri Ukrayna’nın kendisinin isteklerine boyun eğmesini sağlamak ve NATO’nun müdahalesini engellemek amacıyla ülkesinin nükleer kılıcını sallamakta. Bu durum kırk yıldır NATO ve ortaklarına karşı yürütülmüş en uzun süreli, ısrarlı ve bilinçli nükleer zorlamadır. Bu nedenle Rusya’nın bu tutumunu bilakis bu bağlamda istihbarat servislerini dikkatle incelemeliyiz.

 

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışma Eylül 2020'de tırmandı. 10 Kasım gecesi Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan liderleri Dağlık Karabağ'daki düşmanlıkların durdurulduğunu duyurdular.  Ve üçlü bir barış anlaşması imzaladılar. Belgeye göre Karabağ’ın güvenlik kuşağına dahil olan bölgeler Bakü'nün kontrolüne geçti, Erivan da stratejik öneme sahip Şuşa şehrini Bakü'ye devretti.

 

İnsanlığın gelişiminin yeni bir aşamasına girdiği gerçeğinin kanıta ihtiyacı yoktur. Ortadoğu’da Kürdistan Bölge Yönetimi ve  Rojava Özerk Yönetimi uluslararası arenada de facto birer yeni devlet haline geldiler. Suriye'de Kürtler giderek daha fazla savunmaya geçiyor. Türkiye, 2018'de Suriye'nin kuzeyini çeşitli nedenlerle ilhak etti. ABD eski Başkanı Trump'ın Ekim 2019'da Amerika'nın kuzey Suriye'den çekileceğini açıklamasının ardından Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı ile kontrolünü daha da genişletti. Türkiye’nin yıllardır Kürdistan'ın kurulmasına karşı çıkmasının temel sebebi, kurulacak bu olası Kürt devletinin irredantist bir politika izlemesi ve Türkiye’nin doğusunda ve güney doğusunda bu sebeple büyük bir iç karışıklık çıkacağı öngörüsüdür. ABD’nin Irak’ı işgali ile birlikte devlet bu görüşünü 2002-2016 yılları arasında bir ara bir kenara bırakmış görünüyordu.

 

Doksanların sonlarında, bugün olanları kimse öngöremedi. On yıl sonra ne olacağını tahmin etmeye çalışmak anlamsız. Dünya geri dönülmez bir geçmişten belirsiz bir geleceğe doğru ilerlemeye devam ediyor. On yıl sisle örtülüyor. Yeni çatışmalarla dolu ve 21. yüzyılın ilk yarısının dünya ve ulusal kalkınmasını belirleyecek kararlar alma zamanı olacak. Ve bir hatanın maliyeti katlanarak artar.

 

Bu bağlamda belirtmek gerekirse içinden geçtiğimiz son yılar içerisinde dünya genelindeki hemen hemen tüm seçimlerde sosyal medyanın rolü çeşitli boyutlarıyla tartışılmıştır. Şüphesiz ABD’de 2014’teki Cambridge Analytica vakası ve 2016 başkanlık seçimlerine Rusya’nın müdahalesi iddiaları, sosyal medyanın manipülatif gücüne vurgu yapan tartışmaları da beraberinde günümüzde dile getirmiştir. Bu tartışmalara göre sosyal medya kullanıcıları, ürettikleri dijital veriler sayesinde analiz edilebilir bir nesneye dönüşmekte ve çeşitli yöntemlerle, yönlendirilebilir kitleler haline gelmektedir. Bu yönlendirmeler içeriden ya da dışarıdan kontrol edilebilmektedir.

 

 6 Nisan 2023, Dessau

   

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}