Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Cemal Kaşıkçı hadisesi

Ümit Yazıcıoğlu

 

Türkiye ile Suudi Arabistan Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girdikten sonra ortadan kaybolmasından sekiz gün sonra ortak bir çalışma grubu kurmak için anlaştılar. Bunun diplomasideki anlamı şudur: Kaşıkçı sağ ve halen Suudi Arabistan'da veya konsoloslukta tutuklu. Bu iyimser duygu ve düşüncelerimde yanıla bilirim. Zira  ABD merkezli Washington Post kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı hadisesiyle  ilgili yeni ve çok ciddi bir iddiada bulundu. Washington Posttaki habere göre ’’Türk hükümetinin ABD'li yetkilileri, Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü kanıtlayan ses ve görüntü kaydının ellerinde bulunduğu konusunda bilgilendirdiği’’ ve ’’söz konusu ses ve görüntü kaydının, Suudi Arabistan Konsolosluğu güvenlik görevlilerinin Cemal Kaşıkçı’yı 2 Ekim 2018 de konsolosluk binasından içeri girdikten sonra gözaltına aldıklarının, Suudi gazeteciyi öldürdükten sonra vücudunu parçalara ayırdıklarına işaret ettiğini’’ ileri sürdü. Peki bu haber doğruysa Türkiye kendi elindeki ses kaydı ve görüntüleri niçin dünya kamu oyuyla paylaşmıyor diye bir soru ister istemez insanın aklına geliyor. Bu soruya Washington Post ’’Türk istihbaratının kendi topraklarında bulunan yabancı milletleri nasıl gizlice dinlediği ortaya çıkacağı için söz konusu kayıtları yayınlamakta isteksiz’’ düşüncesinde. 

 

Suudi gazeteci Cemal Kaçıkçı'nın akıbeti belirsizliğini halen koruyor. Hadiseyle ilgili soruşturma, uluslararası hukuk/teamül, anlaşma ve sözleşme hükümlerine riayet edilerek titizlikle ve tüm boyutlarıyla yürütülmeli. Öte yandan arama yapmak üzere hazırlık yapan başsavcılık ve emniyet görevlilerine, Suudi makamlarınca sadece "gözle" arama yapılabileceği şartı koşuldu. Suudi yetkililer çeşitli nedenlerle Konsoloslukta arama yapılmasına izin vermiyor, gözle arama şartı konusunda ise diretiyorlar. Türkiye ise bu şarta haklı olarak itiraz ediyor. Türkiye’nin konsoloslukta ve başkonsolosun konutunda yapmak istediği arama talebine Suudi Arabistan’ın geç cevap vermeside Suudilerin delil karartmaya yönelik  tavırlarından kaynaklanıyor. Hadiseyle ilgili soruşturmanın ve mahkemenin kararının mantıklı ve hukuki bir gerekçeye dayanması zorunluluğu düşünüldüğünde yargıcın, dosyada duran hukuka aykırı delilden etkileneceği endişesinin ise  pek de haklı olmadığı bu olayda belirtilmelidir. Bu bağlamda herhangi bir etkilenmeyi engellemek adına da soruşturmada savcılık, kovuşturmada mahkeme öncelikle delilin hukuksallığını da tartışmalıdır.

 

Kriminal bir hadise olan Kaşıkçı olayının hukuken aydınlanabilmesi için eğer varsa, gizli bir şekilde alınan ses, fotoğraf veya video kayıtları, yasadışı bir şekilde elde edilmiş olsalar bile ceza yargılamalarında bu kanıtlar delil değerine sahiptir ve kullanılabilirler. Ceza yargılamasında amaç maddi gerçeğe ulaşmak olduğundan, delil serbestîsi ve vicdani delil sistemi kabul edilmiştir. Buna göre bir ceza davasında kural olarak her şey delil olabilmektedir (CMK m. 217/2) ve yargıç, bu delilleri vicdani kanaatine göre takdir eder (AY m. 138/1, CMK m. 217/1 c.2). Zira ceza yargılamasında amaç maddi gerçeğe ulaşmak olduğu ve her şey delil olabildiğine göre hukuka aykırı olarak elde edilse de delillerin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilebilmektedir.

***

Günümüzde Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin nasıl gelişeceğini öngörmek çok zor. Her şeye rağmen Türk polisinin koku alan köpeklerle Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girip içeride detaylı arama yapması zaruridir. Bu bağlamda hem mağduriyetlerin engellenmesi / giderilmesi hem de yargılanmaları zaruri olan zanlıların haklarının korunması arasındaki hassas dengeye her zaman dikkat edilmelidir. Söz konusu diyalektik yapının en uygun çözümü de hukukun tam ve etkin olarak uygulanmasıdır.

 

Suudi diplomatların İstanbul Emniyeti’nin kamera incelemesinde şüpheli buldukları iki konsolosluk aracı ile Başkonsolos Muhammed El Otaibi’nin rezidansında arama yapılmasını reddetmesi üzerine arama bu ana kadar gerçekleşmedi. Arama Suudi Arabistan'ın reddettiği tüm yerlerde de yapılmalı, çünkü halen Suudi Arabistan, kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı için Türkiye'nin konsoloslukta yapacağı aramayı yokuşa sürmeye devam ediyor. Suudi Arabistan'ın Türk yetkililere, kendisinin gösterdiği odalar dışında arama izni vermediği ve teknik cihazların binaya girişine müsaade etmediği belirtiliyor. Cemal Kaşıkçı olayı halen gizemini korumaya devam ediyor. 2 Ekim 2018 tarihinde İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na giren ve bir daha kendisinden haber alınamayan Kaşıkçı'ya ne olduğu konusunda kimsenin kesin bir bilgisi ise yok. Türkiye, dünya gündemine taşınan olayda soruşturmaya devam ederken, olayın sorumlusu olarak görülen Suudi Arabistan suskunluğunu korumaya devam ediyor.

Kaşıkçı hadisesi sadece Suudi konsolosluğunda olmamış. Başkonsolosun rezidansına araçların gittiği de basında yazıldı. Kaşıkçı'yı orada öldürüp başka bir yere götürmüş olabilirler veya özel bir yerde Kaşıkçı'yı tutuklu tutuyor olabilirler veya Kaşıkçıyı Suudi Arabistan'a götürmüş olabilirler.  Polisin koku alan köpeklerle Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na acilen girip orada arama yapması zaruridir. Bu bağlamda hadise acısından şüpheli görülen iki konsolosluk aracı ile Başkonsolos Muhammed El Otaibi’nin rezidansında‘ da koku alan köpeklerle ciddi bir arama acilen yapılmalıdır kanaatindeyim. Fakat Suudi Arabistanlı yetkililer, aramayı sadece kendilerinin belirlediği odalarla sınırlı tutuyor ve cinayet şüphesi kapsamında yapılacak kriminal incelemeler için kullanılacak teknik cihazların binaya girişine izin vermiyorlar. Suudilerin bu tavrını anlamak mümkün değil. Bilmeliler zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Dünya zulüm edenler olduğu için değil zulm edenlere kafa tutulmadığı için bu durumda. Suudi Arabistan hükümetini olayla ilgili "tam ve ayrıntılı bir cevap" vermeli. 

Kaşıkçı'nın kaybolmasının ardından kendisinin orada öldürüldüğü iddialarını yalanlayan Suudi yetkililer, Başkonsolosluktan çıktığını ve akıbetine ilişkin bir bilginin bulunmadığını savunuyor. Suudi Arabistan'ın, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki konsolosluğundan çıktığını ispat etmesi gerekir. Türkiye bir hukuk devletidir. Suudi Arabistan'ın "Başkonsolosluk yetkilileri 'Buradan çıktı' demekle kendini kurtaramazlar". İfade ve basın özgürlüğü ile gazetecilerin korunması Türkiye için çok önemlidir. Bu bağlamda 2 Ekim 2018 den bu yana ailesinin irtibatı kaybettiği Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolması olayı aydınlatılmalıdırİnternet çağında Devletler yoruma göre değil, delillere göre hareket eder. 12 gün içinde delillerin yok edildiğini tahmin etmek güç değil. Ama delil kırıntısına dahi ulaşılsa Kaşıkçı olayını Türk makamları aydınlataçaklar.  

Ayrıca Ilımlı bir muhalif olan Kaşıkçı’nın korkunç bir cinayete kurban gittiğine dair kuvvetli emarelerin bulunması Trump yönetimini Riyad ile mutlu ilişkisini gözden geçirmeye doğru sürüklüyor. Millet olarak bu hadiseyi son derece ciddiyetle ele almalıyız. Gerçekte ne olup bittiğinin ortaya çıkarılması ve —varsa- Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasının sorumlularının teşhis edilmesi ve bunlardan hesap sorulmasını temin için yetkili kurumlarımız detaylı  bir soruşturma yapmalılar. Günümüzde gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenlerden dolayı güya ABD ile Suudi Arabistan kavga halinde. Evrenin en güçlü istihbarat ağına sahip olan ABD'nin Başkanı bile "Ne olduğunu Suudları çok pis yapacağız" anlamında açıklamalar yapıyor. Kaşıkçı İstanbul’daki Suudi Arabistan’ın konsolosluğuna 02.10.2018 tarihinde girdi ama bir daha sağ selim geri çıkamadı; adeta buharlaştı. Siz zannediyor musunuz ki, gerçekten mesele gazeteci meselesidir? Trump’ın derdi Suudi’den yeni bir şeyler koparmak. Adam değişik bir tüccar. 

 

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}