Rusya'nın Valdai'deki Dünya Perspektifi:
Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu
1. Giriş:
Son yıllarda uluslararası siyaset, büyük aktörlerin yeniden şekillenen stratejik vizyonlarına tanık oluyor. Özellikle Rusya, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü'ndeki
konuşmasıyla, küresel sahnedeki dönüşümleri ve Rusya'nın bu dönüşümler
karşısındaki pozisyonunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Putin'in bu
konuşması, Rusya'nın sadece bölgesel bir aktör olmanın ötesinde, küresel bir vizyonla hareket
ettiğini gösteriyor. Bu makalede, Putin'in bu vizyonunun ne anlama geldiğini, nasıl bir dünya düzeni öngördüğünü ve bu vizyonun uluslararası
dengeler üzerindeki potansiyel etkilerini inceleyeceğiz.
2. Küresel Medeniyet Yolunda Yeniden Şekillenme
Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü'nün
prestijli yıldönümü toplantısında Rusya Devlet Başkanı'nın sunduğu görüşler, uluslararası ilişkiler ve jeopolitik dönüşüm bağlamında kritik bir öneme sahiptir. Bu platformda, Vladimir Putin sadece bir ulusal lider olarak değil, aynı zamanda geniş bir global vizyonu temsil eden bir aktör olarak
karşımıza çıktı. Sunulan bu perspektif, sadece Rusya'nın kaderi ile sınırlı kalmayıp, küresel düzeydeki
dönüşümlerle de entegre bir şekilde
ele alındı.
Konuşmasında, medeniyet kavramını merkeze
alan Putin, Rus dış politikasında öne çıkan 'Rus Medeniyetinin heterojen yapısını ve
çeşitliliğini vurguladı. Rus
medeniyetinin monolitik olmaktan ziyade, derin kültürel ve manevi kökleriyle birlikte dinamik bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Bu yapı, global bir medeniyet modeli olarak sunuldu, diğer
etnik ve kültürel grupların bir arada harmonik bir şekilde yaşamasını teşvik eden bir model.
Medeniyetlerin varlığı ve
etkileşimi, global sahnedeki dinamiklerin anlaşılması için anahtar bir unsur olarak görülmektedir. Her medeniyet, kendine özgü değerleri ve bir arada yaşama ilkeleri ile birlikte, küresel topluma katkıda
bulunmaktadır.
Putin'in medeniyetler çatışması kavramına
yaklaşımı, bu tür bir çatışmanın
kaçınılmaz olmadığını ve aslında politik ve ideolojik tercihlere dayalı olarak
oluştuğunu vurgulamaktadır. Bu
yaklaşım, Huntington'ın medeniyetler çatışması teorisine alternatif bir görüş sunmaktadır. Putin'e göre, Batı'nın
diğer medeniyetlere olan tutumu, potansiyel bir çatışmanın temel nedenidir.
Tarihsel bir perspektiften bakıldığında,
Batı'nın küresel hegemonyası, diğer medeniyetlerin ve kültürlerin kaynakları üzerinden
oluşturulmuştur. Ancak Putin, bu
hegemonik yapıların sürdürülebilir olmadığını ve global düzenin tek bir merkez etrafında
şekillenemeyeceğini savunmaktadır. Bu, Batı'nın
egemenlik anlayışının, artan küresel karmaşıklık ve çeşitlilik karşısında sorgulanmaya başlandığına işaret etmektedir.
Modern uluslararası ilişkilerin
dinamiklerine baktığımızda, Batı'nın içsel bütünlüğü ve devamlılığını sürdürebilmek adına daimî bir "dış
düşman" imajına ihtiyaç
duyduğunu gözlemleyebiliriz. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu yaklaşımı
eleştirerek, böylesi bir stratejinin global toplumun genel kabulüne uygun olmadığına vurgu yapmaktadır. Aslında bu, Batı'nın "kurallara dayalı düzeni “ne karşı bir eleştiri olup, pek çok ülkenin bu düzeni
sorguladığını ve değişim talebinde bulunduğunu ifade etmektedir.
Günümüz dünyasında meydana gelen değişiklikler ve dönüşümler, Rusya'nın uluslararası arenada nasıl bir konumda olduğunu ve Batı
ile olan ilişkilerinin derinliğini
açığa çıkarmaktadır. Putin, tarihsel perspektife dayanarak Batı'nın Soğuk Savaş sonrasında inşa etmeye çalıştığı tek kutuplu dünyanın, Rusya'nın artan uluslararası etkisiyle sarsıldığını ve değişim göstereceğini belirtiyor. Batı'nın bu
değişen dinamiklere nasıl tepki
verdiği ve Rusya'nın küresel dengelerdeki rolünün nasıl değerlendirildiği, bu bağlamda önemli bir analiz konusudur.
Putin, son dönemlerdeki konuşmalarında,
uluslararası ilişkiler ve küresel dengelerdeki değişikliklere Rusya'nın nasıl bir yanıt
verdiğini ve bu değişikliklerin içerisindeki rolünü ayrıntılı bir
şekilde ele almaktadır. Valdai'deki konuşmasında
özellikle vurguladığı gibi, dünyanın sadece bölgesel dengeler üzerinden şekillenmediğini, bu durumun çok daha
geniş, bütüncül ve evrensel bir perspektife dayandığını belirtiyor.
Ayrıca, Putin "altı ilke" üzerinden yeni bir dünya düzeninin temellerini sunarak, sadece Rusya için
değil, küresel çerçevede tüm uluslar için olumlu bir vizyon sunmayı amaçlamaktadır. Bu ilkeler, çok boyutlu bir
stratejinin göstergesi olarak, global bir geleceği şekillendirme kapasitesine sahip öneriler olarak ortaya konmuştur.
Dünya sahnesindeki evrilen dinamikler ve karmaşıklaşan ilişkiler bağlamında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, küresel bir perspektiften yeni bir düzenin temellerini atmayı hedefleyen altı özgün ilkeyi sunmuştur. Bu ilkeler, günümüzün karşılaştığı zorlukları ve geleceğin olası dönüşümünü göz önünde bulundurarak
şekillendirilmiştir.
3. Yeni bir düzenin temellerini atmayı hedefleyen altı özgün ilke
Bu altı özgün ilke şöyledir:
Açık İletişim:
İletişim ve
etkileşimin, her türlü yapay engelden muaf bir biçimde gerçekleşmesini savunmaktadır.
Evrensel Çeşitlilik: Kültürel, etnik ve ideolojik
çeşitliliğin korunmasının ötesinde,
evrensel kalkınmanın temelini oluşturması gerektiğini vurgular.
Demokratik Temsil: Maksimum temsil ve kolektif karar alma mekanizmalarının önemine işaret
eder.
Evrensel Güvenlik: Tüm
devletlerin çıkarlarına hizmet eden, sürdürülebilir bir güvenlik ve kalıcı barışın
teşvik edilmesi gerektiğini
belirtir.
Adalet ve Erişim:
Eşit erişim ve adaletin, uluslararası
ilişkilerin temel taşları olması
gerektiğini savunmaktadır.
Eşitlik ve Bağımsızlık: Her ulusun ve bireyin
eşitlik ve bağımsızlıkla hareket etme
hakkını vurgular.
Putin, bu ilkeleri sunarken, Batı'nın tarih boyunca uyguladığı egemenlik politikaları ve diğer medeniyetleri baskı altında tutma
stratejileri üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Ona göre, sömürgecilik döneminin kibrinin sona erdiğini ve modern
dünya düzeninin bu tür bir yaklaşıma daha fazla müsamaha göstermeyeceğini belirtiyor. 21. yüzyılın başlarında, Putin, Batılı ülkelere,
karşılıklı saygı, iş birliği ve anlayış temelinde yeni bir dünya düzeni kurma önerisinde bulunuyor. Bu vizyon, bireylerin iletişim kurma, üretim yapma ve refahı deneyimleme özgürlüğüne vurgu yaparak,
engelsiz bir ortamın oluşturulmasını hedefliyor.
Küresel siyasi dengelerin hızla değiştiği bir dönemde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, uluslararası topluma
21. yüzyıl için altı özgün ilkeyi sunmuştur. Bu ilkelere dayanarak, Putin evrensel bir
yaklaşım öneriyor ki bu yaklaşım,
medeniyetlerin bir arada barış içinde yaşamasını hedefliyor.
Küresel iletişim, engelsiz ve akıcı bir şekilde gerçekleştirilmeli; bu bağlamda medeniyetlerin çeşitliliği evrensel kalkınmanın temel taşı olmalıdır. Ülkeler kendi değer ve yaşam
tarzlarını diğerlerine dayatmamalı; bunun yerine, tüm devletlerin çıkarlarına hizmet eden sürekli bir barış ve güven ortamını birlikte inşa etmeye yönelik çalışmalıdırlar. Her bireyin ve ulusun
kalkınma faydalarına adil bir şekilde erişim hakkı olup, bu erişim hakkının kısıtlanması kabul edilemez bir agresyon olarak değerlendirilmelidir. Tarihsel süreçte, eşitlik hep önemli bir ilke olarak
kabul edilmiştir ve hiçbir birey ya da ülke, kendi çıkarlarını başka bir güce bağlı kılarak hareket etmek istemez. Bu çerçevede, Rusya'nın uluslararası platformda sunduğu işbirliği modeli, Soğuk
Savaş sonrası dönemin kazananları tarafından dayatılan bir düzene boyun eğme anlamına gelmemektedir.
4. Sömürge yönetiminin getirdiği kibir
Putin, tarihsel olarak sömürge yönetiminin getirdiği kibrin, modern dünya düzeninde yer bulamayacağını belirtiyor. Kendisi bu
bağlamda, "Bu dönem çoktan bitti ve bir daha geri dönmeyecek" ifadelerini kullanıyor. Putin'in bu
düşünceleri, 2007'deki Münih konuşmasında belirttiği temel prensiplerle uyumludur. Ancak Valdai
konuşmasında, Putin'in bu ilkelere olan yaklaşımı daha entegratif ve olumlu bir perspektife evrilmiştir. Buradaki
mesajı, uluslararası toplumun, birlikte yaşama ve birlikte çalışma temelli bir yaklaşımı benimsemesi
gerektiği yönündedir. Sonuç olarak, Putin'in bu konuşması, Rusya'nın dış politika vizyonunun ve uluslararası
ilişkilerdeki yerinin, tüm dünyanın çıkarlarına hizmet eden bir yaklaşım üzerinden şekillendiğini gösteriyor. Bu, uluslararası toplumu yeniden şekillendiren bir
tekliftir. Bu teklifin, dünya toplumunun yararına olacağını umuyoruz.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in
Valdai Tartışma Kulübü'ndeki son konuşması, uluslararası siyasette jeopolitik eğilimlerin nasıl
dönüştüğünün net bir yansımasıdır.
Moskova'nın global sahnedeki stratejik vizyonunun, geleneksel olarak bilinen paradigmalardan farklılaştığını belirtmek gerekiyor. Putin, Ukrayna'daki
gelişmelerin ötesinde, geniş bir
perspektifle küresel dengelerin nasıl değişmekte olduğunu işaret ediyor. Batı'nın hegemonik tutumunu ve bu tutumunun tarihsel birikimini eleştirerek, Rusya'nın uluslararası arenada daha adil ve bütünsel bir dünya düzeni için çaba gösterdiğini vurguluyor.
Batı'nın, özellikle ABD'nin öncülüğünde
oluşturduğu Rusya
karşıtı koalisyon içindeki çatırdamalar, global dengelerdeki değişimi gözler önüne seriyor. Batı'nın, uluslararası meselelerdeki tutumu,
yalnızca geçici bir reaksiyon olmaktan ziyade, tarihsel ve kültürel bir birikimin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ancak, bu dengelerin değişmekte olduğuna dair işaretler var. Batı'nın "kurallara dayalı düzen"
anlayışına direnen G20 ülkeleri, BRICS'in genişlemesi ve BM Genel Kurulu'ndaki diplomatik çatışmalar, uluslararası
sahnede yeni bir dönemin başlamakta olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Batı'nın yaptırım politikaları ve uluslararası hukuka aykırı eylemleri, güç dengelerindeki zayıflıklarını ve kırılganlıklarını
gözler önüne seriyor. Özellikle ABD'nin, global jeopolitikte bir sonraki hedef olarak Çin'i seçtiğine dair belirtiler
bulunuyor.
Rusya'nın bu dönemde aldığı tutum,
Batı'nın jeopolitik eylemlerine karşı uluslararası topluluğun birleşik bir tepki geliştirdiğinin bir işareti olarak değerlendirilmelidir. Putin'in
vurguladığı gibi, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcındayız ve bu, küresel dengelerin
yeniden şekillenmesi sürecinin sadece başlangıcıdır. Bu süreçte, Rusya'nın spesifik askerî harekâtların ötesinde, geniş kapsamlı bir jeopolitik hedefe yönelik stratejik bir rota izlediğini
görmekteyiz. Bu, küresel dengelerin geleceği için kritik bir dönüm noktasını temsil ediyor.
5. Özet
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in
Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü'ndeki konuşması, Rusya'nın küresel jeopolitik vizyonunu ve stratejik hedeflerini detaylı bir şekilde açıklığa kavuşturdu. Konuşma, medeniyet kavramının merkezinde yer alarak, Rusya'nın
dünyada çeşitlilik, eşitlik ve adil
bir düzenin savunucusu olarak konumlandığını gösteriyor. Putin, Batı'nın hegemonik
yaklaşımını eleştirerek, tüm
ulusların çıkarlarına hizmet eden bir dünya düzeninin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Rusya'nın bu vizyonu, küresel
dengelerin ve uluslararası ilişkilerin geleceğini şekillendirme potansiyeline sahip.
6 Ekim 2023, Lüksemburg