İsrail
ve Hamas Arasındaki Şiddetin Dinamikleri
Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu
1.) Giriş
Orta Doğu coğrafyası, tarih boyunca siyasi, etnik ve dini ayrılıkların, toprak anlaşmazlıklarının ve bölgesel çatışmaların kesişim noktasında
bulunmasıyla öne çıkan bir bölgedir. Bu karmaşık coğrafya, uluslararası toplumun ilgisini çeken ve bölgenin istikrarı üzerinde büyük etkileri olan bir dizi dinamik içermektedir. Bu dinamikler
arasında, özellikle İsrail ve Filistin arasındaki uzun süreli çatışma, bölgenin istikrarını tehdit eden ve uluslararası toplumun dikkatini çeken en önemli unsurlardan birini oluşturmaktadır. Hamas,
uluslararası düzeyde birçok ülke ve örgüt tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaktadır. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avrupa Birliği gibi aktörler, Hamas'ı terör örgütü olarak
sınıflandırırken, bu tanımın arkasındaki gerekçe, Hamas'ın şiddet kullanımı ve sivillere yönelik saldırıları içermektedir. Ancak, bu konuda homojen bir görüş birliği bulunmamaktadır. Bazı ülkeler ve
gruplar, Hamas'ı Filistin'in meşru siyasi bir temsilcisi olarak görmekte ve bu perspektife sahiptirler.
Bu makale, Orta Doğu'da var olan çatışma dinamiklerini ve özellikle İsrail-Filistin ilişkilerini ele alarak uluslararası müdahalenin rolünü
incelemektedir. İsrail ve Filistin arasındaki uzun süreli çatışma, bölgenin barış ve istikrarı için temel bir zorluk oluştururken, uluslararası toplumun bu süreçte oynadığı rol, gelecekteki
gelişmeleri etkileyebilecek kritik bir faktördür. Bu çerçevede, makale aşağıdaki temel amaçları taşımaktadır. Orta Doğu'da mevcut çatışma dinamiklerini analiz etmek ve derinlemesine anlamak.
Uluslararası toplumun bu çatışma üzerindeki etkisini ve rolünü değerlendirmek. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın çözümüne yönelik müdahale seçeneklerini tartışmak. Orta Doğu'da barış ve
istikrarın teşvik edilmesine yönelik stratejileri ele almak için bu makalemde uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi ve uluslararası güvenlik alanlarındaki literatürü inceleyerek analizler sunarak ve
gelecekteki politika önerileri geliştirmeyi amaçlamaktayım.
2.) İsrail-Filistin İlişkilerinde Barış ve İstikrar İçin Yol Haritası
Birçok ülke ve uluslararası kuruluş, Hamas'ı terör örgütü olarak tanımaktadır. Hamas'ın şiddet kullanımı ve sivillere yönelik saldırıları, bu
terör örgütü tanımının temelini oluşturur. Ancak, bu konuda farklı görüşlerde var. Örneğin 23 Ağustos 2017'de İsviçre Federal Konseyi, Hamas grubunu yasaklayacak ve terör örgütü
olarak sınıflandırılmasını inceleyecek bir öneriyi reddetti. Yine 2017 tarihli yeni bir kuruluş belgesinde Hamas'ın "belirli alanlarda eskisinden daha pragmatik" göründüğü bu karara gerekçe olarak
gösterildi. Belgede ayrıca İsrail ile yaşanan çatışmanın dini nitelikte olmadığı, İsrail’in askeri işgaline yönelik olduğu belirtiliyor. Hamas orada, açık bir yasak olmaksızın normal bir siyasi
aktör olarak görülmeye devam ediyor ve resmi olarak meşrulaştırılıyor. Bu, Hamas'ın İsviçre'de serbestçe hareket edebileceği, bağış toplayabileceği ve mali durumunu yönetebileceği anlamına
geliyor.
AB
veya ABD’de ise durum tamamen farklı. Hamas AB ve ABD de uzun süredir terör örgütü olarak sınıflandırılıyor. İsviçre'deki Yahudi örgütleri, özellikle de İsviçre İsrail Toplulukları Federasyonu,
yıllardır İsviçre'de Hamas'ın bu ülkede yasaklanması için kampanya yürütüyorlar.
Hamas'ın terör örgütü olarak tanınması uluslararası arenada yaygın bir kabuldür. Terörle mücadele, diplomatik bir ifadeyle söylemek gerekirse,
uluslararası hukuka ve insanlık kurallarına saygılı bir şekilde yürütülmesi gereken hassas bir meseledir. Her devlet, terörle mücadelede sivillerin zarar görmemesi ve insan haklarının korunması
gerekliliği ile karşı karşıyadır. İsrail, diğer herhangi bir ülke gibi, kendini savunma hakkına sahiptir, ancak bu hakkı kullanırken sivil halkın güvenliği ve haklarına özel bir
dikkat göstermelidir. Hamas'ın şiddet eylemleri, İsrail'de büyük endişelere yol açmaktadır, ancak bu çerçeve içinde bile uluslararası hukuka uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Terörle mücadele hem
meşruiyetini sürdürme hem de uluslararası toplumun desteği açısından önemlidir.
Orta Doğu'da uzun yıllardır süregelen İsrail-Filistin çatışması, karmaşıklığı ve hassasiyeti ile tanınır. Ancak, bu çatışmanın çözümü için bir
yol haritası oluşturmak, bölgeye barış ve istikrar getirme potansiyelini taşır. Bir siyaset bilimcisi olarak, böyle bir yol haritası için bazı kritik ilkeler öneriyorum.
İlk olarak, taraflar arasında önemli bir diyalog ve müzakere sürecinin teşvik
edilmesi gereklidir. Her iki tarafın meşru temsilcilerinin, ılımlı bir yaklaşım benimsemeleri ve kabul edilebilir bir çözüm arayışına birlikte girmeleri büyük önem taşır. Bu bağlamda, bölgedeki
barışı kurma potansiyeline sahip bağımsız ve sürdürülebilir iki devlete dayalı bir çözümü savunuyorum. İkinci olarak, uluslararası toplumun bu sürece destek sağlaması
gereklidir. Uluslararası aktörler, İsrail ve Filistin'e bu temel üzerine inşa etmeleri konusunda yardımcı olmalı ve onları teşvik etmelidir. Bu, diplomasi, insani yardım, ekonomik işbirliği
ve güven artırıcı önlemler gibi farklı alanlarda olabilir.
Üçüncü olarak, terörizmin finansman kaynaklarının kapatılması kritik bir öneme sahiptir. Terör gruplarına destek sağlayan
kaynakların engellenmesi, bölgedeki istikrara önemli katkılarda bulunabilir. Ayrıca, bu tür terör gruplarının uluslararası listelere dahil edilmesi, aşırıcı ve demokrasi karşıtı akımlara karşı daha
geniş bir çabanın bir parçası olarak görülebilir. Son olarak, tüm bu çabaların öncelikle bölgedeki sivil halkın haklarını ve güvenliğini koruma amacı taşıması gerekmektedir.
Terörle mücadele uluslararası hukuka ve insanlık kurallarına uygun olmalıdır. Sivillerin zarar görmemesi ve insan haklarına saygı gösterilmesi, her iki tarafın da meşruiyetini sürdürebilmesi
açısından büyük önem taşır.
Bu öneriler, İsrail-Filistin çatışmasının karmaşıklığını göz önünde bulundurarak, bölgede barış ve istikrarın tesisine yönelik adımlara rehberlik
edebilir.
3.) İsrail-Filistin Çatışması ve Avrupa Birliği
İran, Hamas'ın eylemlerini desteklediği ve bu örgütün saldırılarına onay
verdiği iddialarını reddetmektedir. Ancak, uluslararası toplumda bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır. Öte yandan, İran'ın Hamas'ı desteklemesi, bölgesel
dinamikleri etkileyebilir, özellikle de İsrail-Filistin çatışmasının seyri önemli bir etken olarak değişebilir. Bu durum, bölgesel ilişkiler ve uluslararası politika bağlamında dikkate
alınması gereken önemli bir faktördür. İran'ın Hamas'ı desteklediği veya Hamas'ın terör örgütü olarak sınıflandırılıp sınıflandırılmadığı, farklı ülkeler ve kuruluşlar arasında değişen görüşlere
sahiptir. Hamas, İsrail ile yaşanan İsrail-Filistin çatışması bağlamında farklı yorumlar almış bir örgüttür. İsrail ve bazı diğer ülkeler, Hamas'ı terör örgütü olarak sınıflandırırken, diğerleri
Hamas'ı Filistin'in direniş örgütü olarak tanımlarlar. Bu bağlamda Hamas'ın statüsü konusunda uluslararası düzeyde bir uzlaşma bulunmamaktadır.
Avrupa Birliği (AB), Orta Doğu'daki barış sürecine olan bağlılığı ile bilinir. AB'nin İsrail ile yakın ticaret ilişkileri ve Filistin bölgelerine
yaptığı insani yardımlar, bölgedeki istikrarın ve refahın artmasına katkıda bulunmuştur. Ancak son dönemde artan gerilimler, AB'nin bu çatışmanın sonlandırılması konusu üzerinde etkili bir rol
oynaması gerekliliğini vurgulamıştır.
Fransız hükümetinin sözcüsü Olivier Véran'ın, Orta Doğu'daki çatışmanın Avrupa'ya sıçramasını engellemek için yaptığı çağrı oldukça önemlidir.
Avrupa, bölgedeki dengeyi koruma ve olumlu katkıda bulunma konusunda önemli bir rol oynayabilir. Avrupa Birliği, İsrail ile en büyük ticaret ilişkisine sahip olan ve aynı zamanda Filistin bölgelerine
en fazla yardım sağlayan bir kurumdur. Dolayısıyla AB'nin bu stratejik konumunu, özellikle İsrail'in Filistinlilerin haklarını tanıma ve barışa yönelik adımlar atmaya zorlamak için daha aktif bir
şekilde kullanması gerekmektedir. Bu, bölgedeki barış ve istikrara katkıda bulunma konusunda Avrupa'nın etkisini artırabilir.
4.) Terörün Finansman Kaynaklarını Kapatmak
Hamas, birçok ülke ve kuruluş tarafından terör örgütü olarak kabul edilen bir örgüttür, bu ülkeler ve kuruluşlar arasında Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa Birliği, İsrail, Kanada ve diğerleri bulunmaktadır. Hamas, 1987 yılında kuruldu ve hem siyasi bir kanadı hem de askeri bir kanadı bulunmaktadır. Filistinliler arasında belli bir
destek görmesine rağmen, taktikleri ve stratejileri sıklıkla şiddet ve terör eylemlerini içerdiği için birçok hükümet ve uluslararası kuruluş tarafından terör örgütü olarak
sınıflandırılmıştır.
Kolektif, terörün finansman kaynaklarına karşı daha sert önlemler alınması gerektiği konusunda Avrupa Birliği ve diğer batı ülkeleri
birleşmektedir. Bu, sadece Hamas'ın saldırılarını kınamakla sınırlı değil, aynı zamanda terörün finansman kaynaklarını kesmeyi de içermelidir, içermektedir. İran'daki İslam rejiminin ekonomik ve
politik izolasyonu, bölgedeki radikal ve anti-demokratik akımlara destek verme yeteneğini azaltabilir. Bu, bölgedeki uzun vadeli barışın sağlanmasına katkıda bulunabilir.
Orta Doğu'da terörün yayılmasına karşı mücadele sadece Hamas gibi grupların saldırılarını kınamakla sınırlı değildir. Bu mücadele, bu grupların
finans kaynaklarını kesmeyi de içermelidir. Bu bağlamda, İran'daki İslam rejiminin siyasi ve ekonomik izolasyonu, Devrim Muhafızları'nın terör örgütleri olarak tanımlanması gibi adımlar, temelci ve
demokrasiye aykırı akımlara verdikleri destek yeteneklerini etkili bir şekilde azaltabilir. İran'daki protesto hareketinin "Kadın, Hayat, Özgürlük" sloganı, bölgede kalıcı bir barışa katkıda bulunan
değerlere vurgu yaparak barışçıl bir Orta Doğu'ya doğru bir adımı günümüzde simgeliyor.
5.) İsrail-Filistin İlişkisi ve İsrail'in Üstünlüğü
Orta Doğu'daki İsrail-Filistin çatışması, İsrail'in kendini savunma ve terörizme karşı mücadele konusundaki zorlu bir dengelemesini gerektirir.
İsrail, sivil halkı hedef almadan teröristlere karşı mücadele etmeli ve insancıl bir yaklaşım sergilemelidir. Terörle mücadele, ancak uluslararası hukuka saygı çerçevesinde
gerçekleşebilir. Her ne kadar Orta Doğu'daki İsrail-Filistin çatışması, tarihsel ve karmaşık bir sürecin bir sonucu olarak günümüze kadar geldiyse de çok zor bir sorundur. Bu zor nedeniyle
doğan bu çatışmalar, İsrail'in kendini savunma hakkı ile kendisi acısından terörizme karşı mücadele etme arasında hassas bir dengeleme gereksinimini beraberinde getirmektedir. İsrail'in bu dengeyi
anlamak ve değerlendirmek için bazı kritik unsurları göz önünde bulundurması önemlidir.
Birincisi, terörle mücadelede insancıl bir yaklaşım sergilemek esastır. İsrail, terörle mücadelede sivil halkı hedef almamalı ve
uluslararası hukuka ve insancıl hukuka saygı göstermelidir. Terörle mücadelede sivillerin zarar görmemesi, uluslararası meşruiyet açısından kritik bir öneme sahiptir. İsrail güvenlik güçleri, Hamasa
yönelik operasyonlar düzenlerken sivil kayıplar en aza indirilmelidir.
İkincisi, İsrail'in istihbarat ve gözetim teknolojilerini kullanarak terör saldırılarını önlemesi gerekmektedir. Ancak bu teknolojilerin
kullanımı, bireysel gizlilik haklarına ve kişisel özgürlüklere saygılı olmalıdır. İsrail, terörist faaliyetleri önlemek için istihbaratı etkili bir şekilde kullanmalı, ancak bu süreçte gizliliği
ihlal etmekten kaçınmalıdır.
Üçüncüsü, İsrail'in sınırlarını koruma hakkı vardır. Ancak, sınırların
çizilmesi sırasında dikkatli olunmalıdır. Fiziksel engeller, örneğin Filistin ile İsrail arasına inşa edilen Güvenlik Duvarı, uluslararası toplum tarafından kabul görmemekte, dolaysıyla tartışmalı
olarak görülebilir. Bu nedenle, sınırların belirlenmesi ve korunması konusunda diplomatik ve insancıl bir yaklaşım benimsemek önemlidir.
Dördüncüsü, halk diplomasisi ve sivil toplum ilişkileri güçlendirilmelidir.
İsrail, Filistin halkı ile olumlu ilişkiler geliştirmeye ve sivil toplum arasında köprüler kurmaya çalışmalıdır. İnsani yardım, eğitim ve ekonomik iş birliği gibi alanlarda Filistin toplumuna destek
sağlayarak halk diplomasisini güçlendirebilir.
Son olarak, İsrail'in terörizme karşı mücadelesi ulusal ve uluslararası destekle daha etkili hale gelir. İsrail, uluslararası toplumun terörle
mücadeleye katkıda bulunmasını teşvik etmeli ve bölge istikrarını desteklemelidir. Bu, İsrail'in uluslararası arenada daha fazla destek ve meşruiyet kazanmasına yardımcı olabilir. Bu bağlamda,
İsrail'in kendini savunma hakkını koruma amacıyla kendisi acısından terörizme karşı mücadele ettiği bu karmaşık süreçte insancıl bir yaklaşım sergilemesi, sivil halkın haklarını koruması ve
uluslararası toplumun desteğini kazanması kritiktir. Bu çabalar, bölge istikrarını artırmaya ve uzun vadeli bir çözüme katkıda bulunmaya yardımcı olabilir.
6.) Tünel sistemi ve İsrail'in askeri Üstünlüğünün tehdidi.
Hamas, Gazze Şeridi'nde yer altı tünelleri inşa etmiş ve bu tünelleri silah, militanlar ve parçalar hareket ettirmek, sivilleri hedef almak,
İsrail'in patlamasını tehdit etmek ve askeri faaliyetler yürütmek için kullanmıştır. Bu tüneller, İsrail'in güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturdu. Tünel sistemlerinde çeşitli militan gruplar
tarafından terör saldırıları için kullanılan bir taktiktir. Özellikle Hamas ve diğer benzer örgütlerin bu tür tünelleri sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bu tüneller, sınır bölgelerdeki dağınık alanlarda
İsrail'e saldırılar düzenlemek veya kaçış noktaları olarak kullanılmak üzere inşa edilir.
Tünel sistemi, İsrail'in askeri üstünlüğünü ciddi şekilde tehdit eden bir
zorluk oluşturuyor. Hamas, Suriye ve Irak'taki terör gruplarının deneyimlerinden ve kendi yaptığı önceki çatışmalardan dersler çıkarmış gibi görünüyor. Tünellerin kullanımı, İsrail ordusu için
karmaşık bir meydan okuma sunuyor. Bu tünellerin yeraltındaki konumu, geleneksel GPS, gözetim ve gece görüş sistemlerinin etkisiz hale gelmesine neden oluyor ve bu da İsrail'in tünel ağıyla ilgili
tam boyut konusunda sınırlı bilgi sahibi olmadığına yol açıyor. Dolayısıyla bu Tüneller, beklenmedik saldırıların, rehin alma olaylarının, patlayıcı tuzakların ve çatışmaların riskini artırıyor. Bu
dar, karanlık ve tahmin edilemeyen ortamda, sadece sınırlı sayıda asker etkili bir şekilde görev yapabilir. Özetle, tünel sistemi, İsrail'in askeri üstünlüğünü ciddi şekilde tehdit eden bir unsur
oluşturuyor.
Hamas'ın tünel sistemi, İsrail'in üstünlüğünü zorlayan bir faktördür. Bu tüneller, geleneksel gözetim sistemlerinin işlememesi ve yeraltındaki
karmaşık koşullar nedeniyle İsrail için bir zorluk oluşturur. İsrail, bu tünellerin etkisini azaltmak için yeni stratejiler geliştirmeli ve bu tehdidi bertaraf etmelidir. Hamas'ın tünel sistemi,
İsrail için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturan bir faktördür. Bu tüneller, yeraltı geçişlerinden oluşan ve geleneksel gözetim sistemlerinin etkisiz olduğu karmaşık yapılar içerir. Bu tüneller,
Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını yürütme, silah ve militanları sızdırma, casusluk yapma ve diğer eylemler için kullanılır.
İsrail için bu tünelleri tespit etmek ve etkisiz hale getirmek zorlu bir görevdir. Karmaşık yapıları ve yeraltındaki konumları nedeniyle, bu
tüneller geleneksel gözetim sistemlerinin işlememesine neden olur. İsrail, bu tünellerin tehditlerini azaltmak ve bertaraf etmek için yeni stratejiler ve teknolojiler geliştirmelidir. İsrail, bu
tünellerle başa çıkmak için yeraltı tespit teknolojilerini ve askeri operasyonlarını geliştirmiş olsa da, Hamas'ın sürekli olarak yeni tüneller inşa etme yeteneği göz önüne alındığında bu tehdit hala
devam etmektedir. İsrail, tünellerin tespiti ve etkisiz hale getirilmesi için daha fazla çaba harcamakta ve bölgesel güvenliği sağlama konusundaki çabalarını sürdürmektedir, fakat burada başarılı
olamıyor.
Netice olarak, Hamas'ın tünel sistemi, İsrail için bir güvenlik endişesi olmaya devam etmektedir ve İsrail, bu tehdidi ele almak için sürekli
olarak yeni stratejiler geliştirmekte ve geliştirmelidir. Tünellerin tespit edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi, İsrail'in bölgesel güvenliği sağlama çabalarının önemli bir
parçasıdır. İsrail, bu tünellerin tehlikesini ciddi bir şekilde ele almış görünüyor ve bu tünelleri keşfetme, izleme ve imha etme operasyonlarını gerçekleştiriyor.
İsrail, bu tünelleri engellemek ve yok etmek için farklı teknolojiler kullanıyor ve bu tehdide karşı askeri üstünlüğünü kara harekâtı yaparak
kullanmak istiyor. Tünel tehdidi, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmanın bir parçası ve bu çatışma, tüm bölgeye de sıçrayabilir. İsrail, sivil kayıplarını en az indirme ve kendi
topraklarını korumak amacıyla tünel gücüne karşı çeşitli askeri ve güvenlik önlemleri almaya devam ediyor. Bu tüneller, bölgedeki istikrarsızlık ve çatışmayı artırabilecek bir belirsizlik olarak
görülüyor.
7.) Sonuç
Orta Doğu'daki çatışmaların yanı sıra uluslararası toplumun bu bölgeye olan etkisi tartışmalıdır. AB, İsrail-Filistin çatışması üzerindeki
etkisini artırmalı ve barışın sağlanmasına aktif olarak katkıda bulunmalıdır. Ayrıca, şiddeti belirleyen finansman kaynaklarının tespit edilmesi ve kapatılması gerekmektedir. İsrail, terörle
mücadelede etik ve hukuki sınırları aşmamalıdır. Tünel sistemleri de göz önünde bulundurarak yeni stratejiler geliştirmelidir. Orta Doğu'da barış ve istikrar için uluslararası iş birliği
elzemdir. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik beklenen askeri saldırısı bu ülkedeki siyasi havayı Yahudilerin aleyhine değiştireceği düşüncesindeyim.
İsrail’in yapmayı düşündüğü askeri operasyonla ilgili dağıtılacak fotoğraflar ve film görüntüleri karşısında "Resimler yüksek sesle konuşur".
Ancak İsrail'in Hamas'a karşı harekete geçtiği unutulmamalıdır. İsrail'in Gazze'de sivil kayıpları mümkün olduğu kadar önlemeye çalıştığını düşünüyorum. Ancak Hamas bilinçli olarak
Filistin halkını ve İsrailli rehineleri canlı kalkan olarak kullanıyor. Hamas'ın geçen cuma günü Yahudilere karşı şiddet yapılması yönündeki küresel şiddet çağrısı dünyada "soyut bir tehlike
durumuna" yol açtı. Özellikle okul çağındaki çocukların velileri AB’de tedirgin oldular. Yahudi okullarındaki sınıflardaki öğrenci sayısı önemli ölçüde azaldı, çünkü çocukların velileri çocuklarını
okullara götürmekten Avrupa ülkelerinde korkuyorlar.
İsviçre'deki Yahudi cemaati Hamas'ın menfur saldırıları karşısında dehşete düşmüş durumda. Her resim, her rapor dehşete ve ürpertiye neden oluyor. Hamasın geçtiğimiz hafta sonu
gerçekleştirdiği katliam çok vahşi.
17
Ekim 2023, Lüksemburg