IŞİD'ın
Ortadoğu'daki Siyasi ve Coğrafi Dengelerle İlişkilendirilmesi: Bir Değerlendirme
Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu
I. Giriş
Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca siyasi çalkantıların ve coğrafi değişimlerin merkezinde yer alarak, uluslararası ilişkiler açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bölge, son dönemde
yaşanan siyasi ve toplumsal dönüşümlerle birlikte, IŞİD gibi radikal örgütlerin yükselişiyle de öne çıkmıştır. Bu bağlamda, bu makale, IŞİD'ın Ortadoğu 'daki siyasi ve coğrafi dinamiklerle olan
ilişkisini detaylı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır.
Bu makalenin temel amacı, IŞİD'in yükselişini, Ortadoğu 'daki siyasi ve coğrafi dengelerle nasıl ilişkilendirilebileceğini ortaya koymak ve bu
ilişkinin derinlemesine bir değerlendirmesini sunmaktır. Bu doğrultuda, makalede IŞİD'ın yükselişini etkileyen faktörler, bölgedeki siyasi dengeleri nasıl değiştirdiği, uluslararası toplumun tepkisi
ve bölgenin geleceği gibi konular ele alınacaktır. Okuyucular, makaleden bu konularda kapsamlı bir anlayış kazanmayı bekleyebilirler.
İlerleyen bölümlerde, öncelikle Saddam Hüseyin dönemi ve Kuveyt işgali gibi önemli tarihi olaylar incelenecek, ardından 2003'teki uluslararası askeri müdahale ve IŞİD'ın kökenleri
ele alınacaktır. Daha sonra, Kürtlerin siyasi durumu, dinci terörizmin oluşumu ve hedefleri, IŞİD'in kuruluş süreci ve liderlik değişimleri gibi konular detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Peşmerge'ye yapılan Batı desteklerinin stratejik önemi ve İsrail'in IŞİD'e karşı mücadelesi gibi konular da incelenecek ve Türkiye'nin IŞİD'la mücadelesi ve NATO üyeliğinin etkileri üzerine bir
değerlendirme sunulacaktır.
Son
olarak, makalenin sonuç bölümünde ana bulgular özetlenecek, gelecekte yapılacak çalışmalar ve öneriler dile getirilecektir. Bu makalenin temel amacı, okuyuculara derinlemesine bir analiz sunarak,
IŞİD'in Ortadoğu'daki siyasi ve coğrafi dengelerle ilişkisini anlamalarına katkıda bulunmaktır.
II. Saddam Hüseyin Dönemi ve Kuveytin İşgali
Saddam Hüseyin dönemi, Orta Doğu'nun siyasi ve coğrafi dengeleri açısından kritik bir zaman dilimini temsil etmektedir. Bu dönem, Saddam Hüseyin'in liderliğindeki Irak'ın bölgesel
politikalarının ve uluslararası ilişkilerinin önemli bir yansıması olarak Kuveyt'in işgalini içermektedir. Bu bölüm, Saddam Hüseyin döneminde gerçekleşen önemli olayları ayrıntılı bir şekilde ele
alarak, bu olayların bölgedeki siyasi ve coğrafi dinamiklerle nasıl ilişkilendirilebileceğini analiz etmektedir.
Kuveyt'in işgali, 2 Ağustos 1990 tarihinde Irak ordusunun Kuveyt'i işgal etmesiyle başlamıştır. Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak, Kuveyt'i "Irak'ın 19. İlçesi" olarak ilan ederek
bölgedeki siyasi dengeleri ciddi şekilde sarsmıştır. Bu işgal, uluslararası toplumda büyük bir endişe uyandırmış ve hızla uluslararası bir krize dönüşmüştür. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
önderliğinde uluslararası bir koalisyon oluşturulmuş ve Irak'a karşı askeri bir operasyon başlatılmıştır. Bu operasyon, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 660 sayılı kararıyla
desteklenmiş ve "Kurtarıcı Kalkan" operasyonu adı altında yürütülmüştür. Kuveyt işgali ve uluslararası koalisyonun oluşumu, bölgedeki siyasi dengelerin ve uluslararası ilişkilerin karmaşıklığını
vurgulamaktadır.
Kuveyt işgali sırasında, İsrail'in stratejik rolü ve ABD'nin yaklaşımı da önemli bir konu olarak öne çıkmaktadır. İsrail, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etmesiyle doğrudan tehdit
altında hissetmiş ve bölgedeki gerilimi artırmıştır. ABD ise, İsrail'in doğrudan askeri bir yanıt vermesini önleyerek, bölgedeki istikrarı korumak ve uluslararası koalisyonu bir arada tutmak için
diplomatik çabalara odaklanmıştır. Bu süreç, bölgedeki siyasi ve stratejik dinamiklerin karmaşıklığını ve uluslararası ilişkilerin hassasiyetini göstermektedir.
Saddam Hüseyin dönemindeki bir diğer önemli olay da, Irak'ın 1991 Körfez Savaşı sırasında İsrail'e yönelik SCUD füzeleriyle gerçekleştirdiği saldırılardır. Bu saldırılar, bölgedeki
tansiyonu daha da artırmış ve İsrail'in güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturmuştur. Bu olaylar, Saddam Hüseyin'in bölgedeki stratejik hedeflerini ve uluslararası ilişkilerdeki etkisini
değerlendirmek açısından önemlidir.
Bu
bölüm, Saddam Hüseyin dönemi ve Kuveyt işgali bağlamında bölgedeki siyasi ve coğrafi dengelerin nasıl etkilendiğini anlamak için kapsamlı bir değerlendirme sunmaktadır. Saddam Hüseyin'in
liderliğindeki Irak'ın bölgesel politikaları ve uluslararası ilişkilerdeki rolü, bölgedeki siyasi dengeleri derinden etkilemiş ve bu dönem, Orta Doğu tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul
edilmiştir.
III. 2003'teki Uluslararası Askeri Müdahale
2003
yılında Irak'a yönelik uluslararası askeri müdahale, bölgedeki siyasi ve coğrafi dengelerin önemli bir dönüşümüne neden olan kritik bir olaydır. Bu bölümde, Irak'ın işgali ve Bağdat'ın ele
geçirilmesi ile IŞİD'in kökenleri ve oluşumu incelenmektedir. Bu olaylar, Orta Doğu'nun siyasi haritasını şekillendiren ve bölgedeki istikrarı derinden etkileyen önemli gelişmelerdir.
A. Irak'ın İşgali ve Bağdat'ın Ele Geçirilmesi
2003
yılında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) liderliğindeki uluslararası bir koalisyon, Saddam Hüseyin'in liderliğindeki Irak'a karşı askeri bir operasyon başlatmıştır. Bu operasyonun temel argümanı,
Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiası ve bu silahların uluslararası güvenliği tehdit ettiği endişesidir. Irak'ın işgali, 20 Mart 2003 tarihinde "Irak Özgürlüğü Operasyonu" adı altında
başlatılmış ve kısa sürede Bağdat dahil olmak üzere Irak'ın stratejik noktaları ele geçirilmiştir.
Irak'ın işgali, bölgedeki siyasi dengeleri derinden etkilemiş ve Orta Doğu'nun istikrarını önemli ölçüde sarsmıştır. Irak'ın işgali sonrasında, bölgede yeni bir siyasi ve güvenlik
ortamı oluşmuş ve bu durum bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirmiştir. Bağdat'ın ele geçirilmesi, Saddam Hüseyin döneminin sonunu işaret etmiş ve Irak'ta siyasi bir boşluk ortaya çıkmıştır.
Ancak, işgal sonrası Irak'ta yaşanan kaos ve istikrarsızlık, bölgede yeni bir güvenlik tehdidi ortaya çıkarmıştır:
B. IŞİD'in Kökenleri ve Oluşumu
IŞİD'in kökenleri ve oluşumu, Orta Doğu'nun karmaşık siyasi ve toplumsal dinamiklerine ve bölgedeki çeşitli tarihsel olaylara dayanmaktadır. Bu örgütün ortaya çıkışını anlamak için
2003 Irak işgali sonrası döneme ve Irak'ın siyasi yapısına dikkat etmek önemlidir. 2003 yılında ABD öncülüğündeki koalisyonun Irak'ı işgali, Saddam Hüseyin'in rejiminin devrilmesine neden oldu ve
bölgede siyasi, toplumsal ve güvenlik açısından büyük bir boşluk yarattı. Bu boşluk, etnik ve dini gerilimleri derinleştirdi ve bölgedeki Sünni nüfus arasında direniş gruplarının ortaya çıkmasına yol
açtı.
IŞİD'in kurucusu ve lideri olan Ebu Musab el-Zerkavi, radikal bir İslamcıydı ve örgütün ideolojik temellerini oluşturdu. Zerkavi, Irak işgali sonrasında örgütlenme becerisiyle
bilinen bir isimdi ve özellikle Sünni nüfus arasında destek bulmayı başardı. Suriye'deki iç savaş da IŞİD'in bölgedeki etkisini artırdı. Örgüt, Suriye topraklarına yayılarak burada da güç kazandı.
Suriye'deki iç savaş ortamı, IŞİD'in kontrol altına aldığı bölgelerde kendi ideolojisini yaymasına ve askeri gücünü güçlendirmesine olanak tanıdı.
Ayrıca, IŞİD'in propaganda ve radikalleşme amacıyla sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanması da önemli bir faktördü. Özellikle internet üzerinden yayılan videolar ve mesajlar,
örgütün gençleri etkilemesine ve onları katılıma teşvik etmesine yol açtı.
Sonuç olarak, Irak'ın işgali ve Bağdat'ın ele geçirilmesi ile IŞİD'in yükselişi, Orta Doğu'nun istikrarı ve güvenliği açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. IŞİD'in kökenleri
ve oluşumu, bölgedeki siyasi, toplumsal ve güvenlik sorunlarının bir sonucudur. Bu örgütün ortaya çıkışı, Orta Doğu'da yaşanan derin çatışmaların ve istikrarsızlığın bir yansımasıdır ve bölgedeki
siyasi dengeleri derinden etkilemiştir.
IV. Kürtlerin Siyasi Durumu
Orta
Doğu'daki siyasi ve coğrafi değişimler, özellikle Kürtlerin siyasi durumunu derinden etkilemiştir. Kürtler, bölgede uzun süredir siyasi ve toplumsal olarak tanınmayan bir etnik grup olmuştur. Ancak,
son yıllarda yaşanan gelişmeler, Kürtlerin siyasi durumunu değiştirmiştir.
Orta
Doğu'da yaşanan siyasi karışıklıklar ve çatışmalar, Kürtler için hem fırsatlar hem de zorluklar yaratmıştır. Irak, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde Kürt nüfusunun varlığı, bölgedeki siyasi
denklemleri karmaşık hale getirmiştir. Özellikle Suriye'deki iç savaş, Kürtler için bir dönüm noktası olmuştur.
Rojava'daki Kürtler, Suriye'deki iç savaşın başlamasıyla birlikte kendilerine yönelik fırsatları değerlendirmeye başladılar. Özerklik ve siyasi temsil talepleriyle hareket eden
Rojava'daki Kürtler, uluslararası alanda da dikkat çekmeyi başardılar. Özellikle IŞİD'e karşı verdikleri mücadele ve demokratik özerklik modeli, Kürtlerin bölgedeki siyasi durumunu
güçlendirdi.
Kürtlerin siyasi kazanımları arasında, özellikle Rojava'da oluşturdukları yönetim modeli ve uluslararası alandaki tanınırlıkları öne çıkmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye ve Irak
gibi komşu ülkelerdeki siyasi gerilimler ve çatışmalar, Kürtlerin siyasi durumunu belirsizleştirmeye devam etmektedir.
Sonuç olarak, Orta Doğu'daki siyasi ve coğrafi değişimler, Kürtlerin siyasi durumunu önemli ölçüde etkilemiş ve onların uluslararası alandaki konumlarını güçlendirmiştir. Ancak,
bölgedeki siyasi belirsizlikler ve çatışmalar, Kürtlerin geleceği üzerinde hala belirsizlikler taşımaktadır.
V. Dinci Terörizmin Oluşumu ve Hedefleri
Dinci terörizmin kökenleri ve hedefleri, uluslararası güvenlik ve istikrar açısından önemli bir konudur. Bu bölümde, dinci terörizmin tanımı, özellikleri, uluslararası boyutu ve
taşıdığı tehlikeler ele alınacaktır.
A. Dinci Terörizmin Tanımı ve Özellikleri
Dinci terörizm, ideolojik bir temele dayanan ve dini inançları kullanarak şiddet eylemlerini meşrulaştıran bir taktiktir. Bu terörizm türü, genellikle radikal dini örgütler veya
gruplar tarafından gerçekleştirilir. Özellikle son yıllarda, İslamcı terör örgütleri, dini inançları siyasi ve şiddet içeren amaçlar doğrultusunda kullanarak büyük çapta saldırılar düzenlemişlerdir.
Dinci terörizmin ana özelliklerinden biri, hedeflerine ulaşmak için dinin yorumlanması ve kullanılmasıdır. Bu terörizm türünde, dinin politik bir araç olarak kullanılması ve dini metinlerin radikal
bir biçimde yorumlanması yaygındır.
B. Dinci Terörizmin Uluslararası Boyutu ve Tehlikeleri
Dinci terörizm, sadece bir ülkenin iç meselesi olarak değil, aynı zamanda uluslararası bir boyuta da sahiptir. Bu terör örgütleri, sınırları aşarak faaliyet gösterebilir ve
uluslararası toplum için ciddi tehditler oluşturabilirler. Özellikle radikal İslamcı örgütler, sınırları aşarak küresel ölçekte operasyonlar düzenleyebilir ve farklı ülkelerde terör saldırıları
gerçekleştirebilirler. Bu durum, uluslararası güvenlik ve istikrarı ciddi şekilde tehdit eder.
Dinci terörizmin uluslararası boyutu, aynı zamanda radikalleşmenin küresel ölçekte yayılmasını da hızlandırabilir. Özellikle internet ve sosyal medyanın kullanımı, terör örgütlerinin
propagandasını ve etkileşimini artırmıştır. Bu durum, terör örgütlerinin genç ve savunmasız bireyleri etkileme ve radikalleştirme potansiyelini artırabilir.
Sonuç olarak, dinci terörizmin tanımı, özellikleri ve uluslararası boyutu, günümüzde uluslararası toplum için önemli bir güvenlik sorununu temsil etmektedir. Bu tür terörizmle etkin
bir şekilde mücadele etmek için uluslararası işbirliği ve koordinasyon önemlidir.
VI. IŞİD'in Kuruluş Süreci ve Liderlik Değişimleri
IŞİD'in kökenleri, ilk ortaya çıkışı, hedefleri ve liderlik değişimleri, örgütün evrimi ve etkisi açısından önemli bir konudur. Bu bölümde, IŞİD'in kuruluş süreci, ilk ortaya çıkışı
ve hedefleri ile liderlik değişimlerinin etkisi ve örgütün yapısındaki dönüşümler ele alınacaktır.
A. IŞİD'in İlk Ortaya Çıkışı ve Hedefleri
IŞİD, 2004 yılında Ebu Musab ez-Zerkavi tarafından Ürdün'de kurulmuş bir örgüttür. Ebu Musab ez-Zerkavi, asıl adı Ahmed Fadıl Nazal el-Khalayleh olan bir militan liderdir.
Sovyet-Afgan Savaşı'nda Mücahitler arasında yer aldıktan sonra, 1990'larda Ürdün'de radikal İslami örgütlerin liderlerinden biri olarak tanınmıştır. 2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin
ardından Irak'ta faaliyet göstermeye başlamış ve El-Kaide'nin Irak kolu olan Cihat ve Tawhid adlı örgütü kurmuştur.
Ebu
Musab ez-Zerkavi liderliğindeki örgüt, sivillere ve yabancı askerlere yönelik saldırılar gerçekleştirmiş ve Irak'ın yanı sıra Şam'ı da kapsayacak geniş bir bölgede bir İslam devleti kurma hedefini
savunmuştur. 2006 yılında ABD ordusu tarafından düzenlenen bir operasyonda öldürülen Zerkavi'nin ölümünden sonra, IŞİD liderliği Ebu Bekir el-Bağdadi'ye devredilmiş ve örgüt, Zerkavi'nin radikal
vizyonunu sürdürerek geniş bir etki alanı kazanmıştır.
IŞİD’ın kökenleri, 2003 yılında Irak'ın ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından işgal edilmesine dayanmaktadır. Bu süreçte, Baas Partisi'nin askeri kanadı olan Irak İslam
Ordusu'nun dağılması, özellikle eski Baas Partisi üyeleri ve Sünni Müslümanlar arasında hoşnutsuzluk ve öfke yaratmıştır. IŞİD, bu hoşnutsuzluğu ve öfkeyi kullanarak Sünni bölgelerde nüfuzunu
artırmış ve radikal İslamcı ideolojisi ile çatışma bölgelerinde güç kazanmıştır.
IŞİD'ın hedefleri arasında, öncelikle Irak ve Şam İslam Devleti'nin kurulması ve ardından bölgede "hilafet" ilan etmek bulunmaktadır. Bu hilafetin, İslam toplumunu yeniden bir araya
getirerek İslam kanunlarına dayalı bir devlet kurmak olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca, IŞİD'in hedefleri arasında uluslararası toplumu sarsmak ve kendilerine karşı savaş açanları cezalandırmak da
yer almaktadır.
B. Liderlik Değişimlerinin Etkisi ve Örgütün Yapısındaki Dönüşümler
IŞİD'in liderlik yapısındaki değişimler, örgütün evrimi ve etkisi üzerinde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Ebu Musab ez-Zerkavi'nin ölümü ve ardından Ebu Bekir el-Bağdadi'nin
liderliğe geçişi, örgütün stratejisinde ve taktiklerinde değişikliklere neden oldu. El-Bağdadi döneminde, örgütün uluslararası terör saldırılarına yönelik stratejisi daha da belirginleşti ve örgüt,
dünya genelinde ciddi tehditler oluşturdu.
Liderlik değişimlerinin yanı sıra, IŞİD'in örgüt yapısındaki dönüşümler de dikkate değerdir. Örgüt, özellikle kontrol ettiği bölgelerde bir devlet gibi hareket ederek yerel
yönetimler oluşturdu ve halkı yönetme ve denetleme stratejileri geliştirdi. Bu dönüşümler, örgütün bölgedeki etkisini ve nüfuzunu artırdı ancak aynı zamanda uluslararası toplumda endişe ve korku
yarattı.
Sonuç olarak, IŞİD'in kuruluş süreci, hedefleri, liderlik değişimleri ve örgütün yapısındaki dönüşümler, terörizmin evrimi ve uluslararası güvenlik açısından önemli bir konuyu temsil
etmektedir. Bu konuların anlaşılması, terörle mücadele stratejilerinin geliştirilmesinde ve uluslararası güvenliğin sağlanmasında kritik bir rol oynamaktadır.
VII. Peşmerge'ye Yapılan Batı Desteklerinin Stratejik Önemi
Peşmerge'nin Rolü ve Önemi:
Peşmerge, Kürt kökenli bir askeri güç olarak, Orta Doğu'da özellikle Irak ve Suriye'de etkin bir rol oynamaktadır. Kökenleri, Kürt halkının tarih boyunca bağımsızlık ve özerklik
mücadelesine dayanmaktadır. Peşmerge, Kürt bölgelerindeki güvenliği sağlama, Kürt siyasi taleplerini ilerletme ve bölgesel dengeyi koruma gibi çok çeşitli görevleri üstlenmektedir. Özellikle IŞİD'in
yükselişi ve bölgedeki çatışmaların yoğunlaşmasıyla, Peşmerge'nin rolü daha da önem kazanmıştır. Peşmerge, IŞİD'e karşı mücadelede ön saflarda yer alarak bölgenin istikrarı için kritik bir güç
olmuştur.
Batı'nın Peşmerge'ye Yönelik Yardımları ve Etkileri:
Batı, özellikle ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, Peşmerge'ye çeşitli şekillerde destek sağlamıştır. Bu destek, askeri eğitim, silah ve lojistik yardımları içermektedir. Batı'nın
Peşmerge'ye sağladığı bu yardımlar, Peşmerge'nin IŞİD'e karşı mücadelesini güçlendirmiş ve bölgedeki istikrarı artırmıştır. Ayrıca, Batı'nın desteği, bölgedeki Kürt güçlerinin kapasitesini artırmış
ve IŞİD'in ilerlemesine karşı etkili bir savunma mekanizması oluşturmuştur.
Ancak, Batı'nın Peşmerge'ye sağladığı yardımların bazı siyasi ve stratejik sonuçları olmuştur. Özellikle, bu yardımların Kürt bölgeleri arasındaki siyasi dengeyi değiştirdiği ve Kürt
siyasi hareketinin güçlenmesine katkı sağladığı görülmektedir. Ayrıca, Batı'nın Peşmerge'ye verdiği destek, bölgedeki Kürt bağımsızlık taleplerini artırmış ve bölgesel siyasi dengeleri etkilemiştir.
Bu durum, özellikle Irak ve Suriye gibi ülkelerdeki iç siyasi ve etnik dinamikler üzerinde etkili olmuştur.
Sonuç olarak, Batı'nın Peşmerge'ye sağladığı destek, bölgedeki çatışmaların yönetilmesinde önemli bir rol oynamış ve IŞİD'e karşı mücadelede etkili bir güç oluşturmuştur. Ancak, bu
desteğin siyasi ve stratejik sonuçları da dikkate alınmalı ve bölgedeki tüm aktörlerin çıkarları gözetilmelidir
VIII. İsrail'in IŞİD'e Karşı Mücadelesi
A. İsrail'in Stratejik Yaklaşımı ve Müdahale Politikaları:
İsrail, IŞİD gibi radikal örgütlerin bölgedeki varlığı ve etkisi karşısında stratejik bir yaklaşım benimsemektedir. İsrail'in bu yaklaşımı, öncelikle kendi ulusal güvenliği ve
sınırlarını korumaya odaklanmaktadır. İsrail, IŞİD'in bölgedeki etkisini ve faaliyetlerini ciddi bir tehdit olarak değerlendirmekte ve bu tehdide karşı etkili önlemler almaktadır.
İsrail'in müdahale politikaları, özellikle istihbarat operasyonları ve askeri tedbirler üzerinde yoğunlaşmaktadır. İsrail istihbarat birimleri, IŞİD'in bölgedeki faaliyetlerini
izlemekte ve tehditleri değerlendirmektedir. Bu istihbarat bilgileri, İsrail'in askeri operasyonlarını yönlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. İsrail, IŞİD'in bölgedeki varlığına karşı sınır
güvenliğini sağlamak için askeri operasyonlar düzenlemekte ve sınırlarını korumak için gerekli tedbirleri almaktadır.
B. İsrail'in Uluslararası Toplumla İşbirliği ve Değerlendirmeleri:
İsrail, IŞİD gibi terörist örgütlere karşı mücadelesinde uluslararası işbirliğine önem vermekte ve uluslararası toplumla yakın bir şekilde çalışmaktadır. İsrail, IŞİD'in bölgedeki
varlığına karşı uluslararası koalisyonlara katılarak, ortak bir strateji ve eylem planı geliştirmekte ve uygulamaktadır. Bu çerçevede, İsrail istihbaratı, diğer ülkelerle istihbarat paylaşımını ve
ortak operasyonları desteklemektedir.
İsrail'in IŞİD'e karşı mücadelesine uluslararası toplumun bakış açısı, genellikle olumlu yönde olmuştur. Uluslararası toplum, İsrail'in terörist örgütlere karşı etkili bir şekilde
mücadele ettiğini ve bölgedeki istikrarı desteklediğini takdir etmektedir. Ancak, İsrail'in bu mücadelesinin siyasi ve stratejik boyutları, farklı görüşlere neden olmaktadır. Bazı ülkeler, İsrail'in
terörle mücadelesini desteklerken, diğerleri İsrail'in bölgedeki rolünü eleştirmekte ve tartışmaktadır.
Sonuç olarak, İsrail'in IŞİD'e karşı mücadelesi, stratejik yaklaşımı ve uluslararası işbirliği çerçevesinde şekillenmektedir. İsrail, kendi ulusal güvenliğini korumak ve bölgedeki
istikrarı desteklemek için etkili bir şekilde hareket etmekte ve uluslararası toplumla yakın işbirliği içinde bulunmaktadır.
IX. Türkiye'nin IŞİD'le Mücadelesi
A. Türkiye'nin Terörle Mücadeledeki Rolü ve Stratejisi:
Türkiye, terörle mücadeledeki kararlılığı ve etkin stratejisiyle önemli bir rol oynamaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, terör örgütü IŞİD'e karşı
güçlü bir mücadele sergilemektedir. Türkiye, IŞİD'in bölgedeki varlığına karşı askeri operasyonlar düzenlemekte, terör örgütünün lojistik destek ve finansman kaynaklarını hedef almakta ve
uluslararası işbirliği çerçevesinde teröristlerin etkisiz hale getirilmesine katkı sağlamaktadır.
Türkiye'nin terörle mücadeledeki stratejisi, sadece askeri operasyonlara dayanmamaktadır. Aynı zamanda, Türkiye, IŞİD'in ideolojik ve sosyal köklerini kurutmak için toplumun tüm
kesimlerini kucaklayan bir yaklaşım benimsemektedir. Bu çerçevede, Türkiye, radikalizmi önlemeye yönelik eğitim ve rehabilitasyon programlarına önem vermektedir. Ayrıca, Türkiye, sınır güvenliğini
sağlamak ve teröristlerin sınırdan geçişini engellemek için teknolojik ve güvenlik önlemlerini artırmaktadır.
B. NATO Üyeliğinin Türkiye'nin IŞİD'le Mücadelesine Etkisi:
Türkiye'nin NATO üyeliği, terörle mücadeledeki etkinliğini artırmakta ve uluslararası işbirliğini güçlendirmektedir. NATO, Türkiye'nin terörle mücadelesine destek vererek, üye
ülkeler arasında koordinasyonu sağlamakta ve ortak bir strateji oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Türkiye'nin NATO üyeliği, terörle mücadelede teknik ve lojistik destek sağlamak için NATO'nun
kaynaklarını kullanmasına olanak tanımaktadır.
NATO'nun Türkiye'nin terörle mücadelesine etkisi, aynı zamanda bölgesel istikrarın ve güvenliğin korunmasına da katkı sağlamaktadır. NATO'nun Türkiye'ye verdiği destek, bölgedeki
terör tehditlerine karşı ortak bir savunma mekanizması oluşturulmasına yardımcı olmakta ve bölgesel istikrarı güçlendirmektedir. Bu çerçevede, Türkiye'nin NATO üyeliği, bölgedeki terör tehditleriyle
etkin bir şekilde mücadele etmesine ve bölgenin güvenliğini sağlamasına olanak tanımaktadır.
X. Sonuç ve Değerlendirme
A. Makalenin Özeti ve Ana Bulgular:
Bu
makale, Ortadoğu'daki siyasi ve coğrafi dengelerle ilişkilendirilmiş bir değerlendirme sunmuştur. İlk olarak, IŞİD'in yükselişi ve etkileri incelenmiş, ardından Saddam Hüseyin dönemi ve Kuveyt işgali
ile 2003'teki uluslararası askeri müdahalenin rolü ele alınmıştır. Ayrıca, Kürtlerin siyasi durumu ve dinci terörizmin oluşumu ve hedefleri detaylı bir şekilde incelenmiştir. IŞİD'in kuruluş süreci,
liderlik değişimleri ve Peşmerge'ye yapılan Batı desteklerinin stratejik önemi de makalenin ana başlıkları arasında yer almaktadır. İsrail'in IŞİD'e karşı mücadelesi ve Türkiye'nin terörle mücadelesi
de ele alınmıştır.
Makalenin ana bulguları, IŞİD'in kökenlerinin Ortadoğu'daki siyasi ve coğrafi dengelere sıkı sıkıya bağlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, terörizmin bölge ve dünya genelindeki
etkileri incelenmiş, terörle mücadeledeki uluslararası işbirliğinin önemi vurgulanmıştır. Kürtlerin siyasi durumu ve Peşmerge'nin rolü, bölgedeki siyasi dinamiklerin anlaşılmasında kritik bir öneme
sahiptir. İsrail'in IŞİD'e karşı mücadelesi ve Türkiye'nin terörle mücadelesi de bölgesel güvenlik açısından önemli bir değerlendirme konusudur.
B. Gelecekteki Çalışmalar ve Öneriler:
Gelecekteki çalışmalar, Ortadoğu'daki siyasi ve coğrafi dengelerin daha derinlemesine incelenmesini gerektirmektedir. Özellikle, bölgedeki güç dengeleri, etnik ve dini çatışmaların
kökenleri ve uluslararası aktörlerin rolü daha detaylı bir şekilde ele alınmalıdır. Ayrıca, terörizmle mücadele stratejilerinin etkinliği ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi üzerine daha
fazla araştırma yapılmalıdır.
Öneriler arasında, bölgesel güvenliğin artırılması için uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi ve bölgesel aktörler arasında diyaloğun teşvik edilmesi yer almaktadır. Ayrıca,
terör örgütlerinin finansman kaynaklarının tespit edilmesi ve kesilmesi için uluslararası çabaların artırılması gerekmektedir. Gelecekteki çalışmalar, bölgedeki siyasi ve coğrafi dinamiklerin daha
iyi anlaşılmasına ve bölgesel istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır.
XI. Alfabetik sıraya göre düzenlenmiş kaynak listesi:
al-Tamimi, A. J. (2016). "Der ISIS-Reader: Meilensteintexte der Bewegung des Islamischen Staates." New York: Oxford University Press.
Byman, D. (2015). "Al-Qaida, der Islamische Staat und die globale Dschihad-Bewegung: Was jeder wissen muss." New York: Oxford University Press.
Cockburn, P. (2015). "Der Aufstieg des Islamischen Staates: ISIS und die neue sunnitische Revolution." London: Verso.
Cockburn, P. (2017). "Das Zeitalter des Dschihad: Islamischer Staat und der Große Krieg um den Nahen Osten." London: Verso.
Fishman, B. (2017). "Der Masterplan: ISIS, Al-Qaida und die Dschihad-Strategie für den endgültigen Sieg." New Haven: Yale University Press.
Gerges, F. A. (2016). "ISIS: Eine Geschichte." Princeton: Princeton University Press.
Hassan, H. (2017). "ISIS: Innerhalb der Terrorarmee." New York: Regan Arts.
Jones, S. G. (2016). "ISIS: Der Terrorstaat." New York: Random House.
Lister, C. (2015). "Der syrische Dschihad: Al-Qaida, der Islamische Staat und die Evolution einer Aufstandsbewegung." London: Hurst.
Stern, J., & Berger, J. M. (2015). "ISIS: Der Terrorstaat." New York: HarperCollins.
Yazıcıoğlu, Ü. (2000). Das Asylgrundrecht und die türkisch-kurdische Zuwanderung. Frankfurt am Main; Berlin; Bern; Bruxelles; New York; Oxford; Wien: Lange. (Europäische
Hochschulschriften: Reihe 2, Rechtswissenschaft; Bd. 2930) Zugl: Speyer. Dt. Hochsch. für Verwaltungswiss., Diss., 2000.
Yazıcıoğlu, Ü. (2000). Die Bildung von Fraktionen im Parlament: Verfassungsrechtliche, wahlrechtliche und geschäftsordnungsrechtliche Vorgaben. 1. Aufl. Berlin:
Köster.
Yazıcıoğlu, Ü. (2000). Zuwanderung von Kurden: Ursachen und Asylrechtsprechung, die PKK und der Fall Öcalan. 1. Aufl. Berlin: Köster.
Yazıcıoğlu, Ü. (2002). Die Umsetzung der politischen Kriterien von Kopenhagen in der Türkei. 1. Aufl. Berlin: Yazıcıoğlu.
Yazıcıoğlu, Ü. (2002). Europäische Studien zur Integration der Türkei. Osnabrück: Der Andere Verlag.
Yazıcıoğlu, Ü. (2003). Die Dynamik in der Europäischen Union – Auswirkungen auf politische, rechtliche sowie institutionelle Rahmenbedingungen. Osnabrück: Der Andere Verlag. (Reihe
Rechtswissenschaft). Zugl: Freie Universität Berlin, Diss., 2003.
Yazıcıoğlu, Ü. (2003). Meinungsaustausch um einen möglichen Beitritt der Türkei zur Europäischen Union. 1. Aufl. Berlin: Yazıcıoğlu.
Yazıcıoğlu, Ü. (2004). Die Türkeipolitik der Europäischen Union. Osnabrück: Der Andere Verlag.
Yazıcıoğlu, Ü. (2004). Recht und Demokratie in Europa. Tönning: Der Andere Verlag. (Reihe Rechtswissenschaft).
Yazıcıoğlu, Ü. (2005). Erwartungen und Probleme hinsichtlich der Integrationsfrage der Türkei in die Europäischen Union. Berlýn: Tena Verlag. (Reihe Rechtswissenschaft). Zugl:
Freie Universität Berlin, Habilitationsschrift, 2005.
Yazıcıoğlu, Ü. (2020). Türkiye'de Kürtler. Europäische Hochschulschriften. Verlag: (Reihe Rechtswissenschaft) Europäisches Institut für Menschenrechte.
Yazıcıoğlu, Ü. (2023, Kasım). "Records in the Political History of Europe." Europäische Hochschulschriften. Verlag:(Reihe Rechtswissenschaft) Europäisches Institut für
Menschenrechte.
1 Kasım 2014, Berlin,
Aktualize 11 Şubat 2024 Lüxsenburg