Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Hukuki Perspektiften Abdullah Zeydan'ın Van Belediye Başkanlığı Adaylığı

Hukuki Perspektiften Abdullah Zeydan'ın Van Belediye Başkanlığı Adaylığı

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

     1. Giriş:

Türkiye'deki belediye başkan-lığına aday olma süreci, belirli yasal şartlara tabi bir prosedür olarak değerlendiril-mektedir.

Bu şartlar arasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma, en az 6 ay süreyle hapis cezası almamış olma ve muhtar adayları için aday olunan bölgede ikamet etme koşulları bulunmaktadır. Bu çalışma, 2024 seçimleri için Van Belediye Başkanlığı için adaylık başvurusu yapan Abdullah Zeydan'ın hukuki durumunu detaylı bir şekilde objektif bir perspektifte ele alarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye'deki belediye başkan adaylığı süreci, temsili demokrasi kavramı çerçevesinde incelenerek, demokrasiye doğru bir evrim olup olmadığı konusunu tartışma amacını taşımaktadır. Mahalli İdareler Genel Seçimleri, belediyelerin en önemli organı olan başkanları beş yılda bir belirlemektedir. Seçim mevzuatında, yerel yönetim birimlerinde temsilci olabilme kriterleri geniş bir perspektife sahip olmasına rağmen, bu genişlik uygulamada eşit bir şekilde yansımamaktadır.

 

Seçimlere katılım, siyasi partilerin adayı veya bağımsız aday olarak mümkündür. Ancak, bağımsız aday olmanın zorluklarına ek olarak, siyasi partilerden adaylık süreci de aday adaylığı ve parti üst yönetiminin onayından geçen çeşitli aşamalara tabidir. Partilerin genel merkezlerinin aday belirleme sürecindeki etkin gücü ve belediye başkan adaylarının belirlenmesindeki son söz hakkı, vatandaşların seçeneklerini belirleme özgürlüğünü sınırlayabilmektedir.

 

Belediye başkan adaylarının belirlenmesinde, sürecin şeffaf, katılımcı ve demokratik yöntemlere uygun şekilde yürütülmesi önemlidir. Aksine, tüm aşamalarıyla halkın doğrudan belirleyici olması yerine, önceden belirlenmiş seçeneklerden birinin dayatılması, demokrasi adı verilen bir süreç doğrultusunda ilerleyebilir. Partisi tarafından belirlenen belediye başkanları için, partinin politikaları ile vatandaşların beklenti ve talepleri arasında bir çatışma olması durumu, açık bir şekilde ele alınmalıdır.

 

2.Hukuki Durum:

Belediye başkanlığına seçilebilme şartları, 2972 sayılı kanunun 9. maddesi tarafından belirlenmiştir. Bu maddeye göre, 25 yaşını dolduran her Türk vatandaşı, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde belirtilen sakıncaları taşımadığı sürece belediye başkanlığına aday olabilir ve seçilebilir. Ayrıca, aynı kanunun 10. maddesine göre, Anayasa ve kanunlarda yazılı şartlara uygun olan her vatandaş, siyasi parti listesinden ya da bağımsız olarak belediye başkanlığına adaylığını koyabilir.

 

Ayrıca, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun ilgili maddeleri de belediye başkanının seçilme şartlarını düzenlemektedir. Bu kapsamda, seçilme yeterliliğini kaybeden belediye başkanlarının durumu, İçişleri Bakanlığı'nın başvurusu üzerine Danıştay tarafından verilecek kararla sona erdirilmektedir. 5393 sayılı Kanun'un diğer maddelerinde ise belediye başkanları için kamu hizmetinden yasaklılık durumu ele alınmaktadır. Kamu hizmetinden yasaklılık durumunda, bu durumun seçim dönemini aşmaması halinde belediye meclisleri tarafından bir başkan vekili seçileceği, yasaklılık durumunun seçim dönemini aşması halinde ise belediye meclisleri tarafından bir başkanın seçileceği belirtilmiştir.

 

Özetle, Cumhurbaşkanı, milletvekili ve belediye başkanı olarak seçilebilmek için, milletvekili seçilmeye engel durumun bulunmaması gerekmektedir. Bu durumu belirlemek içinse ilgili yasal düzenlemelerde yer alan şartlara dikkat edilmelidir.

 

Demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesi, özellikle seçimlerin demokratik bir biçimde gerçekleşmesiyle yakından ilişkilidir. Seçimler, demokratik bir hayatın vazgeçilmez bir unsurudur ve bu süreçte adayların belirlenmesi, demokrasi için kritik bir aşamadır. Bu belirleme sürecinde, demokratik ilkelerin ve katılımcı mekanizmaların işletilmesi, siyasi hayatın düzenli ve meşru bir şekilde devam etmesini sağlar. Abdullah Zeydan'ın geçmişindeki terör örgütüne yardım etme suçundan aldığı 8 yıl 1 ay hapis cezası, hukuki açıdan onaylanmıştır. Ancak, mevcut hukuki durum ve güncel değişiklikler ışığında, bu suçun adaylık hakkını etkileyip etkilemeyeceği önemli bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Terör örgütüne yardım etme suçu, seçilme hakkını engelleyebilecek ciddi bir hukuki engel teşkil edebilir.

 

Öte yandan, belediye başkanlığına aday olacak bir bireyin en az 6 ay süreyle hapis cezası almamış olma şartı bulunmaktadır. Eğer Abdullah Zeydan'ın aldığı ceza bu süreyi aşıyorsa, adaylık için bu önemli şartı karşılamış olmayabilir. Ayrıca, terör suçlarından mahkûmiyet durumu adaylık sürecini etkileyen önemli bir faktördür. Türkiye'de Yüksek Seçim Kurulu (YSK), adayların sicilini değerlendirir ve terör suçlarından mahkûm olan kişilerin adaylık başvurularını reddedebilir. Bu durumda ilgili parti, yeni bir aday belirlemek durumunda kalabilir. YSK'nın bu tür suçlara karışmış adayları adaylık sürecinden elerken, demokratik bir seçim süreci ve halkın güvenliği açısından önemli bir rol oynamaktadır

 

3.Hukuken Yasaklanmış hakların iadesi

Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesi, mahkûmiyet durumlarına bağlı olarak seçilme engelinin ortaya çıkmasında etkin bir rol oynamaktadır. Bu madde, cezanın tamamıyla infaz edilene kadar, özellikle kamu hizmetinden yasaklılık durumu sebebiyle seçilmeye engel oluşturan bir durumu ifade etmektedir. Ancak, cezanın infazı tamamlandığında, "kamu hizmetinden yasaklılık" durumu sona erer ve bu duruma bağlı olarak oluşan seçilme engeli ortadan kalkar. Ancak, seçilme engeli sadece kamu hizmetinden yasaklılık durumu ile sınırlı değildir. Anayasa'nın 76/2. maddesi ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde belirtilen suçlardan mahkûmiyet durumunda veya bir suçtan bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkûm edilme durumunda da seçilme yeterliliği kaybedilir. Bu tür mahkumiyetler, cezanın tamamlanmış olmasına rağmen seçilme engeli durumunu devam ettirir.

Seçilme engelini aşabilmek ve seçilme yeterliliğini yeniden kazanabilmek için bireyin, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun 13/A maddesi uyarınca yasaklanmış haklarını geri almak için bir karar alması gerekmektedir. Yani, bu durumu düzeltebilmek ve seçilme yeterliliğini yeniden elde edebilmek için yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması kaçınılmazdır. Bu süreç, özellikle TCK m.53'ten kaynaklanan cezanın infazı süresince oluşan kamu hizmetinden yasaklılık durumu haricinde, cezanın infazını takiben seçilme engelinin devam ettiği durumları kapsamaktadır. Süresiz hak yoksunluğu durumlarında, mahkûmiyet sürecinin etkisiyle ortaya çıkan seçilme engeli, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı ile kaldırılabilir. Bu kararın etkisi, verildiği tarihten itibaren ileriye dönük olarak geçerlidir.

 

Ancak, Anayasa m.76/2'nin milletvekili seçilebilme için belirlediği yeterlilik şartlarının genişletilmesi mümkün değildir. Anayasa m.76/2, milletvekili seçilemeyecek durumları açıkça düzenlemiştir. Anayasa'da yer alan açık yasak, 5352 sayılı Kanun m.13/A'da düzenlenen yasaklanmış hakların iadesi mekanizmasıyla ortadan kaldırılamaz. Anayasa m.11/2'ye göre, kanunlar Anayasaya aykırı olamaz; bu nedenle, yasaklanmış hakların iadesiyle milletvekili seçilebilme yeterliliğini yeniden kazanmanın, 2839 sayılı Kanun hükümlerinin değiştirilmesine etkisi olmaz. Anayasa m.76/2 kapsamına giren bireylerin, yasaklanmış hakların iadesi kararı alsa bile, milletvekili olabilme imkanının bulunmadığı kabul edilmelidir. Eğer Anayasa m.76/2'ye tabi olan bireylerin tekrar milletvekili olabilmesi arzulanıyorsa, milletvekili seçilme yeterliliğinin nasıl kazanılacağı ve bu kazanmanın şartlarının yeniden Anayasa'da düzenlenmesi gerekmektedir.

Aday belirleme sürecinde, parti içinde demokratik prensiplerin gözetilmesi büyük önem taşır. Parti üst yönetimi tarafından belirlenen adayların dayatılması, demokratik bir yaklaşıma aykırıdır ve demokrasiye zarar verebilir. Demokratik bir sürecin temelinde, halkın kendi temsilcilerini seçme ve denetleme hakkı vardır. Demokrasinin ruhunu yansıtabilmek için yerel seçimlerde demokratik ilkelerin ve katılımcı mekanizmaların etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Halka hizmet sunan belediyelerde, başkanların seçim meşruiyetine riayet etmeleri ve hesap verebilirlik ilkesini benimsemeleri önemlidir. Demokrasinin en geniş düzeyde uygulanması, halkın katılımının ve denetim mekanizmalarının aktif olarak çalıştığı bir süreci mümkün kılar.

 

Sonuç olarak,

Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesi aracılığıyla ortaya çıkan seçilme engeli, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı ile aşılabilir. Ancak, bu süreç, Anayasa m.76/2'nin belirlediği seçilme yeterlilik şartlarını değiştirmemektedir. Eğer Anayasa m.76/2 kapsamına giren bireylerin milletvekili olabilme imkanını yeniden kazanması arzulanıyorsa, bu durumu düzenleyen hükümlerin Anayasa düzeyinde revize edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, demokratik ilkelerin gözetilmesi ve katılımcı mekanizmaların güçlendirilmesi, Türkiye'deki seçim süreçlerinin daha demokratik ve adil bir zeminde gerçekleşmesine katkı sağlayacaktır.

 

4. İkamet Etme Şartının Yerel Seçim Adaylığı Sürecindeki Rolü

Türkiye'deki yerel seçimler, adayların genellikle ikamet etme zorunluluğu taşımadığı bir süreç olarak bilinir. Ancak, bazı özel durumlar ve özellikle muhtarlık adaylığı için bu şartın aranabildiği bilinmektedir. Yerel seçimlerde aday olabilmek için genellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı aranırken, aynı zamanda seçilen bölgede belirli bir süre ikamet etme şartı, özellikle muhtarlık adaylığı için geçerli olabilmektedir.

 

Yerel seçim süreçlerinde adaylık için ikamet şartının genelde aranmamasına rağmen, adayın mahkûmiyet durumu dikkate alınarak Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylığın onaylanması veya reddedilmesi gibi hususlar değerlendirilebilir. Yerel seçimlerde aday olacak bireyin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartını sağlaması beklenirken, ayrıca belirli bir bölgede ikamet etme süresi, muhtarlık adaylığında öne çıkan bir kriter olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Bu bağlamda, yerel seçimlerde ikamet etme şartının genellikle esnek bir nitelik taşıdığı, ancak muhtarlık adaylığı gibi özel durumlarda daha belirgin bir gereklilik haline gelebileceği gözlemlenmektedir. Adayların mahkûmiyet durumları ise, YSK'nın değerlendirmesi sonucunda adaylıklarının onaylanıp onaylanmayacağına ilişkin kritik bir faktördür.

 

Bu durum, yerel seçimlerin hukuki çerçevesinde adaylık süreçlerinin karmaşıklığını vurgular. Adayların uygunluk kriterleri üzerindeki bu dinamik etmenler, seçim sürecinin adil ve şeffaf bir biçimde yönetilmesini sağlamak adına hukuki bir dengeleme gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yerel yönetimlerin temsilinde adaylık süreçlerinin, demokratik prensiplere ve hukuki normlara uygun bir şekilde gerçekleşmesi, yerel demokrasinin sağlıklı işleyişini temin etmek adına kritik bir öneme sahiptir.

 

Netice olarak, yerel seçimlerde ikamet etme şartı, genelde gevşek bir nitelik taşımakla birlikte, muhtarlık adaylığı gibi özel durumlarda daha belirgin hale gelebilmektedir. Adayların mahkûmiyet durumları ise, YSK tarafından titizlikle değerlendirilmekte olup, yerel seçim süreçlerinin hukuki çerçevesinde önemli bir role sahiptir. Bu noktada, hukuki düzenlemelerin demokratik değerlere uygun bir şekilde güncellenmesi ve sürecin şeffaf bir biçimde yönetilmesi, yerel demokrasinin sağlıklı gelişimi açısından elzemdir.

 

5.Değerlendirme ve Sonuç:

 

a) Abdullah Zeydan'ın siyasi kariyeri ve mimarlık alanındaki başarıları, dikkat çeken ve takdir edilen bir özgeçmişe sahiptir. Siyasetteki liderlik yetenekleri ve mimarlık alanındaki başarılı projeleri, onu toplum içinde tanınan bir isim haline getirmiştir. Zeydan'ın siyasi angajmanı, toplumsal konularda duyarlılığı ve çeşitli platformlarda sergilediği etkinlikleri, kendisini önemli bir figür haline getirmiştir. Mimarlık kariyerindeki başarıları, estetik ve fonksiyonu bir araya getiren projelerle kendini göstermiştir. Yaratıcı ve işlevsel tasarımlarıyla, mimarlık alanında adından söz ettirmiş ve projelerine kattığı değerle dikkat çekmiştir. Ancak, bu başarıların hukukun üstünde olmadığını vurgulamak önemlidir. Hukuki normlar, toplumsal düzenin ve adil bir yönetimin temelini oluşturur. Abdullah Zeydan'ın başarıları takdir edilirken, herhangi bir bireyin hukuki çerçeve içinde faaliyet göstermesi ve toplumun hukuk kurallarına saygı göstermesi gerekliliği unutulmamalıdır. Hukukun üstünlüğü, demokratik bir toplumun temel prensiplerinden biridir ve bu prensip, herkesin eşit şekilde hukuki normlara uymasını öngörür.

 

b) Yerel seçimlerde nitelikli belediye başkanlarının belirlenmesi, demokratik ilkelerin korunması ve katılımcı süreçlerin etkin bir şekilde işletilmesiyle mümkündür. Bu şekilde seçilecek nitelikli belediye başkanları, kentsel yaşamın kalitesini artırarak, demokratik değerlere uygun politikaları ve uygulamaları hayata geçirebilirler.

 

c) Bu tür değerlendirmeler genellikle yerel seçim kurulları veya Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılmaktadır. Hukuki süreçlerin tamamlanması beklenir ve ciddi suçlardan kaynaklanan hukuki engeller, adaylığı reddetme konusunda bir neden olabilir. Dolayısıyla, Abdullah Zeydan'ın 2024 seçimlerinde Van Belediye Başkanlığına aday olup olamayacağı, güncel hukuki durumu ve ilgili yasal düzenlemeler göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Hukuki süreçlerdeki gelişmelerin takip edilmesi ve en güncel bilgilere ulaşmak, objektif bir değerlendirme için önemlidir.

 

d) Belediye başkanının seçilme şartları, çeşitli yasal düzenlemelerle belirlen-miştir. Bu bağlamda, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un 9. maddesi, seçilme yeterliliği açısından 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde belirtilen sakıncaları taşımamak şartını öngörmüştür.

 

e) Özetle, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınsa bile, Anayasa'nın belirlediği milletvekili seçilebilme şartlarına uyulması gerekmektedir. Yasaklanmış hakları geri verilen kişilerin milletvekili seçilebilme imkanının olmadığı, ancak uygulamanın bu konuda farklı bir yönde ilerlediği ifade edilmektedir. Bu bağlamda, seçim süreçlerindeki hukuki normlar ve pratikler, demokratik değerlere uygun bir şekilde güncellenmelidir.

 

19 Ocak 2024, Davos-İsviçre

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}