Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Gazze Şeridi Krizi: Barışın Kapısını Aralamak İçin Diplomasi ve Diyalog

 Gazze Şeridi Krizi: Barışın Kapısını Aralamak İçin Diplomasi ve Diyalog

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

1.) Giriş:

Gazze Şeridi krizi, İsrail-Filistin çatışmasının son dönemdeki dramatik olaylarını vurguluyor. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın köken-leri, toprak anlaşmazlıkları ve etnik faktörlerle karmaşık bir geçmişe dayanıyor. İsrail'in Filistin topraklarına yönelik politikaları, özellikle yerleşim birimlerinin artışı ve Gazze Şeridi'ne uygulanan abluka politikası, büyük eleştirilere neden oluyor. Hamas, Filistin topraklarından İsrail'i çıkarmayı hedefleyen bir örgüt olarak öne çıkıyor. Ancak Hamas'ın statüsü, uluslararası düzeyde tartışmalı bir konu. Rusya'nın Gazze'deki son gelişmelere müdahil olma isteği, diplomatik çözümün önemini gösteriyor. Son olarak, Gazze Şeridi'ndeki son olaylar, büyük insani trajedilere yol açmış durumda ve barışçıl bir çözümün öneminin bir kez daha altını çizmek gerekiyor.

 

Rusya, Hamas ile görüşmeler yaptığını açıklamıştır. Bu görüşmelerin amacı, bölgedeki çatışma ve gerilimi azaltmak için çözüm yolları aramaktır. Hamas'ın statüsü uluslararası düzeyde tartışmalı bir konu olmasına rağmen, Rusya bu görüşmeleri gerçekleştirdiğini açıklamıştır. Tüm bu karmaşık ve istikrarsız durum içinde, Kürt topluluğunun bu krizde nasıl bir tutum alması gerektiği önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı ülkelerde yaşayan Kürt nüfusu, benzersiz bir bakış açısına ve basiretli bir konuma sahiptir.

 

Gazze Şeridi, uzun yıllardır süren İsrail-Filistin çatışmasıyla adını sıkça duyuran bir bölge olarak dikkat çekiyor. Son dönemde yaşanan dramatik olaylar, bu bölgenin çalkantılı geçmişini bir kez daha dünya gündemine taşıdı. İsrail'in misilleme saldırıları ve Hamas'ın saldırıları, binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine ve çığırından çıkan bir insani trajediye yol açtı. Bu yazıda, Gazze Şeridi krizinin arka planı, tarafların pozisyonları ve bölgedeki güncel gelişmeler ele alınacaktır. Ayrıca, barışçıl bir çözümün kapısını aralamak için diplomasi ve diyalogun önemine vurgu yapılacaktır. Çünkü tarih göstermiştir ki, sadece silahlar susarsa insanlık için gerçek bir zafer kazanılabilir.

 

2.) İsrail-Filistin çatışması

İsrail-Filistin çatışması, uzun yıllara dayanan karmaşık bir tarih ve birçok siyasi, toprak ve etnik faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmış bir sorundur. Bu çatışmanın tarafları İsrail ve Filistinliler olmakla birlikte, İsrail'in Filistinlilere yönelik politikaları tarih boyunca pek çok eleştiriye tabi tutulmuştur. Bu eleştiriler, bir dizi önemli konuyu içermektedir: İsrail, 1967 Altı Gün Savaşı'ndan bu yana Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi gibi Filistin topraklarının büyük bir kısmını işgal etmiştir. Bu topraklar üzerinde İsrail yerleşimleri inşa etmek, Filistinlilere ait arazileri ve kaynakları gasp etmek anlamına gelmektedir. Yerleşim birimlerinin artması, Filistinlilerin kendi topraklarına erişimini sınırlamakta ve olası bir barış anlaşmasını zorlaştırmaktadır.

Gazze Şeridi'ne uygulanan abluka politikası, Gazze'deki 2 milyon Filistinliyi etkilemektedir. İsrail, Gazze'nin sınırlarını kontrol altında tutmakta ve gıda, ilaç, yakıt ve inşaat malzemeleri gibi temel ihtiyaçların girişini sık sık sınırlamaktadır. Bu durum, Gazze'de insani bir krize yol açmış ve ekonomik sıkıntılara neden olmuştur. Gazze'deki insanlar, temel sağlık hizmetlerine ve eğitime erişimde güçlükler yaşamaktadır. İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonları sırasında sivil kayıpların yaşanması büyük bir endişe kaynağıdır. Sivillerin hedef alındığı ya da sivil binaların zarar gördüğü olaylar, uluslararası insan hakları örgütlerinin ve toplumların eleştirisine neden olmaktadır. Bu tür olaylar, çatışmanın daha da derinleşmesine yol açmakta ve barışa ulaşma çabalarını zorlaştırmaktadır.

 

İsrail-Filistin çatışması, uluslararası hukukun birçok yönüne dikkat çekmektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, bu çatışmanın çözümüne dair önemli parametreler içermektedir. İsrail-Filistin barış süreci için temel taşlar olan iki devletli çözüm ve sınırların tanınması gibi kavramlar, uluslararası hukukun önemli prensiplerini yansıtmaktadır.

İsrail'in Filistin politikalarının eleştirilmesi, çatışmanın çözümüne ulaşmak için birçok kişi ve ülkenin çaba sarf etmesini gerektirir. Uluslararası toplum, taraflar arasında barışçıl diyaloğu teşvik etmeli, sivil kayıpları en aza indirmek için çaba göstermeli ve uzun vadeli bir barış anlaşması için destek sağlamalıdır. Ancak çatışmanın kökeni ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, bu zorlu bir süreç olacaktır.

 

3.) Dünya genelinin Hamas ‘a bakışı

Hamas, 1987 yılında Filistin topraklarında Filistin direniş hareketi olarak kurulmuş bir siyasi ve askeri örgüttür. Hamas'ın tam adı "Harakat al-Muqawama al-Islamiya" yani "İslami Direniş Hareketi’dir. Hamas'ın temel amacı, Filistin topraklarını İsrail'den kurtarmak ve bağımsız bir Filistin devleti kurmaktır. Hamas, Filistin'deki uzun süreli bir siyasi ve askeri aktör olarak öne çıkan bir örgüttür. Hamas'ın temel hedefi, Filistin topraklarının özgürlüğünü elde etmek için İsrail'e karşı silahlı direniş yoluyla mücadele etmektir. Hamas, Filistin siyaset sahnesinde önemli bir rol oynamaktadır. 2006 yılında Gazze Şeridi'nde yapılan seçimlerde Hamas, Yaser Arafat'ın öncülüğündeki Fatah Hareketi'ni geride bırakarak zafer kazanmıştır. Ancak bu seçim sonrası yaşanan iç çatışmalar nedeniyle Gazze Şeridi'nde Hamas'ın kontrolü altındaki bir yönetim ve Batı Şeria'da Fatah'ın yönettiği Filistin Yönetimi oluşmuştur. Bu iç bölünme, Filistin siyasetinin karmaşıklığını artırmıştır.

 

Hamas, İzzeddin el-Kassam Tugayları gibi silahlı bir kanat aracılığıyla İsrail'e karşı saldırılar düzenlemiştir. Bu, özellikle İsrail tarafından, Hamas'ı terör örgütü olarak tanımlamak için bir gerekçe olarak kullanılmıştır. Ayrıca Hamas, Filistin toplumunda önemli bir sosyal hizmet sağlayıcı olarak da faaliyet göstermektedir. Hamas'ın varlığı ve etkisi, uluslararası düzeyde karmaşık bir konuyu gündeme getirir. Birçok ülke ve uluslararası örgüt, Hamas'ı terör örgütü olarak kabul ederken, diğerleri onu Filistin'in meşru bir direniş hareketi olarak görür. Hamas'ın tarihçesi ve etkileri, Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili zaten karmaşık olan bir konuyu daha da karmaşık hale getirir ve bu mesele hala uluslararası düzeyde tartışmalara neden olmaktadır.

 

Hamas, dünya genelinde çok farklı perspektiflerle ele alınan bir örgüttür. Bazı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar Hamas'ı terörist bir örgüt olarak tanımaktadır. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gibi birçok ülke bu grupta yer almaktadır. Ancak, Hamas'ın terörist bir örgüt olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi, siyasi bakış açılarına ve politikalara bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, Hamas'ın statüsü uluslararası arenada büyük bir tartışma konusu olmuştur. Hamas'ın terör örgütü olarak kabul edilmesi, İsrail ve birçok Batılı ülke tarafından yoğun bir şekilde vurgulanmaktadır. Hamas, İsrail'e karşı şiddet eylemleri gerçekleştirmiş ve bu eylemlerde sivilleri hedef almıştır. Bu nedenle, İsrail, Hamas'ı terörist bir tehdit olarak görmekte ve bu örgütle mücadele etmektedir. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Hamas'ın terörist faaliyetlerini kınamakta ve Rusya'nın Hamas temsilcilerine verdiği daveti sert bir şekilde eleştirmektedir.

 

Hamas'ın terör örgütü olarak kabul edilip edilmemesi, her ülkenin veya kuruluşun siyasi bakış açısına ve politika önceliklerine bağlı olarak değişebilir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Hamas'ın terör örgütü olarak kabul edilmediği ve Filistin'in meşru bir temsilcisi olarak görüldüğü bakış açıları da mevcuttur. Özellikle Arap ve Müslüman ülkeler, Hamas'ı Filistin halkının haklarını savunan bir örgüt olarak değerlendirmekte ve onun meşruiyetini desteklemektedir. Bu ülkeler, Hamas'ın Filistin topraklarının özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele ettiğini savunmaktadır.

 

Hamas'ın statüsüne ilişkin bu farklı bakış açıları, uluslararası ilişkilerde karmaşık bir dinamiğe yol açmaktadır. Özellikle Hamas'ın İsrail-Filistin çatışması üzerindeki etkisi ve Filistin halkının temsili konusundaki görüş ayrılıkları, siyasi arenada sürekli bir gerginlik kaynağı olmuştur. Bu nedenle, Hamas'ın uluslararası alandaki statüsü, çözüme kavuşturulması gereken karmaşık bir mesele olarak önemini korumaktadır.

 

4.) Hamas'ı heyetinin 26 Ekim tarihinde Moskova'ya gerçekleştirdiği ziyaret

Rusya, tarihsel bir perspektif içinde Filistin-İsrail çatışmasına yönelik diplomatik tavrını oluşturmuş bir ülke olarak dikkat çekmektedir. Rusya'nın bu çatışmaya yaklaşımı, barışçıl bir çözümün teşvik edilmesine odaklanmış ve bu amaçla çeşitli diplomasi yöntemleri benimsemiştir. İlk olarak, Rusya, İsrail ve Filistin liderleriyle yakın ilişkiler kurarak, taraflar arasında diyalogun sürdürülmesini teşvik etmekte ve müzakerelere destek vermektedir. Rusya, bu yaklaşımın çatışmanın temel nedenlerinin ele alınmasında kritik bir rol oynadığına inanmaktadır.

 

İkinci olarak, Rusya uluslararası düzeyde çatışmanın barışçıl bir çözümü için uluslararası iş birliği konusunda çaba sarf etmektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi uluslararası platformlarda çatışmanın diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine dair görüşlerini dile getirmiştir. Üçüncü olarak, "Moskova İnisiyatifi" gibi girişimlerle tarafların barış görüşmelerine dönmesini teşvik etmeyi amaçlamakta ve bu süreçte hem İsrail hem de Filistin liderleri ile yakın temaslar kurmaktadır. Dördüncü olarak, Rusya, 1988 yılında Filistin'in bağımsızlığını tanımış ve Filistin Devleti'nin kurulması gerektiğini desteklemiştir. Bu, Rusya'nın Filistin halkının haklarını ve topraklarını savunduğu bir ifadesidir. Beşinci olarak, Rusya, çatışma sürecinde tarafsız bir arabulucu rolü benimsemiş ancak Filistin tarafının haklarını koruma eğilimindedir ve İsrail'in yerleşim politikalarını eleştirmiştir. Genel olarak, Rusya'nın tavrı barışçıl bir çözümü teşvik etmeyi, taraflar arasında diyalogu sürdürmeyi ve uluslararası iş birliğini desteklemeyi amaçlamaktadır.
 

Rusya'nın Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili diplomatik tavrı, uzun vadeli bir yaklaşıma dayanmaktadır ve çatışmanın çözümüne katkı sağlamayı hedeflemektedir. Bu, bölgedeki istikrarsızlığı ele almak ve barışı teşvik etmek için atılmış önemli adımlardan biridir.  Rusya, çatışma sürecinde tarafsız bir arabulucu pozisyonu benimsemiştir ancak Filistin tarafının haklarını koruma eğilimindedir ve İsrail'in yerleşim politikalarını eleştirmiştir. Genel olarak, Rusya'nın tavrı barışçıl bir çözümü teşvik etmeyi, taraflar arasında diyaloğu sürdürmeyi ve uluslararası iş birliğini desteklemeyi amaçlamaktadır. Dolaysıyla Hamas'ı temsil eden bir heyetin, 26 Ekim 2023 tarihinde Moskova'ya gerçekleştirdiği ziyaret, Rusya ile Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili uzun bir tarihçenin bir yansıması olarak öne çıkıyor. Heyet, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Rusya Devlet Başkanı'nın Orta Doğu Özel Temsilcisi Mikhail Bogdanov ile görüşmüştür. Ancak bu ziyaret, İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından sert bir tepkiyle karşılanmış, Hamas'ı terör eylemleri nedeniyle şiddetle kınamış ve Rusya'yı Hamas'ın temsilcilerini sınır dışı etmeye çağırmıştır.

 

Tüm bu gelişmeler, Rusya'nın çatışmanın taraflarıyla yakın ilişkiler sürdürerek, uluslararası düzeyde işbirliği yaparak, barış görüşmelerini teşvik ederek, Filistin Devleti'nin tanımasını destekleyerek ve tarafsız bir arabulucu rolü üstlenerek barışçıl bir çözümü hedeflediğini göstermektedir. Ancak, 7 Ekim'deki dramatik olaylar, çatışmanın şiddetlenmesi ve trajik insan kayıplarına yol açmıştır. Bu olaylar, dünya genelinde insanların dikkatini çekmekte ve İsrailliler ile Filistinliler arasındaki ortak acı ve korkuyu vurgulamaktadır.

 

Son olarak, Gazze Şeridi'nin son zamanlardaki İsrail saldırılarına maruz kalması, sivil binaların, ibadethanelerin ve hastanelerin hedef alınarak birçok masum insanın yaşamını yitirmesine neden olmuş ve sadece Hamas üyeleri değil, aynı zamanda siviller arasında büyük can kayıplarına yol açmıştır. Bu durum, bölgedeki zorlu durumu daha da karmaşık hale getirmiş ve uluslararası düzeyde endişelere yol açmıştır.

 

Sonuç olarak, Rusya'nın Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili diplomatik tavrı, barışçıl bir çözümü teşvik etmeyi, taraflar arasında diyalogu sürdürmeyi ve uluslararası iş birliğini desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu, uzun vadeli bir yaklaşımı yansıtmakta ve bölgesel istikrarsızlığı ele almada önemli bir rol oynamaktadır. Rusya'yı Hamas'ın temsilcilerinin belirttiğim bu ziyareti, Rusya'nın Filistin-İsrail çatışması konusundaki uzun vadeli taahhüdünü yansıtmakta ve siyasi bir çözümün ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ancak 7 Ekim'deki dramatik olaylar, Filistin-İsrail çatışmasındaki artan şiddetin bir sonucu olarak trajedi ve acıya yol açmıştır. Bu olaylar, milyonlarca insanın yüreklerini burkan bir insanlık dramına işaret etmekte ve insanlar arasında samimi bir dayanışma hissi uyandırmaktadır. İsrailliler ve Filistinliler arasındaki ortak acı ve korku, dünya genelinde dikkatleri üzerine çekmektedir.

 

Kısa bir süre önce Gazze Şeridi, İsrail'in misilleme saldırılarına maruz kalmıştır. Bu saldırılar, sivil binaları, ibadethaneleri ve hastaneleri hedef alarak birçok masum yapının yok olmasına neden olmuş ve sadece Hamas üyeleri değil, aynı zamanda sıradan insanlar arasında büyük can kayıplarına yol açmıştır. Bu kayıplar arasında kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da bulunmaktadır. İsrail hükümeti, Gazze Şeridi'ne yönelik askeri operasyonun başladığını açıkça ilan etmiş ve İsrail Silahlı Kuvvetleri bu operasyona destek vermiştir. Bu olaylar, bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirmiştir ve uluslararası düzeyde endişelere yol açmıştır.

 

Rusya'nın Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili diplomatik tavrı, barışçıl bir çözümü desteklemek, taraflar arasındaki diyaloğu teşvik etmek ve uluslararası işbirliğini vurgulamak temelinde şekillenmektedir. Rusya, İsrail ve Filistin liderleriyle yakın ilişkiler sürdürerek barış görüşmelerini teşvik etmektedir. Ayrıca, uluslararası platformlarda çatışmanın diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine dair görüşünü dile getirmekte ve girişimlerde bulunmaktadır. Rusya, Filistin'in bağımsızlığını tanıyan bir ülke olarak, Filistin Devleti'nin kurulmasını desteklemektedir. Son olarak, Rusya çatışma sürecinde tarafsız bir arabulucu rolü üstlenirken, Filistin haklarını savunma eğilimindedir ve İsrail'in yerleşim politikalarını eleştirmiştir. Bu temelde Rusya'nın tavrı, çatışmanın çözümüne katkıda bulunmayı amaçlayan uzun vadeli bir yaklaşımı yansıtmaktadır.

 

5.) İsrail'in Gazze Şeridi Krizindeki Askeri Hazırlıkları ve Diplomasi Arayış

Gazze Şeridi krizi, İsrail'in büyük çaplı bir kara harekâtına hazırlandığı bir döneme işaret etmektedir. Bu askeri hazırlıklar, özel askeri önlemlerin alınması ve askeri kaynakların biriktirilmesini içermektedir. Orta Doğu'da yaşanan bu kriz, İsrail'in kara operasyonunu başlatma niyetini göstermektedir. İsrail'in Filistin sorununu Gazze'ye kara operasyonuyla veya Hamas'ı yok ederek çözemeyeceği açıktır. Sadece durum bu metotla daha da kötüye gidecek. Kara operasyonu Filistinli gençlerin öfkesi ve nefretiyle karşı karşıya kalacaktır.  Kara operasyonu kararın arkasında İsrail halkının ve önemli yabancı müttefiklerin desteği bulunmaktadır. Ayrıca ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkeler, İsrail'in askeri ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde yanıt vermek amacıyla silah ve mühimmat sağlamaktadır. Bu, İsrail'in askeri kapasitesini artırmayı amaçlayan bir stratejinin bir parçasıdır.

 

Ekonomik açıdan bakıldığında, İsrail, uzun vadeli istikrarı sağlamak amacıyla önemli bir mali yardım almaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin daimî üyeliği, uluslararası düzeyde askeri gerilimi kontrol etme, müzakereleri teşvik etme ve insani yardımı sağlama çabalarını etkili bir şekilde engellemektedir. Orta Doğu'da barış ve istikrar arayışı, diplomasi ve diyalogun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. 7 Ekim'deki Hamas saldırısı, sadece İsrail'in güvenlik eksikliklerini değil, aynı zamanda İsrail savunma sistemine ilişkin genel güvenlik sorunlarını da gözler önüne sermiştir. Gazze Şeridi çevresindeki koruyucu duvarın uyarı sistemlerinin kapatılması, düşmanın etkili siber saldırılar düzenleme yeteneğini ortaya koymuştur. Ayrıca, Lübnan, Suriye ve Irak'tan Hamas yanlısı grupların çatışmaya katılma olasılığı, İsrail'in büyük bir askerî harekâtla başa çıkmak zorunda kalabileceği anlamına gelmektedir. Bu, büyük bir çaba ve kaynak gerektirecek olan 21. yüzyılın en büyük askeri operasyonlarından birini gerektirebilir.

 

İsrail ve müttefiklerinin liderliği, IDF'nin müdahalesine tam destek vermektedir. Ancak bu, terörle mücadele operasyonunun daha büyük bir savaşa yol açabileceği anlamına gelmektedir. Gazze Şeridi'nin tamamen yıkılması ve bölgede insani felaketin kaynağı haline gelmesi muhtemel bir sonuç olacaktır. Hamas, zorlu koşullara rağmen Gazze Şeridi'nin nüfusunu temsil etme rolünü sürdürmektedir. Bu, bölge yönetimini üstlenmek ve nüfusla ilgilenmek için diğer büyük siyasi örgütlerin bulunmaması anlamına gelmektedir. Ancak bu aynı zamanda Gazze'deki Filistinli nüfusun temsil hakkının reddedilmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Gazze'deki diğer Filistin örgütleriyle olduğu kadar bu yapıyla da diyalog kurmanın önemli olduğu bir dönemdeyiz.

 

İsrail için askeri bir çözümün ve müzakerelerin reddedilmesi kaçınılmazdır. Ancak tarihsel olarak, hem Filistin hem de İsrail halkına yakın olan ülkeler, zarar vermeme ilkesine bağlı kalmakla yükümlüdür. Diplomasi ve siyaset yoluyla çözüm bulmak için diyalogun ve etkileşimin sürdürülmesi gerekmektedir. Bu nedenle Moskova'nın, tüm taraflarla iletişim ve etkileşim kanallarını koruma isteği, sadece diplomasi ve siyaset açısından değil, aynı zamanda ahlaki ve tarihi bir sorumluluk açısından da doğru bir adımdır. Gazze Şeridi'nde yaşanan son olaylar, İsrail'in misilleme saldırılarıyla bir kez daha İsrail-Filistin çatışmasını uluslararası arenada ön planda tutmuştur. Bölgedeki kriz, artan ölümler, şiddet olayları, geniş çaplı yıkım ve temel insani malzemelerin kıtlığı gibi ciddi belirtilerle kendini göstermektedir. Tüm bu gelişmeler, bölgede büyüyen bir insanlık felaketinin yaklaşmakta olduğuna işaret etmekte ve barışçıl bir çözümün gerçekleşme olasılığını zorlaştırmaktadır.

 

Gazze Şeridi'nde İsrail'in gerçekleştirdiği saldırılar sonucu hayatını kaybeden Filistinli sayısı, 9,000'in üzerine çıkmıştır. Bu ölümlerin büyük bir kısmı kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Aynı dönemde, 7 Ekim'deki Hamas saldırısında ise 1,400'den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. İsrail medyası, hala Hamas saldırısında ağır yaralanan askerlerin ölümlerini haber yapmaktadır. Bu kriz, İsrail'in Gazze'de kara bir operasyon başlatma planlarını göz önüne alarak daha fazla acı ve kayba yol açma riskini barındırmaktadır. İsrail hükümeti, Hamas'ın militanlarının saldırısına yanıt olarak bu operasyonu hemen uygulamaya koyma kararı almıştır. Operasyonun temel amacı, bölgeyi terörist unsurlardan temizlemek ve Gazze ile İsrail arasında güvenlikli bir bölge oluşturmaktır. Ancak bu operasyon öncesi, Hamas'ın askeri hedeflere yönelik hava saldırıları ve topçu bombardımanları düzenlenmiş ve bu saldırılar maalesef sivil kayıplara da neden olmuştur. Sonuç olarak, dünya genelinde anti-İsrail protestoları dalgası meydana gelmiştir. Tüm bu karmaşık ve istikrarsız durum içinde, Kürt topluluğunun bu krizde nasıl bir tutum alması gerektiği önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı ülkelerde yaşayan Kürt nüfusu, benzersiz bir bakış açısına ve zorlu bir konuma sahiptir.

 

6.) Sonuç

Gazze Şeridi krizi, uzun yıllardır devam eden İsrail-Filistin çatışması bağlamında son derece karmaşık ve duygusal bir konuyu ele alır. Bu kriz, bölgede tırmanan şiddet olayları, politik gerilimler ve insani trajedilere sahne olmuştur. Siyaset bilimi açısından incelendiğinde, Gazze Şeridi krizi çeşitli boyutlarıyla dikkate alınmalıdır.

 

İsrail-Filistin çatışması, temel olarak tarihsel, toprak anlaşmazlıkları, ulusal kimlik sorunları ve dinî farklılıklar gibi bir dizi karmaşık konunun bir sonucudur. İsrail'in kuruluşu ve ardından Filistin topraklarına yönelik politikaları, bu sürecin temelini atmıştır. Bu nedenle, Gazze Şeridi krizi, bu tarihsel bağlamı göz önünde bulundurarak ele alınmalıdır.

 

Gazze Şeridi'nde yaşanan özellikle son dönemdeki olaylar, İsrail ile Hamas arasındaki ilişkileri ve Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların günlük yaşamını ciddi şekilde etkilemektedir. İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı abluka politikaları, bölgedeki insani koşulları zorlaştırmış ve uluslararası toplumun tepkisini çekmiştir. Bu noktada, Gazze Şeridi krizi, bir insan hakları meselesi olarak da ele alınmalıdır.

 

Hamas'ın Gazze Şeridi krizindeki rolü, çatışmanın karmaşıklığını artıran bir faktördür. Hamas'ın terör örgütü olarak tanınması ve İsrail'e yönelik şiddet eylemleri, çatışmanın çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. Ancak, bu örgütün Filistin toplumunda popüler bir destek bulması, onu bölgesel siyasette etkili bir aktör haline getirmektedir. Siyaset bilimciler için, Hamas'ın Gazze Şeridi krizindeki rolünü anlamak ve çözüm yollarını değerlendirmek önemlidir.

 

Rusya'nın Gazze Şeridi krizi ile ilgili diplomasi ve diyalog girişimleri, uluslararası boyutta çatışmanın çözümüne katkı sağlama potansiyeline sahiptir. Rusya'nın tarihsel bir perspektiften bu konuya yaklaşımı, Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar olan ilişkilerin etkisini yansıtmaktadır. Bu açıdan, Rusya'nın Gazze Şeridi krizini ele alış biçimi, uluslararası ilişkiler teorisine de katkı sağlayabilir.

 

Sonuç olarak, Gazze Şeridi krizi, siyaset bilimi alanında birçok karmaşık sorunu içermektedir. İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel bağlamı, İsrail'in Filistin politikaları, Hamas'ın rolü, insani boyut ve uluslararası diplomasi gibi konular, bu krizi derinlemesine anlamak ve çözüm yollarını aramak için dikkate alınmalıdır. Gazze Şeridi krizi, sadece bölgesel bir sorun olmanın ötesinde, uluslararası toplumun bir sorumluluğunu yansıtmaktadır ve bu bağlamda çözüm arayışı, barışçıl bir geleceğin teminatıdır.

 

28 Ekim 2023, Cumartesi Oxford

 

 

 

 

  

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}