Ümit Yazıcıoğlu
İdamla ilgili tekliflerini Meclis'e getireceklerini ve dört siyasi parti grubundan destek isteyeceklerini söyleyen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, "Abdullah Öcalan ya da benzer şekilde hükümlülerin durumu ne olacak?" sorusuna, "İdam cezası gelirse idam edilir. Bunun önünde engel yok" yanıtını verdi. Destici düşünmeden göbekten konuşuyor.
Zira Hukukta genel olarak kanunların uygulanması yürürlüğe girdikten sonraki dönemi kapsar. Hukukun bu temel kuralının amacı, hukuka olan güveni sarsmamak ve herkesi bir işlemi yaptığı sıradaki kurallarla sorumlu tutmaktır. Bu sebeple hukuk kuralları ilke olarak geriye yürümez. Bu kural, kazanılmış (müktesep) hakları korumak için kabul edilmiştir ve "kanunların geçmişe yürümemesi (makable şamil olmaması)" olarak adlandırılır. Ülkemizde kanunların yürürlük tarihi genellikle ilgili kanun metninin sonunda belirtilir. Eğer bir kanunun yürürlük tarihi belirtilmemişse, bu takdirde 1322 Sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Mer'iyet Tarihi Hakkında Kanun'a göre, Resmi Gazete ile yayımı takip eden günden itibaren 45 gün sonra yürürlüğe girer.
Sayın Desticinin idam etmeyi sevinerek düşündüğü Sayın Abdullah Öcalan bilindiği gibi rahatsız. Ey Destici sen yetmiş yaşındaki bir kanser hastasını mı idam ettirteceksin, Türkiye’de bunu artık yapamazsın. Hukuken de yapamazsın, siyaseten de bu sorunun üstünden kalkamazsın. Geçti borun pazarı, sür eşeğini Niğde’ye doğru. Ülkemizde bazı zeka seviyesi düşük, henüz içgüdülerinin etkisiyle hareket eden, kin, nefret, intikam gibi ilkel, kötü duyguların esiri olmuş bazı insanlar; her sosyal meselede çözüm olarak ölümden, öldürmekten, şiddetten başka topluma, ülkeye sunabilecekleri bir şeyleri yoktur. Allah akıl ve feraset bu gibilerine versin.
Sayın Öcalan idam edilmediyse...
Öcalan’ın idam edilmemesinden fayda umulduğu için edilmedi. Umulan faydayı elde edemeyenlerin arada sırada ortaya ip atmaları, içine düştükleri çaresizliği ve karamsarlığı yansıtır. Başka da bir anlamı yoktur. Devletin derinliklerinde alındı karar. Denildi ki: “İdam edilerek elde edilecek bir fayda yok ama idam edilmezse fayda çok.”
Öcalan’ın idam edilip edilmemesi 1999’da tartışılmıştı. O dönemi çok iyi hatırlıyorum zira PKK liderinin infaz edilmesine karşı gelenlerin arasındaydım. O dönemde hem Ankara hem de kamuoyunun sağduyulu kesiminin kafasında sadece bir tek düşünce vardı: “İdam edilmesi durumunda ülke kana bulanabilir...” Ne Washington’dan ne de Avrupa Birliği’nden öyle boyun eğilecek baskı falan ülkeye gelmedi. Öcalan’ın idam edilmemesi konusunda tavsiyeler oldu ancak koşul yoktu.
Diğer taraftan Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin 1954’te imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin savaş halleri dışında idamı kaldıran ek protokollerin yürürlüğe girmesini onaylayan Bakanlar Kurulu kararı 2003’te değerli Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalandı. Türkiye’nin idam cezasından kurtulması hiç kolay olmamıştı. Büyük kavgalar sonunda uygar ülkeler arasına girebilmiş, insanlık dışı bir uygulamadan kendimizi kurtarabilmiştik. Şimdi saati geriye çevirmek doğru değil. Boş yere zaman ve enerji kaybedeceğiz.
Ayrıca Devlet başka bir nedenlede kaygı içindeydi. Öcalan’ın idamı durumunda Doğu ve Güneydoğu’nun ayaklanacağı hesap ediliyordu. PKK’nın bölüneceği, büyük ve kanlı bir iç mücadele, aynı zamanda suikast maratonu, kendini gösterme yarışının başlaması bekleniyordu. Güvenlik güçlerinden de, “Böyle bir durumda biz başa çıkamayız” mesajları geliyordu.
O kadar ki;
MİT medyanın en azgın “Asalım” taraftarı yazar ve gazetelerine yönelik lobi faaliyeti yaptı. Başta dönemin MİT Müsteşarı değerli Şenkal Atasagun olmak üzere İçişleri-Adalet Bakanlıkları gazetecilere brifingler düzenlediler. Asker elini ayağını çekti, “Biz tarafız, bize görüş sormayın” diyerek yeşil olmasa da sarı ışık yaktı. İşte böylesine son derece zor bir ortamdan geçtik ve devlet çok yerinde bir kararla idamı erteledi. Zaten ardından da idam cezası tümüyle kalktı. Türkiye rahat bir nefes aldı. Şimdi tekrar sıfır noktasına geri dönemeyiz.
Eğer idam cezasının teröre karşı caydırıcı bir unsur olacağını düşünüyorsanız, hiç kendinizi yormayın. Nedeni; PKK için idam cezası caydırıcı değil, aksine önemli bir propaganda unsuru olacaktır.