Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Dağlık Karabağ'da Strateji, Diplomasi ve Türkiye'nin Rolü

Dağlık Karabağ'da Strateji, Diplomasi ve Türkiye'nin Rolü

 

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

1. Giriş

Dağlık Karabağ, jeopolitik önemi nedeniyle sürekli bir gerilim alanı olmuştur. Son yaşanan olaylar, bölgedeki karmaşıklığı ve barışın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kafkasya, tarih boyunca büyük devletlerin kesişim noktasında yer alarak jeopolitik bir öneme sahip olmuştur. Dağlık Karabağ meselesi ise bu coğrafyanın karmaşık tarihsel, kültürel ve politik dinamiklerinin bir yansımasıdır. Bu çalışma, Dağlık Karabağ meselesinde yaşanan son gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölgesel güç dengeleri üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Özellikle Azerbaycan'ın uluslararası arenada izlediği strateji, Rusya'nın bölgesel politikaları ve Türkiye'nin bu süreçteki rolü, makalenin ana odağını oluşturmaktadır. Bu çerçevede, bölgesel meselelerde nasıl bir diplomasi ve strateji izlenmesi gerektiği konusunda önemli bilgiler sunmayı hedeflemekte, Rus barış güçlerine yapılan saldırı ve bu saldırının bölgesel sonuçları üzerine bir inceleme yapılacaktır, aynı zamanda uluslararası insan hakları ve barışın korunması perspektifinden bir değerlendirme sunulacaktır.

 

2. Bölgenin karmaşıklığını ve uluslararası diplomasi

Kafkasya'da son zamanlarda yaşanan olaylar, bölgenin karmaşıklığını ve uluslararası diplomasinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Dağlık Karabağ meselesi, tarihsel ve kültürel boyutlarıyla bölgesel güç dengelerini şekillendirmekte ve büyük devletlerin politik hamlelerini belirlemektedir. Azerbaycan, uluslararası siyasi arenada stratejik bir vizyonla hareket ederek, enerji kaynakları ve coğrafi avantajlarını kullanarak güçlü müttefiklikler kurmuştur. Bu müttefikliklerin en başında Rusya gelirken, Türkiye de Azerbaycan'a tarihsel ve stratejik destek sağlamaktadır.

 

Rusya'nın dikkatli ve hesaplı adımları, hem Azerbaycan hem de Ermenistan'la ilişkilerinde belirleyici olmuştur. Ancak Ermenistan'ın son dönemde Rusya ile yaşadığı uyumsuzluklar, uluslararası arenada daha temkinli olması gerektiğinin bir işareti olarak değerlendirilmelidir. Ermenistan'ın Dağlık Karabağ konusundaki diplomasi çabaları takdir edilse de, stratejik planlama ve vizyon eksikliği, uluslararası destek bulmada zorluklara yol açmıştır. Türkiye'nin bu bölgede sergilediği tutum, Azerbaycan'a olan derin bağları ve stratejik çıkarları yansıtmaktadır. "Bir millet, iki devlet" söylemi, iki ülkenin tarihsel birlikteliğini simgelerken, enerji işbirlikleri ve savunma anlaşmaları da bu bağın ne kadar güçlü olduğunu ortaya koymaktadır.

 

3. Dağlık Karabağ'da Barışın Kırılganlığı ve İnsan Hakları

Dağlık Karabağ bölgesinde 20 Eylül'de yaşanan trajik olay, bölgedeki barışın ne kadar hassas bir dengede olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Rus barışı koruma birliğinin gözlem noktasından dönerken saldırıya uğraması ve bu saldırı sonucu askeri personelin hayatını kaybetmesi, bölgesel dengelerin ve devletler arası ilişkilerin ne kadar kritik bir noktada olduğunu vurgulamaktadır.

 

Azerbaycan Savunma Bakanlığı, yaşanan bu trajik olayı doğrulayarak, Rusya Savunma Bakanlığına başsağğı dileklerini iletti. Ancak, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için alınacak önlemlere dair somut bir bilgi sunulmadı. Azerbaycan'ın "sabırlı olun" çağrısı, olayın tüm koşullarının ele alınacağını ve soruşturma başlatıldığını duyurmasına rağmen, bu tür trajedilere karşı uluslararası bir tepkinin nasıl olması gerektiğine dair net bir perspektif sunmamaktadır.

 

Öte yandan, bölgede daha önce de benzer trajediler yaşandı ve bu olayların üzeri örtüldü. Özellikle Rusya'daki helikopterin düşürülmesi ve iki Rus askerinin ölümüne yol açan olay, bu trajedinin tekrar yaşanmaması için ne tür önlemler alındığına dair soru işaretleri oluşturmaktadır.

 

Barışı koruma görevinin, bölgede yaşayan halkın güvenliğini sağlama amacı taşıdığını unutmamak gerekir. Ancak, bu görevlilerin kendi güvenliklerini dahi sağlayamadığı bir ortamda, bölgede kalıcı barışın nasıl sağlanacağı büyük bir soru işaretidir. Bölge ülkeleri, uluslararası toplumu ve insan hakları kuruluşlarını, bu tür trajedilerin tekrar yaşanmaması için gereken önlemleri alma ve sorumluları adalet önüne çıkarma konusunda harekete geçmeye çağırmalıdır. Bu, bölgede kalıcı bir barışın inşa edilmesi ve insan haklarının korunması adına atılması gereken en önemli adımlardan biridir.

 

4. Dağlık Karabağ meselesinde yaşanan son gelişmeler

Dağlık Karabağ meselesinde yaşanan son gelişmeler, bölgesel dengeleri ve devletlerin stratejik hareketlerini anlamak adına büyük bir ders niteliği taşımaktadır. Her ne kadar konu, derin tarihi, kültürel ve toplumsal kökleriyle karmaşık olsa da, siyasi ve diplomatik hareketlerin sonucunda hangi ülkenin ne kadar başarılı olduğunu değerlendirebiliriz. Azerbaycan, stratejik bir uzun vadeli planlama ile uluslararası arenada kendisine güçlü müttefikler edinmeyi başardı. Özellikle enerji kaynakları ve coğrafi konumu, Azerbaycan'ın Rusya ve diğer önemli oyuncularla ilişkilerini güçlendirme kapasitesini artırdı. Bu müttefiklikler, Karabağ meselesinde Azerbaycan'ın daha cesur adımlar atmasına olanak sağladı.

 

Rusya'nın rolü de oldukça kritiktir. Moskova hem Ermenistan hem de Azerbaycan ile ilişkilerini dikkatlice yöneterek bölgedeki etkisini korumayı başardı. Ancak son dönemde Erivan ile Moskova arasında bir uyumsuzluk görülmekte. Ermenistan'ın Rusya'dan beklediği desteği tam anlamıyla alamaması, bu uyumsuzluğun en büyük göstergesidir. Bu, Erivan'ın uluslararası arenada daha dikkatli ve stratejik hareket etmesi gerektiğini gösteriyor.

 

Ermenistan, tarihsel ve kültürel bağları nedeniyle Dağlık Karabağ meselesini uluslararası gündemde tutmayı başarmıştır. Ancak son yıllarda alınan kararlar, Erivan'ın stratejik hatalar yaptığını gösteriyor. Diplomasi, sadece hissiyatla değil, aynı zamanda gerçeklerle ve dikkatli planlamalarla ilerlemelidir. Ermenistan, bu konuda daha proaktif ve uzun vadeli bir politika izlemeliydi. Dağlık Karabağ meselesinde yaşanan son gelişmeler, devletlerin uluslararası arenada nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda önemli dersler içermektedir. Stratejik müttefikliklerin ve dikkatli planlamaların önemi, bu krizde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Umarız ki, bölge ülkeleri bu dersleri alarak daha barışçıl ve istikrarlı bir gelecek inşa ederler.

 

Türkiye'nin Azerbaycan lehine gösterdiği tutum, iki kardeş ülkenin tarihsel, kültürel ve stratejik bağlarının doğal bir yansıması olarak ön plana çıkmaktadır. "Bir millet, iki devlet" söylemi, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki derin bağları simgelerken, bu bağların diplomatik, ekonomik ve savunma alanlarında nasıl somutlaşğını görmekteyiz. Türkiye, Kafkasya'da stratejik bir partner olarak Azerbaycan'ı görüyor ve bu nedenle enerji projeleri gibi önemli işbirlikleriyle, özellikle TANAP gibi, iki ülkenin birbirine olan bağlılığını pekiştiriyor.

 

Dağlık Karabağ meselesi gibi uluslararası konularda Azerbaycan'ın yanında durarak, uluslararası hukuk ve adalet ilkelerine olan bağlılığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Aynı zamanda, savunma ve güvenlikteki işbirliği, Azerbaycan'ın kendi bölgesel güvenliğini artırmasına yardımcı olurken, ekonomik ilişkilerin sürekli olarak derinleşmesi, iki ülkenin birbirine olan güvenini ve ortak ekonomik çıkarlarını teyit ediyor. Bütün bu unsurlar bir araya geldiğinde, Türkiye'nin Azerbaycan'a olan desteğinin sadece sentimental değil, aynı zamanda stratejik ve pragmatik bir temele dayandığını görebiliyoruz.

 

Ulusal ve uluslararası arenada, Dağlık Karabağ, birçok diplomatik müzakerenin odağında yer almıştır. Bu, tarihi ve kültürel kökleri kadar jeopolitik boyutlarıyla da önemli bir meseledir. Her geçen gün, küresel bir diplomat olarak, bölgede sürdürülebilir bir barışın ve karşılıklı saygının önemini daha net bir şekilde görmekteyim.

 

Bölgenin jeopolitik önemini kabul ederek, uluslararası aktörlerin taraflar arasında bir köprü görevi görmesi esastır. BM veya OSCE gibi uluslararası kurumların, bölgede bir medyasyon rolü üstlenerek, iki taraf arasında köprü kurma görevini üstlenmeleri gerekmektedir. Ancak, sadece uluslararası arabuluculuk yeterli olmayacaktır. Ekonomik işbirliği, tarafların ortak çıkarlarını bulmalarında kilit bir rol oynamaktadır. Bölgesel ekonomik projelerin teşvik edilmesiyle, iki tarafın birbirine daha bağımlı hale gelmesi, karşılıklı anlayış ve güvenin artmasına katkıda bulunabilir.

 

Diplomasi, sadece devletlerarası ilişkileri değil, aynı zamanda halklar arası ilişkileri de kapsamalıdır. Bu bağlamda, sivil toplumun ve medyanın aktif bir şekilde sürece dahil edilmesi, toplumların birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır. Son olarak, bu süreçte en kritik unsur, kararlılık ve uzun vadeli bir vizyondur. Bu vizyon, tarafların ortak bir gelecekte bir arada yaşayabileceği, karşılıklı saygıya dayalı bir ortamın oluşmasını teşvik etmelidir. Diplomasi, sabır ve kararlılık gerektiren bir süreçtir. Ancak, doğru adımlarla ve vizyoner bir yaklaşımla, Dağlık Karabağ'da sürdürülebilir bir barışın temelleri atılabilir. Bu, yalnızca bölge için değil, tüm dünya için de büyük bir kazanç olacaktır.

 

5. Dağlık Karabağ'da Gerilimin Derinleşen Yankıları

Dağlık Karabağ meselesi, Kafkasya'da uzun süredir devam eden ve tarihsel kökenlere dayanan karmaşık bir sorundur. Geçtiğimiz ay yaşananlar, bölgedeki gerilimin ne kadar yoğun ve derinlemesine hissedildiğini bir kez daha göstermiştir. Ermenistan'dan bakıldığında, son olaylar birçok Ermeni için tarihsel travmaları, ulusal kimlik meselelerini ve uluslararası dinamikleri tekrar gündeme getirmiştir.

 

Azerbaycan'ın eylemleri ve Türkiye'nin bu eylemlere verdiği destek, Ermeni toplumu için tarihsel bir bağlama oturtulmuştur. Bu, özellikle Artsakh'ın bağımsızlık ilanının 31. yıldönümünün yaklaşık olarak aynı döneme denk gelmesiyle daha da anlam kazanmıştır. Bunun yanı sıra, uluslararası toplumun ve özellikle bölgedeki büyük güçlerin tutumları, Ermenistan için hayal kırıklığı yaratmış gibi görünüyor. Ermenistan'ın stratejik ortakları olarak adlandırılan ülkelerin, Ermenistan'ın beklediği desteği vermemesi, uluslararası dinamiklerin bu meselede ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor.

 

Dağlık Karabağ'da yaşanan son olaylar, sadece bölgesel bir mesele olmanın ötesinde, bir ulusun tarihsel kimliği, ulusal duyguları ve uluslararası dinamiklerle nasıl etkileşime girdiğini gösteren bir örnektir. Bölgede kalıcı bir barış ve istikrarın sağlanması için, tüm tarafların bu hassasiyetleri dikkate alarak, diyalog ve işbirliği yolunu benimsemesi kritik öneme sahiptir Son zamanlarda Dağlık Karabağ'da meydana gelen olaylar, bu bölgedeki derin köklü ve tarihsel gerilimleri yeniden ön plana çıkardı. Bu durum, özellikle Azerbaycan ve Türkiye'nin bölgesel konumu ve etkinliğini gösteriyor. Hemen ardından, Rusya'nın bu bölgedeki politikası, Ermenistan ile olan ilişkilerde bazı hayal kırıklıklarını da beraberinde getirdiği belirtiliyor. Batılı devletlerin - özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin - bu bölgedeki duruma karşı tutumu, uluslararası camianın bu krize yönelik tepkisinin yetersiz kaldığına işaret ediyor.

 

Ermeni toplumunun, kendi tarihlerindeki derin izleri ve bağımsızlık arayışını göz önünde bulundurarak, son yaşananlarla birlikte, uluslararası toplumdan daha adil ve duyarlı bir yaklaşım beklendiği vurgulanıyor. Bununla birlikte, tüm bu gelişmeler ışığında, sivil halkın güvenliği ve refahının öncelikli tutulması gerektiğini unutmamak esastır. Bu bölgede yaşananlar, uluslararası toplum için, tüm tarafların hassasiyetlerine saygılı ve adil bir çözüm bulma zorunluluğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

 

6. Özet

Dağlık Karabağ'da 20 Eylül'de Rus barışı koruma birliğine yönelik gerçekleşen saldırı, bölgede barışın ne kadar hassas olduğunu gösterdi. Azerbaycan'ın olayı doğrulayıp başsağğı dilemesine rağmen, alınacak önlemlere dair somut bilgi verilmemesi endişe yaratmaktadır. Daha önce benzer trajedilerin yaşanmış olması ve bu olayların yeterince ele alınmamış olması, bölgede kalıcı barışın nasıl sağlanacağına dair soru işaretleri oluşturmaktadır. Bölgede barışın ve insan haklarının korunması için uluslararası toplumun daha etkin adımlar atması gerekmektedir.

 

Dağlık Karabağ meselesi, uluslararası diplomasinin ve bölgesel stratejik planlamanın önemini vurgulayan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Azerbaycan'ın stratejik hamleleri ve Türkiye'nin bu süreçteki destekleyici rolü, uluslararası arenada nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair dersler sunmaktadır. Ermenistan'ın yaşadığı zorluklar, uluslararası diplomasi ve stratejinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Bölge ülkeleri, yaşanan bu gelişmelerden çıkaracakları derslerle daha barışçıl ve istikrarlı bir geleceğin temellerini atabilirler.

 

Dağlık Karabağ'da yaşanan son olaylar, bölgenin tarihsel gerilimlerini yeniden gündeme getirdi. Azerbaycan ve Türkiye'nin rolü, Rusya'nın Ermenistan politikasındaki hayal kırıklığı ve Batılı devletlerin yetersiz tepkisi, bu gerilimin ana dinamiklerini oluşturuyor. Uluslararası toplum, sivil halkın güvenliği ve refahını öncelikli tutarak adil bir çözüm arayışı içinde olmalıdır.

 

29 Eylül 2023, Köln

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}