Parlementoda dört ayaklılara özenen sürüngenler ve Tekman!
Ümit Yazıcıoğlu
Omurgalı ve ilkeli adam, kuzey yıldızına benzer, asla yörüngesini değiştirmez! Herif çaycılıktan gelmiş, milletvekili olmuş, devleti suçlu yor, sorunun çözümü için reçete sunamıyor, deli sarhoşlar gibi siyaset yapıyor. Hepimiz biliyoruz koordinatları tespit edilmemiş mesele muğlaktır, yaş deri gibi nereye çekerseniz oraya uzar! Sorunu yaş deri gibi oraya buraya çekme, sorunun çözümü için Kıyafetini değil, kabiliyetini göster! İdareci; halka hükmeden değil, hizmet edendir. Dağa çıkmaktan bahseden milletvekilinin veya milletvekillerinin Yüce Mecliste ne işi var? Bu son cümlem okunur okunmaz, hışımla yazılacak birçok tekdir yorumunu şimdiden görür gibiyim.
Akıllı yanıtların bittiği yerde öfke ve hakaret başlar. Öfke, yetersizliğin; hakaret, cehalet ve mahcubiyetin çarpık halidir. Makamlar ve mevkiler, haz ve saltanat için değildir; millet ve hizmet içindir. Bunun bilincinde olmayan kişi makamına da, mesleği ne de, ülkeye de, devlete de, millete de yüktür, külfettir.
Karışık kuruşluk konuşan siyasetçinin milletle diyalog kurması için diline botoks yaptırması lazım! Bu arada belirteyim kabullendiğim bir şey var o da şudur siyasi balta sapının çok olduğu yerde, bir baltaya sap olmak da çok zordur! Çünkü Rezil-i Mahlukatın Eşref-i Mahlukata özenmesi normaldir, fakat Eşref-i Mahlukatın rezil Mahlukata özenmesi anormaldır, tür bozukluğudur! Dört ayaklılara özenen insanları anlamak zor!
Aydınlanma ise, insanın kendi kendini vesayete maruz bırakmaktan, yani kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu vesayet durumu insanın kendi aklını, idrakini bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İnsan işte bu ergin olmayış haline kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanma kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramak lazımdır.
Ayrıca,
İki gündür Tekman belediyesiyle ilgili duyumlarıma inanmak istemedim, fakat midem bulanmaya başladı, kustum. Belediyeye bir çeki düzen vermek, sıkı denetlemek, keyfiliklerini önlemek gerekiyor. Belediyeciliğin cılkı çıktı! İcraat nerde? Hizmet nerde? Tekman belediyesinde belediye Meclisi denetleme kurulu kurmalıdır, kurul her şeyi, gelir gideri tüm ödemeleri, tüm yapılan ihale ve benzeri işleri, tüm iddiaları objektif olarak soruşturmalıdır. Denetleme olmayınca ortaya çıkan tablo mide bulandırıyor. Tekman’ın yükselişinde de, düşüşün de de derece derece tüm fertlerinin her birisinin sorumluluğu vardır.
Düşünmek, bireyselleşmek, İnsanın kendisi ile diyalog kurarak iyi, kötü, güzel, çirkin haklı, haksız...arasında yapacağı seçimlerle yüzleşmesidir. Belediyeler, demokrasinin gerçek mekanları; yönetime katılmanın temel birimleridir. Kimseyi üzmek istemediğim için, gerçek tabloları buraya taşıyarak yakın geçmişle bugün arasında meydana gelmiş olan geriye gidişi gözlere sokmak gibi bir niyetim yok.
Fakat konuyla ilgili hışım katsayısını yükseltmemek için, Kant’ın makalesinden şu birkaç pasajı aktararak makalemi sonlandırayım: Doğa, insanları harici bir talimata bağlı kalmaktan çoktan kurtarmış olmasına karşın tembellik ve korkaklık nedeniyledir ki insanların çoğu tüm yaşamları boyunca kendi rızalarıyla erginleşmemiş olarak kalırlar. Yine aynı nedenledir ki bu insanların başına gözetici ya da yönetici olarak gelmek başkaları için de çok kolay olmaktadır. Ergin olmama durumu çok rahattır çünkü… Benim yerime düşünen bir kitabım, vicdanımın yerini tutan bir din adamım, perhizimle ilgilenerek sağlığım için karar veren bir doktorum oldu mu, zahmete katlanmama hiç gerek kalmaz artık...
Başkalarının denetim ve yönetim işlerini lütfen üzerlerine almış bulunan vasiler insanların çoğunun ergin olma yönünde adım atmayı sıkıntılı ve hatta tehlikeli bulmaları için, gerekeni yapmaktan geri kalmazlar. Önlerine kattıkları evcil hayvanlarını önce sersemleştirip aptallaştırdıktan sonra, bu sessiz yaratıkların kapatıldıkları yerden dışarıya çıkmalarını kesinlikle yasaklarlar; sonra da onlara, kendi kendilerine yürümeye kalkışırlarsa başlarına ne gibi tehlikelerin geleceğini bir bir gösterirler. Hâlbuki onların kendi başlarına hareket etmelerinden doğabilecek böyle bir tehlike gerçekten büyük sayılmaz; çünkü birkaç düşüşten sonra bunu göze alanlar, sonunda yürümeyi öğreneceklerdir. Ne var ki bu türden bir örnek insanı ürkütüverir ve bundan böyle de yeni denemelere kalkışmaktan alıkoyar.
Demek oluyor ki her birey için neredeyse ikinci bir doğa/tabiat/fıtrat yerine geçen ve temel bir yapı oluşturan bu ergin olmayıştan kurtulmak çok güçtür. Hatta insan bu duruma bilerek isteyerek katlanmış ve onu sevmiştir bile… Bu yüzden de kendi aklını kullanma hususunda gerçekten yetersizdir; çünkü onun böyle bir deneyimi gerçekleştirmesine asla izin verilmemiştir…
Aydınlanma için özgürlükten başka bir şey gerekmez; bunun için gerekli olan özgürlük de özgürlüklerin en zararsız olanıdır: Aklı her yönüyle ve her bakımdan çekinmeden kitlenin önünde apaçık olarak kullanmak özgürlüğü… Ne var ki her yandan “Düşünmeyin! Aklınızı kullanmayın!” diye bağırıldığını işitiyorum. Subay, “Düşünme, eğitimini yap!”, maliyeci “Düşünme, vergini öde!”, din adamı “Düşünme, inan!” diyor…