Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Sualtı teröristleri

Sualtı teröristleri

 

Ümit Yazıcıoğlu

 

 

Ulusal ve uluslararası hukuka tâbî olan deniz alanlarında seyir hakkı, gemiler, altyapılar ve kaynakların emniyette olduğu sürekli durum olarak ifade edilen Deniz Güvenliğinin önemini her geçen gün artmaktadır. Denizlerin artan kullanımı ile birlikte, deniz ulaştırma yollarında her gün seyreden petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) taşıyan boru hatları ve süper tankerler gibi dünya ticareti için önemli kargoların, açık deniz petrol ve doğal gaz platformlarının, deniz üzerindeki yenilenebilir enerji tesislerinin güvenliği ön plana çıkmaktadır. Bu kapsamda ABD liderliğinde; NATO, AB ve diğer bölgesel güvenlik örgütleri deniz ulaştırması için önemli rotalarda güvenlik ortamını oluşturabilmek için çeşitli harekatlar düzenlemektedir.

 

Bu bağlamda bana göre belirtmek gerekir ki yüz yılı aşkın bir süredir deniz sabotajlarının nasıl dış politikanın en önemli aracı haline geldi. Savaş gemileri gibi silahlı araçların üretilmesinden sonra, bunları çeşitli şekillerde batırma metotları da ortaya çıkmıştır.  Dolayısıyla bir gemiyi su altından yok etme fikri teröristler içinde çok cazip görünüyor: gözetleme ekipmanının geliştirilmesi, bir sualtı nesnesinin görülmesine imkân vermez. Dolayısıyla bu realite saldırının gizliliğini ve sürpriz oluşunu sağlar. Ancak antik çağda teknoloji böyle bir durumun uygulanmasına olanak vermezdi. Fakat teknolojinin gelişmesiyle birlikte sualtı saldırıları olasılığı da ortaya çıktı. Bilinen ilk olay 7 Eylül 1776'da Amerika Birleşik Devletleri'nin cüce denizaltısı "Kaplumbağanın New York yakınlarındaki İngiliz gemilerine saldırmaya çalıştığında gerçekleşti. Ne var ki bu girişim başarısız oldu, ancak tarihe geçti. Bundan sonra, sualtı saldırı teknolojilerinin gelişimi, denizaltı gemilerini yapma yolunu izledi. Sadece sabotajcıları tarafından su altından gizli bir saldırı fikirleri doğdu kaldı.

 

Birinci Dünya Savaşı, askeri teknolojinin yaratılmasına somut bir ivme kazandırdı. İtalyanlar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu filosu ile mücadelelerinde yeni bir askeri teknoloji üreterek - savaş yüzücüleri kullandılar. Hafif dalgıç kıyafetleri giymiş, güdümlü torpidolar üzerinde, düşman limanındaki saldırı yerine geldiler ve saldırı nesnesine bir zamanlayıcı ile mayın yükleyerek yüklerini bağladılar. Bu teknolojinin ilk başarılı uygulaması, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, iki İtalyan subayın Viribus Unitis zırhlısını çıkardığı 1 Kasım 1918'de gerçekleşti. Aslında, zamanın bu noktasında, savaş gemisi aslında Sloven, Hırvat ve Sırp Devletine aitti. Bununla birlikte, savaş gemisi havaya uçtu.

 

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra denizaltı sabotaj kuvvetlerini geliştirmeye devam edenler İtalyanlardı. Sonuç olarak, İkinci Dünya Savaşı olayları sırasında, İtalyanlar İngiliz Kraliyet Donanması güçlerine çok ciddi darbeler vurdular. Özellikle 19 Aralık 1941'de Mısır'ın İskenderiye limanında iki savaş gemisi Veliant ve Queen Elizabeth ciddi şekilde hasar gördü ve uzun süre hizmet dışı bırakıldı. Bu duruma bakıldığında, başta İngiltere olmak üzere diğer ülkeler sualtı sabotajcılarını yetiştirmeye ve su altı sabotaj araçlarını yapmaya başladılar. Sabotaj yapmak için, diğer şeylerin yanı sıra, geleneksel denizaltılar kullanılarak saldırı yerine taşınan cüce denizaltıları kullandılar. Böylece, İngiliz filosunun baş ağrısı - Alman zırhlısı Tirpitz - 22 Eylül 1943'te cüce denizaltıların saldırısı sırasında uzun süre hareketsiz kaldı. 

 

Genel olarak, korunan deniz üslerinde düşman gemilerine ve gemilerine yapılan saldırılar, düşman için ağır maddi kayıplara ve ağır moral darbelerine neden oldu. Bu durumda, saldırgan çok daha ucuz kaynaklar kullandı. İki uzun vadeli sakat İngiliz zırhlısı, iki torpidodan ve yakalanan dört İtalyan deniz aracından açıkça çok daha pahalıdır.

 

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, su altında sabotaj faaliyetleri yürütme teknolojileri daha da geliştirildi. Torpidolar ve cüce denizaltılar gibi çeşitli araçlar yapılarak tüple dalış aktif olarak geliştirildi. Su altında geliştirilmiş olan savaş yöntemleri, metotları özellikle günümüzde iyi yetişmiş dalgıçlar tarafından yapılabilir ve bu dalgıçlar çok sayıda ülkenin donanmasının bir parçasıdırlar. Tüm dünyadaki ülkelerin donanmalarında özel eğitilmiş dalgıçlar vardır. Örneğin, ABD Donanması aşırı bir SEAL müfrezesine sahip, İngilizler Özel Tekne Hizmeti geliştirdiler.  Dünyanın birçok ülkesinin silahlı kuvvetleri, su altındaki operasyonlarda yer alan savaş yüzücüleri ve dalgıçların birimlerine sahiptir. Genellikle savaş yüzücüleri ve dalgıç birimleri kesinlikle sınıflandırılır. Onlara girmek çok zordur, sayı küçüktür, bu da sualtı keşif ve sabotaj (veya sabotaj önleme) operasyonlarında kullanılan silahların düşük popülaritesini açıklar. Donanma'nın bir parçası olarak, bu birimlere "Denizaltı sabotaj kuvvetleri" denir.

 

Aynı zamanda, sualtı sabotajcılarıyla mücadele görevi ortaya çıktı. Novorossiysk zırhlısının 29 Ekim 1955'te Sivastopol ‘da yok edilmesi, bilindiği gibi, körfezin dibine bırakılan bir Alman deniz mayının patlamasıyla meydana gelmesine rağmen, bu olay Sovyetlerin hem deniz sabotajcıları hem de birimleri oluşturmaya başlamasına neden oldu.

 

Sovyet deniz sabotajcılarının faaliyetleri hakkında hiçbir şey bilinmiyordu, onlarla savaşacak birimler de savaş koşullarında yer aldılar. 6 Haziran 1986 gecesi Angola'nın Namib limanında iki Sovyet ve bir Küba nakliye aracı kimliği belirsiz kişiler tarafından mayınlandı. Bu sırada Güney Afrika'da Angola ile Güney Afrika arasında şiddetli bir savaş vardı. Karadeniz Filosunun su alanını koruyan 68. SSCB gemi tugayının  ekiplerinde sualtı sabotajcılarıyla mücadele için bir grup uzman bölgeye Sovyetlerden gönderildi. Bu zamana süresinde Küba’ya nakliye taşıyan gemi  çoktan patlamıştı ve bu mayın parçaları  bir bütün olarak denizden çıkarıldı. Kaldırılan madeni oluşturan parçalar herhangi bir mağazadan satın alınabilirdi. Bunun Güney Afrikalı sabotajcı yüzücü dalgıçlarının işi olduğu açıktı, ancak o gün hiçbir kanıt yoktu.

 

Fakat Fransız gizli servisleri o kadar profesyonel davranamadılar. Fransa'nın ülkenin Güney Pasifik'teki atollerinde kapsamlı nükleer denemeler yapması nedeniyle 1980'lerde Greenpeace ve Fransa arasında büyük mücadeleler ve siyasi kavgalar yaşandı. Greenpeace, kendi adına, buna aktif olarak müdahale etti. Sonunda, öfkeli yetkililer Greenpeace gemisi Rainbow Warrior'ın havaya uçurulması emrini verdiler. 10 Temmuz 1985'te Yeni Zelanda'da bu emir yerine getirildi. Ancak patlamada bir kişi öldü ve sabotajcılardan bazıları tutuklandılar.

Sonuç olarak, büyük bir skandal patlak verdi. 

 

İsrailli yüzücüler hem Arap düşmanlarına hem de Filistin Kurtuluş Cephesi'ne karşı düzenli olarak sualtı operasyonları gerçekleştirdiler. Bu nedenle, su altı sabotajı sırasında yeni bir fenomen ortaya çıktı:

 

1983 yılında Amerika Birleşik Devletleri Nikaragua'ya karşı deniz saldırıları başlattı. Özellikle, CIA himayesinde, Hispanik görünümlü kişilerden bir grup muharip yüzücü yetiştirildi. Grubun kendisi Contras olarak maskelendi. Bu örgüt ülkenin petrol yapısının nesnelerine bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Böylece, 11 Ekim 1983'te Corinto limanında bir dizi petrol depolama tesisi havaya uçuruldu. Aynı yılın 14 Ekim'inde bir grup, Puerto Sandino limanında bir sualtı boru hattını havaya uçurdu. Ertesi yıl, bu özgür ülkenin deniz suları mayınlandı ve bunun sonucunda bir dizi gemi mayınlar tarafından havaya uçuruldu. Ancak, tüm hikâye basında su yüzüne çıktı, uluslararası bir skandal patlak verdi ve ardından operasyon kısıtlandı. Nikaragua ise ciddi ekonomik zarar gördü ve ayrıca Meksika ve Avrupa'dan SSCB'den petrol tedarikine geçtiler.

 

Yemen’in, Umman Denizi kıyısındaki Aden Limanında, demir yerinde akaryakıt ikmali için bekleyen USS Cole1 destroyerine, 12 Ekim 2000 tarihinde gerçekleştirilen saldırı dünya üzerinde ilk kez bir savaş gemisine yapılan terörist eylemdir. Saldırıda, 17 denizci hayatını kaybetmiş ve 42 denizci ise yaralanmıştır. El-Kaide’nin üslendiği eylem, iki ayrı intihar bombacısının kullandığı iki süratli fiberglas bot yaklaşık 200 kg patlayıcı ile USS Cole destroyerinin güvertesinde yaklaşık 12 metre çapında bir yara açılmasına sebep olmuştur.

 

Dünya üzerindeki küresel ticari faaliyetlerin, hacim olarak %80’ininden fazlası ve değer olarak %80’ine yakın kısmı, denizler yoluyla yapılmaktadır. Bu nedenle, deniz ortamında terörist faaliyetler sadece savaş gemilerine yapılmamakta, küresel ticaretin can damarını oluşturan ticari kargo gemileri ile enerji ihtiyacını karşılayan petrol tankerleri ve petrol boru hatları hedef alınmaktadır. Nitekim Haziran 2019 ayı içerisinde Basra Körfezinde iki petrol tankerine gerçekleştirilen saldırıların nasıl yapıldıkları tam olarak tespit edilemese bile birer terörist saldırı olarak tanımlanmıştır.

 

Bu tarihi hadiselerden üç sonuç çıkarılabilir. 

 

İlk olarak - operasyon dikkatlice planlanmaması, katılımcı çemberin sınırlandırılmaması ve operasyonun gizlice yapılmasıdır. İkincisi sabotajcıların yakalanamamasıdır. Ve üçüncüsü - mayınların, onları kullanan ülkeyi net bir şekilde gösteremeyen parçalardan monte edilmesidir.

 

Günümüz Dünyasında Okyanusu'nun derinliklerinde ekonomik faaliyetlerin gelişmesiyle birlikte, sualtı iletişim kanalları, gaz ve petrol boru hatları ve ekonomik öneme sahip diğer nesneler gibi yeni olası hedefler ortaya çıktı. Hem barışçıl hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek çok sayıda yeni denizcilik teknolojisi de ortaya çıktı. 

 

Örneğin, çeşitli su altı dronları yapıldı.

 

Bu arada   sualtı sabotajcılarının saldırıları için yeni hedefler ortaya çıktı. Böylece, 26 Eylül 2022'de Nord Stream 1 ve Nord Stream 2 gaz boru hatları havaya uçuruldu. Geçen gün, Baltık Denizi'nin aynı bölgesinde Baltops-2022 uluslararası tatbikatlarının yapılması ve bu sırada çeşitli su altı mayın temizleme ve su altı insansız hava araçlarının kullanımının da uygulanması dikkat çekicidir. 

 

Baltık Denizi'nde 28 Eylül Çarşamba günü meydana gelen ve Kuzey Akım gaz boru hatlarını etkileyen sızıntılardan sonra, Avrupa'da büyük bir "sabotaj paniği" başladı. Bir taraftan "sabotajın kim tarafından yapıldığı" soruları sürerken, diğer taraftan bu sabotajların diğer enerji kaynaklarına da yönelip yönelmeyeceği konusunda endişeler yoğunlaştı. Bu saldırıyı gerçekleştirenler, kimsenin şüphelenmediği yerlere saldırma gücüne sahip olduğunu göstermeyi amaçlıyorlar. Yani bir güç gösterisi

 

Rusya'nın ilkez dile getirdiği "ABD senaryosu": Rusya, Başkan Joe Biden'ın bir yıl önce Kuzey Akım 2 boru hattını yok edeceklerini söylediği bir konuşmayı temel alarak, bu saldırıyı Avrupa'ya kendi gazını satmak ve Rus enerji kaynaklarını tüketmek isteyen ABD'nin yaptığını öne sürüyor. Bu iddiasını iki gündür sürdüren Rus yetkililerden Perşembe sabahı yeni bir açıklama geldi. RIA Novosti haber ajansının Rusya Dışişleri Bakanlığı'na dayandırdığı bir habere göre, Rus Dışişleri "Kuzey Akım boru hatlarındaki sızıntıların ABD istihbarat servisleri tarafından kontrol edilen bölgede meydana geldiğini" iddia etti.

Münhasıran ABD'nin hem Rusya'ya hem de kendi müttefiklerine açıkça böyle bir saldırı başlatacağını varsaymak çok zordur.  26 Eylül 2022'de Nord Stream 1 ve Nord Stream 2 gaz boru hatlarına yapılmış olan saldırı bir terör saldırısıdır ve bu terör saldırısı sonucunda hem Rusya ve hem de başta Avrupa Birliği ülkeleri büyük ekonomik zarar gördüler. Büyük olasılıkla, bu eylem bir grup terörist bilinmeyen kişi veya kişiler tarafından kirli faaliyetlerini örtbas etmek için kullanıldı veya yaptırıldı. Bunu ancak askerî açıdan güçlü bir devletin yapabileceği görüşünün aksine, modern sualtı ticari teknolojilerinin geliştirilmesi, deniz sualtı sabotaj birimlerinde görev yapanlar arasında eğitimli uzmanların bulunması ve çok büyük paralar karşılığında bir bilinmeyen terörist grubun bu büyüklükte sabotaj yapmış olması mümkündür. 

 

Patlayıcı almak sorun değil. 

 

Örneğin, Ukrayna toprakları her türlü silah ve askeri teçhizatın ortadan kalkması açısından kozmik ölçekte bir delik haline geldi. Ana şey, her şeyi mümkün olduğunca dikkatli yapmaktır. Deniz suyu, bildiğiniz gibi tüm izleri gizleyecek ve terör saldırısının tüm detaylarını tespit etmek neredeyse imkânsız olacaktır.

 

Artık çeşitli sualtı sivil tesislerini işleten ülkeler, kendilerini korunmak ve savunmak için 7/24 çalışan sualtı sistemleri oluşturmak zorunda kalacaklar. 

 

Sualtı gaz boru hatlarının patlaması gibi bir olayın gerçeği, terörist faaliyeti yeni bir seviyeye getiriyor, çünkü sivil ekonomik alanların faaliyetlerine yönelik saldırıdır.  

 

Nord Stream 1 ve Nord Stream 2 gaz boru hatlarına yapılmış olan terör saldırıları büyük ekonomik hasara yol açtı. Avrupa ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki denizaltı iletişim kablolarından birinin birkaç yüz metrede kaybolması, küresel finansal sisteme feci zararlar getirecektir. Ayrıca, bu tür olayların Casusu belli olabilir, bundan sonra mevcut dünya düzeni asla eskisi gibi olmaz.

 

 

29 Eylül 2022, Lüksemburg

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}