Orta
Doğu'nun Karışık Labirentindeki Gazze: Farklı Görüşler ve Siyasi Dinamikler
Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu
Olaylar çok karışık. Gazze'deki durum, başlangıçta Hamas'ın zulmüyle şekillendi. İsrail, meşru müdafaa hakkını kullanarak karşılık verdi, ancak tepkileri orantısız olduğu için
eleştiriliyor. Durumun çözümü belirsiz. Gazze Şeridi'nin kontrolü ne olacak, bu da büyük bir soru işareti. Neden bu durumun şimdi yaşandığı konusunda farklı görüşler var. Karmaşık bir durum. Bir
şeyin gerçek boyutlarını anlayamadığınızda, "Kim faydalanır?" sorusu bazen yardımcı olabilir.
Olaya daha yakından bakalım. İsrail saldırıya uğradığında bile failin fotoğrafı kullanılıyor. Hamas'ın hedefi ortadan kaldırmak için yapılan operasyon, Gazze halkına zarar verirken,
Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkiler sıkıntıda. AB ve ABD'de bile İsrail'e karşı olumsuz bakış artıyor. Uluslararası alanda da İsrail'e mesafe artıyor. Bu tuhaf bir durum. Aşırı cezalandırma,
diplomatik kayıplara ve güvenlik tehditlerine yol açıyor; bu çelişkili bir durum. İç politikada da ciddi bölünmeler var. Hatta bir kabine üyesi Gazze'ye nükleer saldırı düzenleneceğini söylediği için
eleştirildi. Durumun sonunda, istihbarat başarısızlığından Netanyahu hükümeti sorumlu tutulabilir.
Peki, Hamas'ın son hamlesi Filistin'e fayda sağlar mı? Asla. Hamas, belki varlığını artırabilir ama bu, binlerce Filistinlinin hayatını kaybetmesiyle elde edilen bir
zafer değil. Bu saçma. Arap ülkelerinden yeniden destek alındı mı? Hayır. Araplar, Filistin davasını konuşurken kendi sınırlarını açıp mültecileri kabul etme konusunda isteksizler. Filistin'in
bağımsızlığı daha uzak bir hayal haline geldi. Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimciler geri adım atmayacaklarını söylüyor. Batı Şeria'nın tamamının İsrail'e ait olmasını isteyenlerin sesleri artmaya
başladı. Bu da ılımlı Filistinlileri zor bir duruma sokuyor.
Ortadoğu perspektifinden bakarsak, Gazze'deki durum İran'a yarar, Suudi Arabistan'a ise zarar veriyor. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, İsrail'le ilişkileri
normalleştirerek ABD'den kazanmayı hedefliyordu. Ancak şimdi durum değişti. Gazze Şeridi, Veliaht Prens'in tanıtımını yaptığı Neom Şehri'ne yakın. Yabancı yatırımlar için kara bir bulut oluştu. Suudi
Arabistan, Filistin'in yanında yer almak zorunda hissediyor kendini ve bu da Veliaht Prens'i rahatsız ediyor.
İran, durumu dramatik bir biçimde değiştirdi ve savunmadan saldırıya geçti. Bu süreçte Ortadoğu'da egemenlik yarışında liderlik Suudi Arabistan'ın elindeydi. Büyük güçler arasındaki
rekabet ortasında, Veliaht Prens Bin Salman agresif bir oyun oynarken, İran ise ABD'nin yoğun yaptırımlarından kaçınmak için Çin ve Rusya ile işbirliği içindeydi. Özellikle son dönemde Suudi
Arabistan ile İsrail arasındaki diplomatik atmosfer İran için olumsuzdu. İsrail'in başarısı durumda ilerlerse, İran ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacaktır. İsrail'in İran'daki nükleer tesislere
saldırması muhtemel hale gelebilir. Bu noktada Hamas'ın saldırısı, İran'ın diplomasi gücünü gösterdi. İran'ın, bölgedeki silahlı siyasi gruplarla ilişkileri olduğuna dair çeşitli spekülasyonlar devam
etmekte.
Büyük güç rekabetini ele alacak olursak, avantajlar ve dezavantajlar net bir şekilde ayrılmış durumda. Bu durum, Rusya'nın lehine iken, ABD'nin aleyhine gelişiyor.
Putin'in zaferi ve Biden'ın yenilgisi şeklinde açıkça ifade edilebilir. Uluslararası toplumun Ukrayna konusundaki ilgisi azaldı ve Rusya bir miktar rahatladı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky'nin
popülaritesi azalmakta ve Başkan Putin krizden kaçınıyor gibi görünüyor. Rusya, dolaylı yoldan İran üzerinden Hamas, Hizbullah ve Suriye'deki Şii milisler üzerinde etkili olabiliyor. Çin için de
durum pek kötü değil çünkü ABD'nin Hint-Pasifik stratejisinde bir açık meydana gelebilir.
Buna
karşılık, Başkan Biden zor bir dönemde. Görev süresinin başında Afganistan'dan askerlerin çekilmesi ona büyük bir darbe vurdu. Şimdi de görev süresinin sonlarına doğru Gazze'deki
karmaşık durumla mücadele ediyor. Orta Doğu politikaları birçok kez başarısız oldu. İran nükleer anlaşmasının yeniden canlandırılması başarısız oldu ve İbrahim Anlaşmaları konusunda herhangi bir
ilerleme kaydedilmedi. Suudi Veliaht Prensi ile ilişkilerin bozulması Çin'e avantaj sağladı. İsrail siyasetinde aşırı sağa kayma karşısında zor durumdalar ve görünürde bir strateji belirlemede
zorlanıyorlar. Gelecek yılki seçimlerde Biden, Orta Doğu politikalarındaki zayıflıklarını açıkça gösterebilir. Ülkenin Orta Doğu'dan çıkma konusunda sıkıntıları devam etme ihtimali yüksek. Ancak ABD,
bu durumu sakinleştirmek için cesur bir liderlik sergilemesi durumunda dış stratejideki ilerlemesini sürdürebilir.
Kâr
ve zarar ülkeden ülkeye değişirken, merkezi nokta İran'da birleşiyor. Bu makale, İngiliz Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü (IISS) ve Bahreyn Kraliyet Ailesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen Orta Doğu
Güvenlik Diyaloğu (Manama Diyaloğu) konferansı çerçevesinde yazılmıştır. Konferansa katılmadan önce 'İran'la nasıl başa çıkabiliriz ve İran'la nasıl etkileşime geçebiliriz?' konulu acil bir oturum
düzenleneceği duyuruldu. Uzun bir aradan sonra katıldığım bir toplantıydı ve uluslararası toplumun Gazze sorununu çözmek için Hamas'ı ortadan kaldırmaktan başka bir çözüm yolu olmadığını bildiğini
gösterdi.
İsrail'in Filistin siyaseti, uluslararası alanda genellikle tartışma konusu olmuş ve eleştirilmiştir. Eleştiriler, İsrail'in Filistin topraklarında uyguladığı
politikalar, insan hakları ihlalleri ve bölgedeki çatışmanın devamıyla ilgili konuları içerir.
Birincisi, İsrail'in Filistin topraklarında genişlemeci bir yerleşim politikası izlediği ve bu politikanın uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde eleştiriler bulunmaktadır.
Filistin topraklarında yerleşim birimlerini genişletme ve yeni yerleşimler kurma politikası, Filistinlilerin topraklarında ve yaşam alanlarında hak kaybına neden olmakta ve barış sürecini
engellemektedir.
İkincisi, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik askeri operasyonları ve sık sık yaşanan şiddet olayları, sivil kayıplara yol açmış ve uluslararası toplumun tepkisini çekmiştir. Bu
operasyonlarda sivillerin zarar görmesi ve ölümler, insan hakları grupları ve uluslararası kuruluşlar tarafından sıkça eleştirilen konular arasındadır.
Üçüncüsü, Filistinlilere yönelik ayrımcı uygulamalar ve hareket özgürlüklerinin kısıtlanması gibi durumlar da eleştirilen konular arasındadır. İsrail'in duvar inşası, kontrol
noktaları ve seyahat kısıtlamaları gibi uygulamaları, Filistinlilerin günlük yaşamını olumsuz etkilemekte ve insan hakları ihlallerine neden olmaktadır.
Bu
eleştiriler, İsrail'in Filistin politikalarının barış sürecine zarar verdiği, uluslararası hukuku ihlal ettiği ve bölgedeki gerilimi artırdığı yönündedir. Bu konulardaki eleştiriler, uluslararası
toplumda çeşitli kesimlerden ve insan hakları gruplarından gelmektedir ve bölgedeki çatışmanın çözümüne katkı sağlamak adına adaletli ve barışçıl bir yaklaşım benimsemeyi
savunmaktadır.
DEM Parti, Filistin'in durumu ve özgürlük talepleri bağlamında farkındalık yaratmak amacıyla bir etkinlik düzenleme kararı aldı. Parti yetkilileri, 14 Ocak 2024
tarihinde İstanbul Esenyurt'ta gerçekleştirecekleri etkinlikle ilgili bilgi verdi. "Filistin'e Özgürlük" adını verdikleri miting için hazırlıkların sürdüğünü ve bu etkinlikle
Filistin meselesine dikkat çekmeyi ve destek olmayı hedeflediklerini kamuoyuna duyurdular. Bu açıklama, DEM Parti'nin Filistin konusundaki duyarlılığını ve özgürlük taleplerini dile getirmek için bir
platform oluşturmayı planladığını göstermektedir.
10 Ocak 2024, InterContinental (IHG) Hotels in
Brüssel