Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Bağımsızlık ve Özerklik Süreçlerinin Analizi: Sömürge Durumları ve Gelişmeler

Bağımsızlık ve Özerklik Süreçlerinin Analizi:

Sömürge Durumları ve Gelişmeler

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

Diplomatic Perspective on Developments in Indepen-dence and Autonomy Pro-cesses, and Colonial Situ-ations"

 

Introduction:

The intricacies of international relations have witnessed the struggles of numerous countries and communities throughout history, as they pursued their freedoms and independence. Post-World War II, the provisions of Articles 73 and 74 of the United Nations (UN) Charter focusing on "Non-Self-Governing Territories," also known as regions that could not exercise full self-governance or had yet to achieve independence, gained prominence. These processes have played a significant role in international diplomacy. This article takes a diplomatic standpoint to scrutinize developments in independence and autonomy processes, while addressing colonial situations. The term "Non-Self-Governing Territories," as highlighted in the UN Charter, denotes territories where people cannot fully exercise self-governance or have not yet gained independence. Particularly after World War II, these provisions serve as a crucial framework to promote the processes of independence or autonomy in international relations.

 

"The Declaration on the Granting of Independence to Colonial Countries and Peoples," adopted by the United Nations in 1960, aims to foster the processes of gaining independence for countries and peoples under colonial rule. This document is overseen by the UN Special Committee on Decolonization, also known as Special Committee 24. The committee examines the transition processes between colonial powers and territories under their rule, with the aim of ensuring the right to self-governance.

 

The most recent update occurred merely three months ago, on May 10th. The "24-Member Special Committee" identified 17 colonies in the 21st century, in 2023. These territories originate from the United States, France, and the United Kingdom. It is emphasized that these colonies have not achieved independence or autonomy, indicating that their populations cannot fully exercise self-governance or have not yet completed their journey towards independence. However, it is imperative to recognize that despite apologies from the British monarch, the United Kingdom still holds veto power in the UN Security Council and the leader remains involved in colonial governance. In this context, the readiness of the British government to engage in conflict and war to defend and protect its colonies, as exemplified by cases such as the Falkland Islands, should not be underestimated.

 

In conclusion, the diplomatic analysis of independence and autonomy processes sheds light on the dynamics of international relations by focusing on historical and contemporary colonial situations. This article offers a perspective crucial to comprehending the role of the international community in independence and autonomy processes and how these processes have evolved over time.

 

1.Giriş

Uluslararası ilişkilerin karmaşıklığı, tarih boyunca birçok ülke ve topluluğun kendi özgürlükleri ve bağımsızlıkları için mücadele ettiği bir alan olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın ardından, eski sömürge bölgelerinin ve kolonilerin bağımsızlık ve özerklik süreçlerini desteklemek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın 73. ve 74. maddeleri ile "Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler" olarak adlandırılan alanlar öne çıkmıştır. Bu süreçler, uluslararası diplomasi bağlamında önemli bir rol oynamıştır.

 

Bu makale, diplomatik bir bakış açısıyla bağımsızlık ve özerklik süreçlerindeki gelişmeleri inceleyerek, sömürge durumlarını ele almaktadır. BM Şartı'nın bahsettiği "Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler" kavramı, halkların tam özyönetimi sağlayamadığı veya henüz bağımsızlıklarını kazanamadığı toprakları ifade eder. II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, eski sömürge bölgelerinin bağımsızlık veya özerklik süreçlerini teşvik etmeyi amaçlayan bu maddeler, uluslararası ilişkilerde önemli bir çerçeve sunmaktadır.

 

"Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge," Birleşmiş Milletler tarafından 1960 yılında kabul edilmiş bir belge olarak, sömürgecilik altında olan ülkelerin ve halkların bağımsızlık kazanma süreçlerini teşvik etmeyi amaçlar. Bu belge, bağımsızlık veya özerklik kazanma süreçlerini desteklemek amacıyla oluşturulan BM Özel Komitesi 24 ("Special Committee 24") tarafından denetlenir. Komite, sömürgeci ülkeler ve sömürge altındaki bölgeler arasındaki geçiş süreçlerini inceleyerek, kendi kendini yönetme haklarını güvence altına almayı amaçlar.

 

En son güncelleme, yalnızca üç ay önce, 10 Mayıs tarihinde gerçekleşmiştir. "24 Kişilik Özel Komite," 2023 yılında, 21. yüzyılda, 17 koloniyi belirlemiştir. Bu bölgeler Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık'tan gelmektedir. Bağımsızlık veya özerklik kazanmamış bu bölgelerde halkların tam özyönetimi sağlayamadığı veya henüz bağımsızlık süreçlerini tamamlamadığı belirtilmektedir. Ancak, İngiliz hükümdarının özür dilemesine rağmen, İngiltere'nin hala BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip olduğu ve koloni yönetiminde rol oynayan bir lider olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekmektedir. Bu bağlamda, Falkland Adaları gibi örneklerle İngiliz hükümetinin, kolonileri savunmak ve korumak için savaşa ve çatışmaya hazır olduğu vurgulanmaktadır.

 

Özetle, bağımsızlık ve özerklik süreçlerinin diplomatik analizi, tarihsel ve güncel sömürge durumlarına odaklanarak uluslararası ilişkilerdeki dinamikleri gözler önüne sermektedir. Bu makale, uluslararası toplumun bağımsızlık ve özerklik süreçlerindeki rolünü ve bu süreçlerin nasıl şekillendiğini anlamak adına önemli bir bakış açısı sunmaktadır.

 

2.Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler

Birleşmiş Milletler Şartı'nın 73. ve 74. maddeleri, "Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler" olarak adlandırılan coğrafyalara odaklanmaktadır. Bu bağlamda, bu bölgeler, kendi halklarının tam ölçüde özyönetim sağlayamadığı veya henüz bağımsızlık mertebesine erişemediği alanları temsil eder. Söz konusu maddeler, özellikle II. Dünya Savaşı'nın ardından, eski sömürge bölgelerinin ve kolonilerin bağımsızlık veya özerklik süreçlerini teşvik etmeyi hedeflemektedir. "Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler" terimi, bu bölgelerde yaşayan toplulukların kendi kaderlerini belirleme hakkını ve özyönetim yeteneklerini elde etme gerekliliğini ön plana çıkarır. Bu anlamda, söz konusu maddeler, bağımsızlık ve özgürlük yolunda ilerleyen ülkelerin ve bölgelerin çabalarını desteklemeyi amaçlayan bir çerçeve sunmaktadır. Özetlemek gerekirse, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 73. ve 74. maddeleri, temelde eski sömürge bölgelerinin ve kolonilerin kendi kendini yönetme hakkını ve bağımsızlık süreçlerini teşvik etme amacını taşımaktadır. Bu durum, Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin Uygulanmasına İlişkin Durumu İnceleyen BM Özel Komitesi ("Özel Komite 24") tarafından onaylanan operasyonuna tabi bölgelerin önceden belirlenmiş listesi ile doğrulanmaktadır.

 

3.Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge

Birleşmiş Milletler tarafından 1960 yılında kabul edilen "Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge," esasen, sömürgecilik altında bulunan ülkelerin ve toplulukların bağımsızlık kazanma süreçlerini teşvik etme amacı taşıyan bir belgedir. Bu bildirge, bu ülkelerin ve bölgelerin kendi kendilerini yönetme hakkına odaklanarak, özellikle sömürgecilik koşullarından kurtulma çabalarını yüreklendirmek amaçlanır. BM Özel Komitesi 24 ("Special Committee 24"), Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin uygulanmasını denetlemek amacıyla tesis edilmiş bir komitedir. Bu komite, sömürgeci ülkeler ile sömürge altındaki bölgeler arasındaki geçiş süreçlerini inceleyerek, bağımsızlık veya özerklik elde etme süreçlerini desteklemek amacı güder. "Operasyonuna tabi bölgelerin ön listesi" ifadesi, bu komitenin denetimi ve gözlemi altında bulunan bölgeleri temsil eder. Bu bölgeler, kendi kendini yönetemeyen veya sömürge koşullarında bulunan bölgeleri içerir ve bağımsızlık veya özerklik süreçlerinin değerlendirildiği ve denetlendiği bölgelerdir. Bu durum, komitenin ilgili ülkeler ve bölgeler hakkında veri topladığı ve analiz ettiği alanları işaret eder. Sonuç olarak, Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin uygulanmasını gözetlemek üzere faaliyet gösteren BM Özel Komitesi 24, sömürge altındaki veya özyönetim kabiliyeti bulunmayan bölgelerin bağımsızlık veya özerklik süreçlerini takip ederek, bu bölgelerin durumunu incelemekte ve ilgili verileri içeren bir listeyi güncellemektedir.

 

Son güncelleme, sadece üç ay önce, 10 Mayıs tarihinde kaydedildi. "24 Kişilik Özel Komite," 2023 yılında, 21. yüzyılda, 17 koloniyi belirlemiştir:

 

• Amerika Birleşik Devletleri'nden üç tanesi (Amerika Birleşik Devletleri Virjin Adaları, Amerikan Samoası, Guam);

• Fransa'dan ikisi (Fransız Polinezyası, Yeni Kaledonya);

• Birleşik Krallık'tan on tanesi (Anguilla, Bermuda, Britanya Virjin Adaları, Cayman Adaları, Malvinas Adaları, Montserrat, Saint Helena, Turks ve Caicos Adaları, Cebelitarık, Pitcairn).

 

Bu güncelleme, "24 Kişilik Özel Komite"nin, 2023 yılında dünyada halen varlığını sürdüren 17 koloniyi belirlemesi şeklinde gerçekleşti. Bu koloniler, farklı ülkelerden gelmektedir: Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık. Amerika Birleşik Devletleri'nden üç koloni, Fransa'dan ikisi ve Birleşik Krallık ‘tan on tanesi, hala kendi kendini yönetemeyen veya bağımsızlık kazanamamış bölgeler olarak kabul edilmektedir.

 

İngiliz hükümdarı, atalarının Afrika ve diğer dünya bölgelerinde gerçekleştirdiği sömürgeci eylemler için özür dilemesine rağmen, İngiltere'nin BM Güvenlik Konseyi'nde hâlâ veto yetkisine sahip olduğu gerçeğini, hatta BM'nin bile tanıdığı üzere, hala koloniyi yöneten bir devletin lideri konumunda olduğunu açıkça akılda tutmaktadır. Dahası, bu kolonilerin geleceğiyle ilgili olarak, hükümetin ölümü ve ölme riskini göze alabilecek durumlar da mevcuttur (nispeten yakın tarihli Falkland Savaşı örneği akılda tutulabilir).

 

Daha önce de belirtildiği üzere, Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin uygulanmasını gözetlemek amacıyla BM Özel Komitesi 24 ("Special Committee 24") kurulmuştur. Bu komite, bağımsızlık veya özerklik süreçlerini desteklemek ve sömürgecilik altındaki bölgelerin kendi kendini yönetme haklarını güvence altına almak üzere faaliyet göstermektedir.

 

Bahsettiğim "en son güncelleme" ifadesi, Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin uygulanmasına dair durumu inceleyen Özel Komite 24'ün son güncelleme tarihini ifade etmektedir. Bu tarih 10 Mayıs olarak belirlenmiştir. Bu güncelleme sürecinde, "24 Kişilik Özel Komite," kendi kendini yönetemeyen veya bağımsızlık kazanma sürecinde olan bölgeleri değerlendirerek, bu bölgelerin mevcut durumlarını ve bu kategoriye giren bölgeleri içeren verileri içeren bir liste hazırlamıştır.

 

Bu güncelleme sonucunda, 2023 yılı itibarıyla dünya genelinde hala "kendi kendini yönetemeyen bölgeler" olarak sınıflandırılan 17 koloni olduğu belirtilmektedir. Bu koloniler üç ana ülke tarafından temsil edilmektedir:

 

Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık. Amerika Birleşik Devletleri'nden üç, Fransa'dan iki ve Birleşik Krallık ‘tan on koloninin hala bağımsızlık veya özerklik kazanmamış bölgeler olarak kabul edildiği bu bölgelerde, halkların tam özyönetimini sağlayamadığı veya henüz bağımsızlık süreçlerini tamamlamadığı belirtilmektedir.

 

Ek olarak, İngiliz hükümdarının özür dilemesine rağmen, İngiltere'nin hala BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip olduğu ve hala bir koloniyi yöneten bir lider pozisyonunda olduğu belirtilmelidir. Bu bağlamda, Falkland Savaşı gibi örneklerle İngiliz hükümetinin, kolonileri savunma ve koruma adına ölüm riskini göze alabileceğini anlamamız gerekmektedir.

 

İngiliz hükümdarının özür dilemesine rağmen, İngiltere'nin hala BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip olduğu ve aynı zamanda kendisinin hala koloni yönetiminde rol oynayan bir lider olduğu gerçeği vurgulanmalıdır. Bu bağlamda, Falkland Adaları (Malvinas) gibi örneklerle İngiliz hükümetinin, kolonileri savunmak ve korumak adına savaşa ve çatışmaya hazır olduğuna işaret etmekte fayda var.

 

4.Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge

Özellikle vurgulamam gereken bir diğer nokta ise, Sömürge Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge'nin uygulanması bağlamında, BM Özel Komitesi 24'ün güncelleme faaliyetlerine ve hala var olan kolonilerin durumuna odaklanarak detaylı bir açıklama sunduğudur.

 

Bu açıklama, ancak sınırlı bir perspektifi yansıtmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri içerisinde, kendi hükümet sistemine sahip olmayan topluluklar -örneğin Alaska yerli kabileleri- kendi tanınmalarını sağlama çabalarıyla dikkat çeken dinamik güçleri yansıtmaktadır. Alaska Kabileler Arası Konseyi örgütünün 1994 yılında, federal düzeyde Alaska'nın 227 yerli kabilesinin resmi olarak tanınmasını sağlaması, yavaş da olsa devam eden bir sürecin göstergesidir. Ayrıca, 2001 yılında bu yerli kabilelerin, eyalet düzeyinde ABD yetkilileri ile iletişim kurma yetkisine sahip olmaları, kanlı bir soykırımın ardından kurulan bir ülkede olumlu bir evrimi temsil etmektedir.

 

Sömürgeci güçlerin, halkların bağımsızlığı ve egemenliği üzerinde sonsuz bir baskı oluşturamayacakları gerçeği, özellikle önemli bir noktadır. Yeni kolonilerin kurulmasına yönelik arzular, mantıklı bir perspektife sahip olabilir; ancak Afrika'daki bazı olaylar, Paris'in tasarılarının nasıl etkilenebileceğini göstermektedir.

 

Ancak, özgür dünya elbette galip gelecektir ve bir kere başladığında, dekolonizasyon süreci tamamlanana kadar kesintiye uğramayacaktır. Bu evrim, Yeni Hebridler (Vanuatu) örneğinde olduğu gibi, özerk olmayan bölgelerin bağımsızlıklarını kazanma sürecine kadar devam edecektir. Fernando Po (Ekvator Ginesi), İngiliz Honduras (Belize), Basutoland (Lesotho), Bechuanaland (Botswana), Gambiya, Fiji gibi birçok ülke, artık kendi kaderlerini özgürce yönetme yetisine sahiptir. Bu bölgeler, önceleri kendi kendini idare edemeyen statüsünde olmalarına rağmen, şu anda bağımsızlık kazanmış ve kendi özgür yönetimlerini sürdüren bölgeler olarak görülmektedirler.

 

5.Sonuç:

"Diplomatik Bir Bakış Açısıyla: Bağımsızlık ve Özerklik Süreçlerindeki Gelişmeler ve Sömürge Durumları" adlı makalemde, uluslararası ilişkilerin karmaşıklığı içinde yer alan bağımsızlık ve özerklik süreçlerinin ve sömürge durumlarının diplomatik bir perspektiften incelenmesine odaklandık. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 73. ve 74. maddeleri ile "Kendi Kendini Yönetmeyen Bölgeler" kavramı, bağımsızlık ve özerklik arayışında olan bölgelerin ve toplulukların çabalarını desteklemeyi amaçladı. Bu çerçevede, "Büyük Devletlerin ve Halkların Sömürge Ülkelerine Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge," 1960 yılında kabul edildi ve sömürgecilik altında olan ülkelerin bağımsızlık süreçlerini teşvik etmeyi amaçladı.

 

Sömürgecilikten Kurtarma Özel Komitesi, bağımsızlık ve özerklik kazanma süreçlerini denetlemek ve yönlendirmek amacıyla oluşturuldu. En son 10 Mayıs tarihinde gerçekleşen güncelleme ile 2023 yılında 17 koloni belirlendi. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık'tan gelen bu bölgeler hala bağımsızlık veya özerklik kazanamamış durumda ve halklarının tam özyönetimi sağlayamamaktadır. Bu noktada, İngiliz hükümdarının özür dilemesine rağmen Birleşik Krallığı’n BM Güvenlik Konseyi'nde hala veto hakkına sahip olduğunu ve koloni yönetiminde etkin bir rol oynadığını belirtmek önemlidir.

 

Bu makalemde öne çıkan bir diğer nokta ise, sömürgeci güçlerin halkların bağımsızlığı ve özerkliği üzerinde sonsuz bir baskı oluşturamayacakları gerçeğidir. Tarihsel süreçteki örnekler, bu süreçlerin zaman içinde nasıl evrildiğini ve halkların kendi özgür yönetimlerini nasıl sağladığını göstermektedir. Yeni kolonilerin kurulma arzularına rağmen, uluslararası toplumun bağımsızlık ve özerklik süreçlerine olan ilgisi ve desteği devam etmektedir.

 

Sonuç olarak, bu makalem bağımsızlık ve özerklik süreçlerinin uluslararası diplomasi ve topluluklar arası ilişkiler açısından önemine ışık tutmakta ve sömürge durumlarının dönüşümünü ele almaktadır. Bu tür süreçlerde uluslararası toplumun desteği ve çabaları, halkların kendi kaderlerini belirleme hakkını güvence altına alma yolunda kritik bir rol oynamaktadır.

 

Conclusión:

En nuestro artículo titulado "Una Perspectiva Diplomática: Desarrollos en los Procesos de Independencia y Autonomía y Situaciones Coloniales", nos centramos en examinar los procesos de independencia y autonomía, así como las situaciones coloniales, desde un punto de vista diplomático dentro de la complejidad de las relaciones internacionales. En la era posterior a la Segunda Guerra Mundial, los artículos 73 y 74 de la Carta de las Naciones Unidas y el concepto de "Territorios No Autónomos" tenían como objetivo apoyar los esfuerzos de regiones y comunidades que aspiraban a alcanzar la independencia y autonomía. En este contexto, se adoptó en 1960 la "Declaración sobre la Concesión de la Independencia a los Países y Pueblos Coloniales" para fomentar los procesos de independencia de los países bajo colonización.

 

El Comité Especial de Descolonización se estableció para supervisar y orientar los procesos de independencia y autonomía. Con la última actualización el 10 de mayo, se identificaron un total de 17 colonias en 2023. Estos territorios, provenientes de los Estados Unidos, Francia y el Reino Unido, aún no pueden alcanzar la independencia o autonomía, y sus poblaciones no pueden ejercer plenamente la autogobernanza. En este punto, es importante señalar que a pesar de las disculpas del monarca británico, el Reino Unido retiene su poder de veto en el Consejo de Seguridad de las Naciones Unidas y mantiene un papel activo en la administración colonial.

 

Otro punto notable resaltado en este artículo es que las potencias coloniales no pueden ejercer presión perpetua e ilimitada sobre la independencia y autonomía de los pueblos. Ejemplos históricos demuestran cómo estos procesos evolucionan con el tiempo y cómo las poblaciones finalmente logran su propia gobernanza libre. A pesar de los deseos de establecer nuevas colonias, el interés y apoyo de la comunidad internacional en los procesos de independencia y autonomía continúan persistiendo.

 

En conclusión, nuestro artículo arroja luz sobre la importancia de los procesos de independencia y autonomía en el ámbito de la diplomacia internacional y las relaciones entre comunidades, abordando también la transformación de las situaciones coloniales. El respaldo y los esfuerzos de la comunidad internacional en tales procesos desempeñan un papel fundamental en la defensa del derecho de los pueblos a determinar su propio destino.

 

6 Ağustos 2023, Lüksemburg

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}