Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaş.

 

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaş.

Ümit Yazıcıoğlu

Azerbaycan ile Ermenistan arasında on yıllardır devam eden Dağlık Karabağ krizi, taraflar arasında şiddetlenen çatışmalarla 27 Eylül’de yeniden alevlendi. Uluslararası hukuka göre Ermenistan Dağlık Karabağ'da işgalcidir, askerleri de o bölgede işgalci güçtür. Bu gerçeğin bilincinde olan Rusya Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili diyaloğun organizasyonu için Moskova platformunu sunmaya hazır olduklarını duyurdu. Sorununun politik ve diplomatik araçlarla çözüme kavuşturulması için uygun koşulların oluşturulması yönünde ülke olarak ve AGİT Minsk Grubu'nun diğer eş başkanlarıyla birlikte arabulucu çabalarını sürdüreceklerini belirtiler, çünkü Dağlık Karabağ sorununda dürüst arabulucu eksikliği yaşanıyor.  

Ermenistan ile Azerbaycan arasında süren bu kirli savaştan hiçbir halkın çıkarı yoktur. Suriye'nin kuzeyindeki militanların kitleler halinde Dağlık Karabağ'daki çatışma bölgesine gönderildiğine dair dolaşan bilgiler, kaygı yaratıyor. Sosyal ağlarda bununla ilgili videolar ve fotoğraflar yayınlanıyor.   Kimse Kürtleri siyasi ve askeri çıkarları için o bölgede kullanmaya çalışmasın. Kürtleri bu savaşa sürüklemek isteyenler, Kürt gençlerini oraya gönderme planı olanlar veya öyle düşünenler veya basına aksadığı gibi Kürt gençlerini oraya göndermiş olanlar, Kürtlerin düşmanıdırlar. Kimsenin Kürt gençlerini başkalarının çıkarları için o bölgeye, yani o kirli savaş dolayısıyla ölüme, gönderme hakkı yoktur.

Dağlık Karabağ’ın toprakları halklar hukukuna göre Ermenistan’ın toprakları değildir. Taraflara itidal ve ateşkes çağrıları yapılıyor, bende aynı çağrıları iki tarafa yapıyorum. Türkiye Dağlık Karabağ'da ateşkesin sağlanması için her türlü diplomatik çabayı sarf etmelidir. Rusya, çatışmaların yeniden alevlendiği ilk saatlerden beri hem ulusal düzeyde hem AGİT Minsk Grubu kapsamında derhal ateşkesi sağlamaya ve barışçıl süreci yeniden başlatmaya yönelik her türlü çabayı sarf ediyor. Dağlık Karabağ'da barışçıl çözümün alternatifi olmadığına inanıyorum. Bölgesel sorunlar, yalnızca siyasi ve diplomatik zeminde çözülebilir.

Bölgede bu kirli savaşın durdurulması için, Türkiye’nin diplomatik bir çözüm bulması gerekli, çünkü Dağlık Karabağ'da tekrar alevlenen savaş diplomasinin bir yenilgisi. Türkiye'nin kıyısındaki bu sorun, Batı’yı ilgilendirmiyor. ABD küresel düzen sağlayıcı güç olarak kendini geri çekti. AB ise bu rolü üstlenmek bakımından kimi zaman beceriksiz, kimi zaman da isteksiz. Bedeli, onlar adına, kimse kendini sorumlu hissetmediği için, Kafkaslardaki sıradan insanlar ölüyor. Mevcut dramatik olaylar ışığında üçüncü tarafların her türlü savaş yanlısı söylem ve eylemlerinin yapıcılıktan uzak ve sorumsuzca olduğunu düşünüyorum. Bunlar, Kafkasya'daki durumu istikrarsızlaştırmaya gebe gerilimin daha da tırmanmasına yol açabilir ve öngörülmedik sonuçları beraberinde getirebilir.

Özelde ve genelde Azerbaycan ile ortak tarihe sahip ülke olarak sorunun çözümü için Türkiye diplomatik kanallar vasıtasıyla arabulucu rolünü üstlenmelidir, bu rolü sadece Rusların inisiyatifine bırakmamalıdır.

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaş, emperyalist ve sömürgeci güçlerinin komplosudur ve bu savaş sadece her iki ulusun düşmanlarına fayda sağlıyor, her iki halkada bölgede katliam ve yıkım getirecek. Taraflar halkların temel haklarına saygılı barışçıl bir çözüme fırsat vermelidir.

GALİBİYETİN SAHİBİ ÇOKTUR, MAĞLUBİYETİN SAHİBİ YOKTUR .... BİNAENALEYH, YENİLGİ YETİMDİR. Ermenistan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ bölgesinden Azerbaycan’a yönelik saldırısının ardından başlayan çatışmalarla birlikte Rusya’nın konu hakkındaki tavrı, dünya kamuoyunda çokça tartışılıyor. Her ne kadar son on yıl içerisinde izlediği güvenlik politikası nedeniyle Türkiye Ortadoğu'da küçümsenmeyecek kazanımlar elde etse bile, Kafkasya’da aynı kazanımları aynı metotla elde etmesine Rusya kolay kolay fırsat vermez. Ne var ki Türkler, Ermenistan sınırını geçmedikleri sürece, hukuki olarak diplomatik yollarla Karabağ çatışmasına müdahil olma hakkına masada tam anlamıyla sahipler.

Ermenistan ve Azerbaycan, uzun seneler Dağlık Karabağ’daki çatışmaları durdurma imkânını buldular, öyle ki Rusya onları anlaşma masasına oturtmuştu.  Fakat 2018 turuncu devriminin ardından, yani Paşinyan’ın iktidara gelmesiyle yüksek sayıda Amerikan ve Avrupa Birliğinin NGO’ları (sivil toplum kuruluşları) Ermenistan'da boy gösterdiler. Paşinyan, “Anti Putin” ve dahası “Anti Rus” olarak tanımlanıyor. Rusya’nın Ermenistan ve Azerbaycan arasında Kafkaslarda bir denge oluşturmaya yönelik politikasının karşısında, Ermenistan’ın Rusya’dan bağımsızlaşması kılıfı altında NATO, AGİT ve AB gibi kurumlarla bağlantıların geliştirilmesini savunuyor. Paşinyan, Ermenistan’ın, Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya’nın oluşturduğu Avrasya Ekonomik Birliği’ne katılmasına da karşı çıkmış, aynı zamanda bu birliğe Azerbaycan’ın katılmasına da itiraz etmişti.

Türkiye, Ermenistan sınırını geçmediği takdirde hukuki olarak Karabağ çatışmasına müdahil olma hakkına tam anlamıyla sahiptir.  Ankara’nın ne kadar hızlı ve net kararlar aldığına sadece imrenmek gerekir. An itibariyle Başkan Erdoğan’ı eleştirecek bir gerekçe yoktur. Zira Türkiye saldırgan bir tutumda değil, ne yapıyorsa, halkının milli çıkarları dâhilinde yapıyor. O halde tam hakka sahiptir.

 

SAVAŞA HAYIR.

KÜRTLER ERMENİ-AZERİ SAVAŞINA KATILMAMALIDIR.

İNSANLARIN VE MİLLETLERİN BİRBİRİNİ ÖLDÜRMESİNİ, ÖLDÜRÜLMELERİNİ VE HALKLARIN BİRBİRLERİYLE SAVAŞMALARINI İSTEMİYORUZ.

 

1.10.2020, Lüksemburg

 

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}