Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Polonya'daki Genel Seçimler

Polonya Genel Seçimleri

Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

 

     1.) Giriş

Polonya'daki son seçimler, ülkenin siyasi geleceği ve uluslararası ilişkileri açısından önemli bir dönemece işaret etmektedir. Bu seçim sonuçlarının Polonya'nın iç ve dış politikaları üzerinde etkili olacağı ve Polonya-Ukrayna ilişkilerinin geleceğini şekillendirebileceği dikkatle izlenmelidir. Polonya'nın 15 Ekim tarihindeki seçim sonuçları, Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin iktidarını sürdürmek için karşılaştığı siyasi zorlukları ve ülkenin siyasi geleceğini ele alırken, Polonya'nın siyasi sahnesinde kritik bir dönemeç noktasını temsil etmektedir. Ipsos'un çıkış anketlerine göre PiS, oyların %36,8'ini alarak birinci sırayı elde etmiştir. Ancak ana rakipleri olan "Sivil Koalisyon," "Üçüncü Yol" ve "Sol" koalisyonları, bir araya gelerek parlamentonun çoğunluğuna sahip olacakları sinyalini vermektedirler.

 

Bu yazım Polonya'da yaşanan bu son siyasi gelişmeler, sol liberal muhalefetin iktidara gelme olasılığını incelemekte ve bu olası değişikliğin Polonya'nın iç ve dış politikalarına olan etkisini değerlendirmektedir. Özellikle Donald Tusk liderliğindeki muhalefet hükümetinin iktidara gelmesi durumunda, Polonya'nın siyasi manzarasında önemli değişikliklerin beklenmesi gerekmektedir. Bu değişiklikler arasında Polonya-Ukrayna ilişkilerinin normalleştirilmesi, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin yeniden inşa edilmesi ve iç politika konuları olarak kürtaj, LGBT hakları ve göçmenlikle ilgili yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi yer almaktadır. Bu makale, Polonya'nın siyasi sahnesinde yaşanan bu önemli değişimleri ve beraberinde getirebileceği zorlukları analiz etmeyi amaçlamaktadır.

 

2.Olası siyasi Değişiklikler ve Zorluklar

Parlamenter cumhuriyetlerde seçim sonuçları ve iktidar mücadelesi, genellikle önemli siyasi gelişmelerin merkezinde yer alır. Bu bağlamda, Polonya'da 15 Ekim'de gerçekleşen seçimler, Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin iktidarını sürdürmek için karşılaştığı zorlukları işaret temektedir. Polonya'da Ipsos tarafından gerçekleştirilen çıkış anketlerine göre PiS, oyların %36,8'ini alarak birinci sırayı almıştır. Onu "Sivil Koalisyon" (%31,6), "Üçüncü Yol" koalisyonu (%13), "Sol" (%8,6) ve "Sol" (%8,6) takip etmektedir. "Konfederasyon" ise %6,2 oy almıştır.

 

"Sivil Koalisyon," "Üçüncü Yol" ve "Sol," siyasi oluşumlarının hükümeti kurmak amacıyla bir araya gelme olasılığı yüksektir ve Seçim’de 248 sandalyeye sahip olacakları için parlamentonun çoğunluğuna ulaşacaklardır. Polonya medyası, Hukuk ve Adalet ile milliyetçi "Konfederasyon" arasında bir ittifakın, Jaroslaw Kaczynski'nin ekibinin kendi koalisyon hükümetini kurma olasılığına işaret etti. Ancak "Konfederasyon" ’un sandalye sayısı yeterli değildir. Yukarıdaki sonuçlara göre PiS, parlamentoda 200 sandalyeye sahipken, "Konfederasyon" yalnızca 12 sandalyeye sahiptir. PiS için tek umut, "Üçüncü Yol" merkezcilerinin muhalefet kampındaki meslektaşlarına ihanet etmesi ve bir koalisyona girmesidir, ancak bu olasılık düşüktür.

 

Aynı zamanda, Polonyalı seçmenler %72,9'luk rekor bir katılım oranı göstermiştir. Daha önce en yüksek katılım oranı, 1989 seçimlerinde %62,7 olarak kaydedilmişti. Diğer taraftan, PiS'in parlamento seçimleri günü düzenlediği referanduma katılım oranı sadece %40 olmuştur, bu da sonuçlarının bağlayıcı olmayacağı anlamına gelir. Düşük referandum katılımı, muhalefetin destekçilerini oylamayı boykot etmeye çağırdığı bir faktördür.

 

3.Donald Tusk: Polonya'da Sol Liberal Muhalefet ve Ukrayna İlişkileri

Polonya'nın son dönem siyasi gelişmeleri, sol liberal muhalefetin iktidara gelme olasılığını göstermektedir. Bu senaryo gerçekleşirse, 2007-2014 yılları arasında Polonya Başbakanı olarak görev yapmış olan Donald Tusk'un büyük ihtimalle Polonya Başbakanı olacağı öngörülmektedir. Tusk'ün liderliğindeki dönemde, Rusya-Polonya ilişkilerinde önemli bir "sıfırlama" yaşanmıştır. Özellikle 2009 yılında, Rusya'nın o dönemdeki Başkanı Vladimir Putin, Polonya'nın Gazeta Wyborcza gazetesine yazdığı makalede, Rusya ile Polonya arasındaki ilişkilerin geleceğini belirlemek adına, geçmişin gölgelerini geride bırakma çağrısında bulunmuş ve yeni bir sayfa açılmasını vurgulamıştır. Yalnız bu sıfırlama politikası, 2014 yılında Kırım'ın Rusya'ya ilhak edilmesiyle sona ermiştir.  Aynı yıl, Tusk Polonya Başbakanlığı görevinden ayrılarak Avrupa Konseyi Başkanı olmuştur. Donald Tusk, Avrupa Birliği'nin liderlerinden biri olarak Ukrayna'nın AB ve NATO üyeliği konusunda açık bir destek sunmuştur. Tusk, 2019 yılında Ukrayna'nın Verkhovna Rada’sında yaptığı bir konuşmada, Rusya'nın taahhütlerini yerine getirmediği sürece AB'nin yaptırımlardan vazgeçmeyeceğini ifade etmiştir.

 

Donald Tusk'ün başbakanlık görevine geri dönmesi halinde, Polonya-Ukrayna ilişkilerini canlandırmaya odaklanması beklenmektedir. Muhalefet lideri, Ukrayna ile ilişkileri normalleştirmek için hazırlanan bir planın duyurusunu yapmıştır. Tusk‘un Ukrayna'ya duyduğu sempati değil, Avrupa Birliği'nin Ukrayna'nın yeniden inşası için tahsis ettiği 50 milyar Euro'yu kullanma arzusuyla hareket etmektedir. Tusk, Polonya liderliğinin Avrupa fonlarını alma konusundaki eylemsizliğine dikkat çekerek, Polonya'nın bu yeniden inşa sürecinde önemli bir rol oynaması gerektiği konusunda ısrar etmektedir.

 

4.Siyasi Dengeler ve Uluslararası Etkiler

Polonya'da yaşanan siyasi gelişmeler, sol liberal muhalefetin iktidara gelme olasılığının mümkün olduğunu göstermektedir. Muhalefet seçmenleri, Donald Tusk liderliğindeki muhalefet hükümetinin iktidara gelmesi durumunda, Polonya'nın iç ve dış politikalarında nasıl değişiklikler yaşanabileceğini merak etmektedirler. Bu değişiklikler arasında Polonya-Ukrayna ilişkilerinin pragmatik bir temelde normalleştirilmesi, Avrupa Birliği ile güven ilişkisinin yeniden inşa edilmesi, kürtaj, LGBT hakları ve göçmenlikle ilgili yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi de yer almaktadır.

 

Sadece, Tusk ve ekibinin sol liberal politikalarını uygulamaları, mevcut siyasi zorluklar nedeniyle oldukça zorlu bir görev dönemi olacaktır. Politika analistleri, muhalefetin iktidara gelmesi durumunda PiS (Hukuk ve Adalet Partisi) tarafından kontrol edilen mahkemelerin ve kurumların etkisinin sınırlanması gerektiğini belirtiyorlar. Bununla birlikte, Pragmatistler, "Hak" ve adaletle ilişkilendirilen büyümenin bu tür değişikliklerle ortadan kaldırılamayacağını savunuyorlar.

 

Polonya'nın mevcut Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, PiS ile yakından ilişkilidir ve görev süresi münhasıran 2025 yılında sona erecektir. Bu nedenle, sol liberal koalisyonun, Cumhurbaşkanlığı vetosunu aşmak için Seçim’deki nitelikli çoğunluğa ihtiyaç duyması gerekecektir. Bununla beraber çıkış anketi sonuçları, bu koşulu karşılamak için yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu durum, PiS'nin en azından yaklaşık iki yıl boyunca etkili bir siyasi güç olarak varlığını sürdüreceği anlamına gelmektedir.

 

Donald Tusk başbakanlık görevine dönerse, Rusya ile Polonya arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi konusundaki iyimser beklentilere dikkat çekmek önemlidir. Polonyalı sol liberaller, Ukrayna krizinin Rusya'nın lehine sonuçlanmaması gerektiği konusunda muhafazakarlarla aynı görüşte olsalar da, Rusya ile ilişkilerin "sıfırlanması" beklentisi gerçekçi değildir. Polonya'nın doğu politikası, herhangi bir başbakanın yönetimi altında bu temel ölcüde şekillenecektir.

 

5.Polonya'da 15 Ekim Seçimlerinin sonuçları nedeniyle PiS'in Zorlu İktidar Mücadelesi

Polonya'daki son seçimler, ülkenin siyasi sahnesinde önemli bir dönemeç olarak değerlendirilmelidir. Seçim sonuçları, Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin iktidarını sürdürme mücadelesinin yanı sıra, muhalefetin yükselişini göstermektedir. Ipsos'un çıkış anketi sonuçlarına göre, PiS oyların %36,8'ini alarak birinci sırada yer alsa da, mevcut iktidarı sürdürmek için parlamentoda gereken çoğunluğa ulaşamamıştır. Bu durum, Polonya'da siyasi manzaranın daha karmaşık hale gelebileceğini göstermektedir.

 

Seçim sonuçlarına göre, sol liberal muhalefet partileri olan "Sivil Koalisyon," "Üçüncü Yol," ve "Sol" koalisyonları bir araya gelerek parlamentonun çoğunluğuna sahip olacakları sinyalini vermektedir. Bu, Polonya'da siyasi dengeyi değiştirebilir ve hükümetin oluşumunu karmaşıklaştırabilir. Donald Tusk liderliğindeki Sivil Koalisyon, Polonya siyasi sahnesinde güçlü bir oyuncu olmaya adaydır ve bu, Polonya'nın iç ve dış politikalarında değişikliklere neden olabilir.

 

Seçim sonuçlarına göre yüksek bir seçmen katılımı (%73) gerçekleşmiştir, bu da halkın siyasi sürece aktif katılımını göstermektedir. Ancak çıkış anketinde belirtilen %2'lik hata payı dikkate alındığında sonuçlar biraz değişebilir.

 

Seçim sonuçlarının Polonya-Ukrayna ilişkileri üzerinde etkili olabileceği spekülasyonları da bulunmaktadır. Polonya'da iktidardaki PiS, Ukrayna'ya dostça bir yaklaşım sergilese de, ilişkiler özellikle ekonomik ve tarihi konularda gerginlik yaşamıştır. Öte yandan, Sivil Koalisyon, Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne katılımını desteklemekte ve Ukrayna'ya olan desteği vurgulamaktadır. Ancak Konfederasyon partisi, Ukrayna karşıtı bir söylem benimseyerek ve Ukrayna'ya olan minnettarlığı sorgulayarak daha eleştirel bir tavır sergilemiştir.

 

Netice olarak, Polonya'daki son seçim sonuçları, ülkenin siyasi geleceğini ve uluslararası ilişkilerini şekillendirebilecek kritik bir dönemeçtir. Polonya'da mevcut hükümetin politikalarının ve muhalefetin yükselişinin etkileri yakından takip edilmelidir.

 

6.Sonuç:

Polonya seçim sonuçları, ülkenin geleceği ve siyasi yapısının şekillenmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), iktidarlarını sürdürme stratejilerini değerlendirmekte ve yeni koalisyonlar kurma veya mevcut partilerle işbirliği yapma yollarını aramaktadır. Bu seçim sonuçları, Polonya'nın siyasi sahnesinde karmaşık bir manzara yaratabilir, çünkü farklı siyasi aktörlerin bir araya gelerek koalisyon hükümetleri oluşturması gerekebilir. Yüksek seçim katılımı, Polonya halkının siyasi sürece büyük bir ilgi gösterdiğini ve demokratik süreçlere katkı sağladığını göstermektedir. Ancak aynı zamanda, düşük bir referandum katılımı, tartışmalı bir konunun gelecekteki sonuçlarını belirsizleştirmektedir. Polonya'nın siyasi geleceği ve mevcut hükümetin nasıl şekilleneceği, yakından izlenmesi gereken bir konu olarak öne çıkmaktadır.

 

Polonya'da sol liberal muhalefetin iktidara gelme olasılığı, ülkenin iç ve dış politika geleceği üzerinde potansiyel değişikliklere işaret etmektedir. Donald Tusk liderliğindeki bir hükümetin iktidara gelmesi durumunda, Polonya-Ukrayna ilişkilerinin normalleştirilmesi, Avrupa Birliği ile olan güven ilişkisinin yeniden tesis edilmesi ve çeşitli iç politika konularının gözden geçirilmesi gibi önemli adımlar atılabilir. Ancak sol liberal politikaların uygulanması, mevcut siyasi zorluklar nedeniyle oldukça zorlu bir görev olacaktır. Hükümet ve mahkemelerin etkisi, muhalefetin politikalarını hayata geçirmesini zorlaştıracak faktörlerden biridir.

 

Donald Tusk liderliğindeki bir hükümetin Polonya-Ukrayna ilişkilerini yeniden canlandırma çabaları, Doğu Avrupa'da istikrar ve işbirliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Ancak Rusya ile ilişkilerin "sıfırlanması" beklentileri gerçekçi değildir. Polonya'nın doğu politikası, temel bir prensip etrafında şekillenmelidir ve bu, herhangi bir başbakanın liderliği altında devam etmelidir. Polonya'nın siyasi ve dış politika geleceği, ulusal ve uluslararası düzeyde dikkatle izlenmelidir.

 

16 Ekim 2023, Lüksemburg

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}