Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -
      Europäische Institut für Menschenrechte - Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu -

Kudüs sorunu ve çözüm önerilerim.

Kudüs sorunu ve çözüm önerilerim.

 Ümit Yazıcıoğlu

 

14.05.1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasının ardından Arap-İsrail Savaşları patlak vermiştir. Birleşmiş milletler 29.11.1947 tarihinde Filistin’in paylaştırılmasına karar vermiştir. O gün bu kutsal toprakların %56'si Yahudilere %44'si ise Filistinlilere bırakılmış, Kudüs'e Uluslararası statü verilmiştir.

 

29.11.1947 den günümüze Filistin ve İsrail Kudüs'ün kendi başkentleri olduğunu hep iddia etmektedir. İsrailliler daha ileri giderek Kudüs’ün 3 bin yıldır İsrail Devleti’nin başkenti olduğuna inanmakta ve bunu her ortamda dile getirmektedir.   Bu makalenin konusu bu iddiaları şimdi irdelemek değildir, çünkü bu iddiaları irdelemek tarihçilerin işidir. İsrail, Doğu Kudüs'ü 1967 Altı Gün Savaşı sonrasında işgal etti ve ardından topraklarına kattı. Bu durum uluslararası alanda hukuken tanınmıyor. - Filistinliler, Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin başkenti yapmak istiyor. İsrail ise bütün Kudüs'ü başkenti olarak görüyor. ABD Kongresi 1995 yılında aldığı bir kararla Müslümanlarca da kutsal kabul edilen Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmişti. Ancak ABD başkanları yetkilerini kullanarak her 6 ayda bir bu kararın onayını ertelemişlerdi. Seçim kampanyasında söz konusu kararı onaylayacağını vaat eden Trump, iki kere kararın onayını ertelemişti.

 

Her ne kadar İsrail 1980’de Kudüs’ü kendi başkenti ilan etmiş olsa da Trump’ın 6. Aralık 2017 de yapmış olduğu açıklamasına kadar hiçbir devlet Kudüs’ü İsrail başkenti olarak tanımamıştı. ABD Büyükelçiliğini inatla bütün uluslararası kanunlara, kurallara aykırı olarak Kudüs'e taşıma inadından vazgeçmedi. 14 Mayıs 2018'de Amerika, İsrail ile beraber Kudüs'te büyükelçilik açarken, eğlence yaparken aynı zamanda savunmasız bebekler de dahil Filistinli kardeşlerimiz, İsrail askerlerinin kurşunlarıyla şehit oldular. Amerika ve İsrail, bu alçakça saldırıyı sadece seyretti, sadece eğlence ile yetindi. Trump’ın İslam dünyasından gelen tüm tepkilere karşın Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanıma kararı ilk olma özelliği taşıyor. Günümüzde ise ABD ve Çekya devletleri, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu kabul etti. İsraillilerin nüfuz ettiği bazı Afrika ülkeleri ve birçok küçük ülkenin ise ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması kararına benzer kararlar alması önümüzdeki aylarda mümkündür.  

 

Araplar Kudüs’ü, Mekke ve Medine’yi emperyalizme sattı. Müslümanların ilk kıblesi kirli bir pazarlığa konu edildi. Satıldı, peşkeş çekildi. Petrol verip iktidar satın alanlar şimdi Kudüs’ü vererek iktidar pazarlığına girdiler. Dün yaşasın Trump diyenler bugün kahrolsun Trump diyorlar, Omurgaları yok, bugün sağa yarın sola eğilebilirler o yüzden bunların arkasından giden mutlaka duvara toslar kanaatindeyim. Bu Arap dikta rejimleri elbette bir gün tek tek yıkılacaklar. Kudüs sadece bir şehir değildir, bir sembol, bir intibaadır. Kudüs kıbledir. İlk kıblemizi koruyamazsak, son kıblemizin geleceğine güvenle bakamayız. İslam dünyası Kudüs imtihanında sınıfta kalmıştır. Sadece İslam dünyası değil, tüm insanlık da Kudüs imtihanında sınıfta kalmıştır.

 

Günümüzde Kudüs’ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının en önemli sorunlarından biri olarak kendisini göstermektedir. Bana göre Filistin’in başkente Ramallah, İsrail’in başkentinde Tel Aviv olarak kalmalıdır. Aksi bölgede büyük savaşların doğmasına sebep olacaktır.

 

Eski Kudüs, birçok önemli noktalara sahiptir. Bunlar Tapınak Dağı, Ağlama Duvarı, Kutsal Mezar Kilisesi, Kubbet-us-Sahra ve Mescid-i Aksa vardır. Birleşmiş Milletlerin yaptırdığı araştırmaların sonuçlarına göre Filistin’de işsizlik %39'a, yoksulluk %67'ye çıkmıştır. Bu ortamda Filistinlilerin bir barut fıçısı gibi patlamaları mümkündür. İsrail’in, buna sebep vermemesi gerekir, akli selimle hareket ederek תל אביב-יפו Tel Aviv-Jafo, başkent olarak kalmalıdır.

 

Diğer taraftan emperyalizmin denetimi ve yönlendirmesinde Ortadoğu’ya doğru yürüyen bir istila düşüncesi ve dalgası var, bu tuzağı hepimizin görmesi ve buna e hazırlıklı olmamız lazım. Araplar Kudüs’ü, Mekke ve Medine’yi emperyalizme sattı. Müslümanların ilk kıblesi kirli bir pazarlığa konu edildi. Satıldı, peşkeş çekildi. Petrol verip iktidar satın alanlar şimdi Kudüs’ü vererek iktidar pazarlığına girdi.

 

Kudüs’le ilgili konuşurken Diplomasiyi unutmayın. Kudüs’teki insanlığın ortak kültür hazinesini, tarihi eserlerini, yapılarını, kültür mirasını iyi öğrenin. Bunların İsrail tarafından nasıl tahrip edildiğini tüm dünyaya anlatın. BM’yi, UNESCO’yu diplomasiyle harekete geçirin. Kudüs konusunda Müslümanların protesto yürüyüşü yapması hukuka uygundur. Ama aynı sorunla ilgili sorunun sözde çözümü için fanatik İran molalarının tavsiyesine uymanız hukuka uygun değildir.

 

Kudüs hadisesini İran molaları su istimal ediyorlar.

 

Bunu Müslümanların iyi anlaması gerekir; İran molalarının tek amacı vardır Müslümanları ve saf Müslüman Kürtleri İsrail’e karşı piyade eri olarak kullanmaktır. Bu tuzağı Müslümanlar görmeli ve bu tezgâha düşmemeliler. Kimsenin mazlum insanları kandırmaya hakkı yoktur. Kürtlerin dini duygularını ve ezilmişlikleri yıllarca kullanıldı. Kudüs nedeniyle Kürtlerin kullanılmasını doğru bulmuyorum. Din ve Irk ayrımı yapmadan tüm insanları seviyorum. Yaradan'ın yarattığı her şeye, hoşgörüyle, sevgiyle bakıyorum.

 

Kürt Müslümanlarına tavsiyem. İran’ın yönlendirmesiyle hareket etmeyin. Filistin meselesi Kürtlerin sorunu değildir. Filistin konusunda kimsenin baston değneği olmayın. Yahudilerin savunucusu değilim ama bana bir Kürdü öldürmüş tek bir Yahudi söyleyin ve ben de size kendi ırktaşlarını öldüren binlerce Kürdü söyleyeyim. Filistinlileri, sömürgecileri eleştirmek ve mücadele etmek, hem de şiddetle eleştirmek hakkımız ve görevimiz olmalı. Ama bu bizi "ölü sevici" olmaya götürmemeli. Şu veya bu nedenle insanların öldürülmesine destek verme gibi insanlık dışı bir duyguya savurmamalı. Filistinlilerin öldürülmesi, hukuk ve demokrasi iddiasında olan İsrail devletine zarar verir, onun meşruiyetini sorgulatır. Hiçbir devletin ve sistemin ya da örgütün insan öldürme özgürlüğü olmamalıdır. Devletlerin insan öldürme özgürlüğü olursa, buna çanak tutulursa bundan en fazla bize zarar görürüz. Yapılan her şey hukuk içinde yapılmalıdır. Sucu ya da bucu olmak insanın ve biz Kürtlerin işi olmamalıdır.  Biz Millet olarak çıkarlarımızı milli ve insani hukuk içinde savunmalıyız. Bu bizim devlet için mücadele hakkımızın olduğu ve devlet için mücadele etmemiz gerektiği anlamına gelir. Ama bu aynı zamanda bu hukuka ve meşruiyetimize uygun davranışı herkesten isteme hakkımızın da olduğu anlamına gelir. Filistinlilere aşırı derecede de kızabiliriz. O kızgınlığımız, onların ölümüne sevinmemiz anlamına gelmez.

 

Bundan sonra Kudüs’te her Cuma namazından sonra kan gövdeyi götürebilir. Kürt Müslümanlar hadiselerden uzak durmalı. Kudüs sorunu sadece Kürtlerin sorunu değildir, Kürtler kimsenin piyade eri olmamalı. Kürdün ahı önce Fellahları tuttu, şimdi sıra acemlere gelecek, bundan kuşkunuz olmasın.

 

Eğri oturup doğru konuşalım: Kudüs insanlığın gözbebeği, Müslümanların ilk kıblesidir. Arap devletleri ise barbardır. İsrail, Arap devletlerinin yek ününden daha fazla ulus devlettir. Arap devletlerinin topunu bir araya getirsen, İsrail devleti kadar tarım, sanayi ve istihbaratı gelişmiş değildir. Kudüs sorunu askeri bir müdahaleyle çözülmez, çünkü karşınızdaki güçler askeri olarak atom gücü, ekonomik olarak tüm dünya bankalarını yönetiyorlar, uluslararası ilişkilerde tüm emperyalistlerin destekleri arkalarında var. Dolayısıyla güç kullanmak isteyenlerin başarılı olma şansları sıfır.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’i ve ABD’yi çok sert eleştiriyor, bu eleştirilerinin haklı yanları var.  Eğer diplomaside başarılı olursa Kudüs sorunuyla ilgili elde edilecek en başarılı sonuç aşağıdaki şekildedir:

 

 a) İsrail 1967'den beri uyguladığı genişleme politikasından derhal vazgeçmeli.

b) İsrail ve Filistin adıyla iki ayrı Devleti kurulamalı

c) Doğu Kudüs Filistin Devleti'nin başkenti olmalı.

d) Batı Kudüs İsrail’in başkenti olmalı.

 

Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsaldır. Uzun tarihi boyunca, Kudüs, iki defa yok edildi, 23 defa işgal edildi, 52 defa saldırıya uğradı ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarıldı.

 

Türkiye'nin haricinde ne Arap ülkeleri nede diğer Müslüman ülkelerin hiçbirisi İsrailli objektif olarak eleştiremiyorlar. Şimdi tüm Müslümanların gerçekleri bilmesinde fayda var. ABD'nin başkanı Donald Trump' un Kudüs’le ilgili kararını, Suudilerin, Mısır'ın ve diğer Arap liderlerin onayını almadan açıklaması mümkün değildir. Kudüs'ü Arap fellahlar çoktan sattı. Aziz Müslümanlar oyuna gelmeyin.

 

Aslında Trump'ın Kudüs kararı diplomatik değil, siyasidir. Sheldon G. Adelson, 12 gün önce Trump ile özel bir görüşme yaptı. Arkadaşı olan Morton A. Klein'ı da bu görüşmeye çağırdı ve bu iki isim Trump'u Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması yönünde ikna ettiler.

 

Trump'ın damadı ve sözde Orta Doğu Barış Elçisi Jared Kushner, ABD'nin Ortadoğu politikasını yönlendiren isimlerin başında geliyor. Aslında Kushner çok genç ve diplomasi konusunda tecrübesiz bir danışman. Öyle ki Kushner'in dış politikadaki etkili pozisyonunun Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Trump arasındaki gerilimin baş sebeplerinden biri.

 

Kushner'in Washington yönetiminin bölgede ilişkilerini oturtmadan elçiliğin taşınmasının gösterdikleri çabaları baltalayabileceğini söylemesi Adelson ve diğer İsrail yanlılarını kızdırdı ama Adelson'un Trump’ın secim kampanyasına 20 milyon dolar bağışta bulunmuştu.

 

Adelson, Beyaz Saray Başstratejisti Stephen Bannon ve Kushner'ın da bulunduğu Beyaz Saray'da düzenlenen özel bir akşam yemeğine eşiyle birlikte katıldı. ABD’nin Başkanıni ikna etti ve Trump Yahudi lobisinin önde gelen isimlerine Kudüs'ü başkent olarak tanıma sözünü vermişti ve bunu Çarşamba günü açıkladı.

 

Şimdi Türkiye Ortadoğu’da Kudüs nedeniyle yükselen Tansiyonu düşürmek için ne yapmalı, 

 a) Türkiye Ayasofya’yı ibadete açmalı.

b) Ayasofya'nın 79 yıldır namaza kapalı olması artık ne tarihen, ne siyaseten ve nede hukuken kabul edilemez.

c) Ayasofya Türkiye için bağımsızlık sembolüdür, resmî belgelerde, Fatih'in üzerine kayıtlıdır, yeniden ibadete açılışı Patrikhane'yi rahatsız eder ama yakın bir Cuma günü Aya İrini Kilisesi'iyle birlikte ibadete açılmalı ve açılışını Diyanet işleri başkanı veya Cumhurbaşkanı gerçekleştirilmelidir. Uluslararası diplomaside bazen çözülmesi zor olan tarihi sorunlar bu şekilde çözülebilir, şimdi zamanı gelmiştir kanaatindeyim.

 

Mümin kınayan, lanet eden, hayâsız, pis ve çirkin konuşan kimse değildir. Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir, düşünerek söyler. Zayıf insanlar affedemezler. Affetmek güçlülere has bir özelliktir. Ahmak bir insanla tartışarak kanıtlayabileceğiniz hiçbir şey mümkün değildir.

 

Mazlumlar mazlumların acılarını yüreğinde his eder. Filistin'in çaresizliğine ağlamamız kendi halimize ağlamaktır. Kudüs- herhangi bir toprak parçası değil, her müminin gönülden bağlandığı ve aziz bildiği bir şehirdir- sadece Filistin ve Mescid-i Aksa civarında yaşayanların değil, tüm dünya Müslümanlarının ve insanlığın ortak meselesi, kapanmayan yaramız, dinmeyen sızımızdır. Mazlumların acılarını yüreğimde hissediyorum. Filistin'in çaresizliğine ve kendi halimize içim yanıyor. Hele ıstırap ve haksızlığa uğrayan Müslüman kardeşlerim için içim yanıyor. Sorunun çözümü için alternatifim yok. Emperyalistlere Arap ve Perslere güvenmiyorum.

 

ABD'nin Başkanı Donald Trump icraatçı olduğunu ispatlamamak için Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı.  ABD Kongresi elçiliğin Kudüs'e taşınma kararını ise 1995'te almıştı. Göreve geldiğinden beri somut icraat yapamayan Trump bu kararı 22 yıl sonra yerine getiren başkan oldu. Tüm Müslümanlar gibi Yezdâ-yı Müteal’den sevdiklerimizin yüzü hürmetine Kudüs ve içindeki kutsallarımızı koruması için dua ediyorum. Ya rabim zalimlerden, şeytanın şerrinden, acemlerin ve emperyalistlerin uzantıları fellahların tuzaklarından Kudüs’ü koru, İlk kıblemizi ağlatma.

 

Doğru olanı ben inkâr etmiyorum. Trump'ın Kudüs hamlesi, El Kaide ve IŞİD için büyük ödüldür. Emperyalizmin savaş stratejisi teröre dayanır. 1978 'de Afganistan hadisesinde Ruslara karşı Talibani ABD kurup kullanmıştır. Dünyadaki bütün terör örgütlerinin ipleri CIA’nın elindedir. NATO’nun geçmişteki düşmanı komünizm idi. Şu anda İslamiyet’tir.

 

Müslümanlar protestolarında hukuken haklı, ama bu haklılık payı Ortadoğu’daki bu siyasi ortamda hiçbir şeyi değiştirmez. İran molaları Müslümanları ve dindar Kürtleri İsrail’e karşı kullanmak peşinde. Ey İran’ın molaları İsrail yerinde turp gibi duruyor. Erkekseniz Kudüs’e girin.

 

İşte Kudüs’ sorununun çözümü.

 a) İsrail 1967'den beri uyguladığı genişleme politikasından derhal vazgeçmeli.

b) İsrail ve Filistin adıyla iki ayrı Devleti kurulamalı

 c) Doğu Kudüs Filistin Devleti'nin başkenti olmalı.

d) Batı Kudüs İsrailin başkenti olmalı.

 

Türkiye ve Rusya Kudüs sorununun çözümü için İsrail ve Filistinle diplomatik kanallar vasıtasıyla görüşmeli. - Türkiye Arap ülkelerine güvenmemeli. - Mahmud Abbas bazı Arap ülkeleri tarafından siyasi baskı altında tutuluyor, çünkü Abbas'ı ABD değiştirmek istiyor.

 

Donald Trump 'un Kudüs hamlesi çalkantı halindeki Ortadoğu’yu daha çok istikrarsızlaştıracak. Eğer Kudüs sorunu belirtiğim içerikte çözülmezse, ABD’i Ortadoğu’yu ve Dünyayı ufukta sonu gözükmeyen bir yangına sürükleyecek demektir. Bu yangına gidişat aklı selimle önlenmeli.

 

Hamas, bölgede Kudüs' nedeniyle yeni bir intifada başlatma tehdidinde bulundu. - Filistin halkı intifalardan yorgun ve Hamasın bu tip açıklamalarıyla sorunun çözülemeyeceğini biliyor. - Rusya ve Türkiye’nin Kudüs sorununun çözümü için diplomaside aktif rol almaları lazım.

 

 

Sonuç:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, bugün Batı için Osmanlı etkisi yaratan bir ülke konumundadır. Trump’ın Kudüs kararına en güçlü tepkiyi Cumhurbaşkanı Erdoğan vermiştir ve bu İsrail’in fazlasıyla canını sıkmıştır.

 

Ortadoğu’da barışın korunmasını için Filistin-İsrail sorunuyla ilgili, iki devletli ve sınırları uluslararası toplum tarafından tanınan çözümden yanayım. Trump’ın kararını yanlış buluyorum. Kudüs’ün statüsü ancak müzakerelerle belirlenebilir.

 

İki devlet, İsrail ve Filistin, barış içinde yan yana yaşamalı. Bu ancak müzakerelerle sağlanabilir. ABD gibi güçlü bir devlet tek taraflı olarak Kudüs’ü tanıyor. Bu uluslararası hukuk tarafından da kabul görmez ve İsrail’in güvenliği için de doğru bir siyasi yaklaşım değil. Filistin’deki sorunu çözmek adına arabulucu davranan ABD’nin tavrı, yeni siyasi dramlar yaşanmasına sebep olacak. Kudüs, üç semavi dinin özel mekanı olarak dünyanın gözbebeğidir, bu şehre sahip çıkmak barış içinde yaşanan bir dünyayı gerçek kılmak için oldukça önemlidir.

 

Empfehlen Sie diese Seite auf:

Druckversion | Sitemap
{{custom_footer}}