HDPin siyasi hataları
Ümit Yazıcıoğlu
Marksizm, ideolojik alanda esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır. Marksizm bir öğreti olarak siyasal, ekonomik ve felsefi bir bütünlük içerir. HDP ise marksizmin tüm öğretilerinden uzak siyaset üretemeyen fakat bazılarının yönlendirmesi sonucu siyaset yapan bir parti görünümünde imaj veriyor. Fakat ülkemizde yaşayan 83 Milyon insanımızın kalbi bir gözyaşı kadar temiz ve bir çocuk bakışı kadar aydınlık insanlardan oluşuyor. 'HDP, yüzde 6'dan 10'a dindar Kürtlerle, yüzde 10'dan 13'e ise sosyal demokrat, Gezici, solcu ‘Hakkaniyet seçmenleriyle' geldi.
HDP'nin daha önce birinci olduğu bölgedeki 16 ilde önceki 3 seçimde katılım Türkiye ortalamasının 4 ile 6 puan altındaydı. Bu illerde katılım son seçimde Türkiye ortalamasını yakaladı. HDP tabanı katılımı yükseltti. 16 ilden göç edip büyükşehirlerde yaşayan yaklaşık 7 milyon bölge seçmeni var. HDP bu kişilerin özellikle dindar olanlarından da ciddi oranda oy aldı. Üçüncü olarak CHP seçmeni olan benim ‘hakkaniyet seçmeni' dediğim ‘Beyaz Türkler ‘den oy aldı. Fakat HDP in Türkiye’nin sorunlarının çözümü için ele tutulur bir projesi ve gözle görünür herhangi bir planı, konsepti yok.
Siyasi hadiselerin gelişini net görmek lazım. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki siyasi bir hareket hedeflerine yaklaştığında veya ulaştığında başarısına tüm destekçileri ortak olur. Fakat resmi olmayan ittifaklığın ve ortaklığın başarılı olma şansı ise azdır, çünkü her şey gayri resmidir. Gayri resmi secim ittifakının ve ortaklığının başarılı olma şansı sıfırdır. Taktiksel açıdan birlikte hareket etme siyasi arenada bazen zaruri olsa bile, ittifak yaptığınız partinin siyasi geçmişi sizin siyasi hedeflerinizi frenler. HDP+CHP+IP = İçi boş bir taktiksel ittifak demektir. İttifak beraber hareket etmek için sözleşmek, anlaşmak anlamına gelir ve ikna edilmişlerle olur. Fakat İkna edilmişlerle yola çıkılmaz. Yola, inanmışlarla çıkılır.
HDP’li pek çok Türk’ten partilerinin giderek Kürtleştiği, pek çok Kürt’ten de partilerinin giderek Türkleştiği serzenişini sık sık duyuyorum. HDP'in amacına ulaşabilmesi için 83Milyon vatandaşımızı kucaklaması, bağrına basması lazım. İşte bunu HDP yapamıyor ve yapmakta başarısız. HDP siyasi hatalarını tekrarlamamak için, teorik savunma mekanizmalarını yeteri kadar geliştirmedi ve güncelleyemedi. HDP fiili saldırılarla baş edemedi ve 31 Mart 2019 seçimlerine girerken psikolojik harekatın hükmünü azaltacak bir yol haritası çizmekte yetersiz kaldı.
Türkiye’de kimlikleri karartılmış kadınlar, 144 kadın sığınma evinde bu seçim dönemi ile 6 seçimdir oy kullanamıyorlar. Seçme hakkı gasp edilen kadınların sayısı tahminen, yaklaşık 4bin civarında. Yaşama hakları tehdit altında, yurttaşlık hakları ise, gasp ediliyor. Hangi hakla? Hiç olmazsa bu soruna HDP bir konsept sunsun.
Tam bağımsız akıl; sathi parti propagandalarına kanmayan, ideolojik saplantılardan çıkabilen, dinsel miyopluktan kendisini koparabilen, yeteneklerini toplum/cemaat altında erimesine izin vermeyen ve kendini kendinde (varoluş) gösterebilen bireydir. Kendini dev aynasında gören siyasilerimiz bir bağımsız aday olsunlar da görelim. Mevlam nasıl eyler..
HDP'e yakın duran ve ağırlıklı olarak Türk solu kökenli kesimlerce dillendirilen, "çözüm bitmiştir" havası; Kürtlerin psikolojisini etkiliyor. Açlık grevleri nedeniyle gerilim dozu iyice yükselmiş bir kitleyi sokağa çağırmaya çalışmanın HDP'e siyaseten hiç bir faydası olmaz. Şu açık: Açlık grevlerini siyasi malzeme olarak kullanmanın HDP’e bir faydası yok. Yanan, yıkılan ülkede; herkesin emeği var. Ölenler ve Açlık grevinde olanlar bu ülkenin insanları. İki taraf birbirinin psikolojisini yeterince derinlemesine kavrayamıyor olsa bile, bu gerçek ortada.
Bilim adına yapılmış olan her tespit mutlak bir doğruluk içermez. Tüm Marksistlerin sorunu MARKSİZMİ bir bilim değildi bir doktrin olarak algılamış olmalarıdır. MARKSİZMİ "kutsal" bir metni hatim eder gibi ezberleyip, en iyi ezber yapanın en iyi Marksist saymalarıdır. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde HDP in metropollerle ilgili olan siyasi kararı Türkiye’nin batısı için taktiksel olmasına rağmen, kerhen de olsa siyaseten kendileri acısından geçerlidir. Fakat aynı basit kural Dîlok(Antep) ve Ruha( Urfa) için geçerli değildir. Minareye kılıf uydurmaya çalışmaları doğru değil! Bu illerimiz ile ilgili HDP in aldığı kararlar kökten hatalıdır. Dolayısıyla siyaseten siyasi doğruları ortaya koyan siyasi iradenin bu mücadelede işi gerçekten çok zor.
Siyasette siyasi rütbe ve hiyerarşi, bilgi ve uzmanlıktan korkar. Hiyerarşi katmanlarına tırmananlar, bilgi ve birikim sahiplerini, kendi varlıkları ve ilerleme çizgileri açısından, belli sınırlar içinde tutulması ve kontrol edilmesi gereken bir tehdit olarak algılarlar.